ALİ SÜHA ERTÜRK
“Hala işinin sahibi…”
Sakaryaspor, 1965 yılında kurulmuş… Bugün 2015’teyiz… 50 yıl… bir asrın tam tamına yarısı eder…
1947’de Dünya’ya geldiğimde, kendimle tanıştığımda yeteneklerimle de tanışmaya başladım… Önce emekledim, sonra adımladım, yürümeye başladım… Benim, diğer çocuklar gibi yürüteç ile tanışmam mümkün olamadı. Elimden tutup da birilerinin destek olduğunu da hatırlamıyorum…
Kendimi tanımaya başladığım süreç içinde, mahallemizde çocuklar arasında, konserve kutusu, kağıt ve çaputlardan yapılmış topa benzer yuvarlak bir nesne ile sokağımızda tepinir dururduk… Çıplak ayakla, her türlü spor malzemesinden uzak… Derken, Kenan ve İbrahim kardeşlerin hali daha iyi idi ki, lastik topları vardı… Her türlü kaprislerini, o top nedeni ile çeker, zaman zaman da ağabeyinin kaprisi ile topsuz kalsak da Kenan’ı devreye sokup, oyuna kaldığımız yerden devam ederdik…
O zamanlar çocuktuk… Biraz kendime geldiğimde, okul araları çalışırdım… Haftalık alırdım… Ama, O’da bana kalmazdı… Genel aile bütçesinin içinde kaybolur giderdi… Derken, ben biraz daha büyüdüm, haftalığım biraz daha arttı, kendime yeter, aileme de önemli katkı yapar hale geldim…
İlk yaptığım bireysel iş, patronuma; “Bana futbol topu alır mısın?” isteği oldu. Kırmadı, 40 liraya bana top aldı… Mahalleye gittim… Top, koltuk altımda… Günlerden Cumartesi… Arkadaşlarım mahallede her zamanki çaresizlik içinde… Topu ortaya çıkardım, kaleci gibi degaj yaptım… Hepimiz topun peşindeyiz… O gün, bugün hala topum vardır… Ve bilinmelidir ki, bilmem kaç futbol topum, futbol sevgisi uğruna patladı, haşat oldu gitti…
Futbolla ilgimizin boyutunu, sevdamızı sadece “futbolu seviyorum” demekle olmazdı… O nedenle, futbolla olan beraberliğimin nerede başladığını, nereye vardığını, nerede sona ereceğini ise sadece Yaradan bilir…
Futbol ile Sakaryaspor’un birleştiği yıl, 1965… Ben ise o yıllarda, 19’umdayım… Semtimin futbol yıldızları arasında, o yıllarda Sakaryaspor’un gözdesi, yıldızı, acar çocuğu Merhum Rıfkı Manavoğlu idi. Çok şükür, birlikte mahallemizde top koşturduk… Bunun için hep kendimi şanslı sayarım…
**********
Şimdi… Hızlı bir geçiş yapıp… 2015 yılına, günümüze geleceğim…
Ve… Sakarya’ya, futbolseverlere futbolun gerçek emekçisi ve Sakaryaspor’un sadık emekçisi, ağabeyi, dedesi, masörü SÜHA ERTÜRK’ten söz edeceğim… Pardon; ALİ SÜHA ERTÜRK… Bugün 58 yaşında, ak saçlı bir delikanlı… Süha&Fethiye, Tuğba ve Galip Tolga Ertürk… Ana&baba ve ailenin alt yapısı da Tuğba ve Tolga ile sağlama alınmış… Eğer RTE’nin son çağırısından haberdar olsalardı, inanıyorum ki, “Allahın hakkı üç!” derlerdi… Ama, artık tren kaçtı, kaçacak… Allah hepsine sağlık, afiyet, mutluluk versin…
AKLINIZA GELEN BEL ALTI İSE… Ağır emekçi biriyim… O nedenle, zaman zaman bel ağrısı (Mesleki hamallıktan dolayı) çekerim… Sorunumu da bir vesile ile SÜHA’dan medet umarak, kontrol etmesini istemiştim… O da, hemen gereğini yaptı… Paralel yapı turu, gizli çekim değil, çalışma anında bir görüntüyü paylaşıyorum…
Sakaryaspor’da göreve başladığı günlerde, o gençti… Ben de gençtim… Ve… O ekmek parası için Sakaryaspor’da çabalarken, ben de ekmek parası için Sakaryaspor’un peşinde koşuştururdum… Birçok, masör tanıdım… Ama, içlerinde, SÜHA’nın yeri hep başka oldu…
Sakaryaspor’dan zoraki kopuşlar da oldu… Ama, “Tilkinin dönüp dolaşacağı yer, yine kürkçü dükkanıdır!” derler ya… Süha da nereyle gitse, Sakaryaspor’da kalbi atan bir kişi ve emektar ve Sakaryaspor sevdalısı idi… Zaten, o sevda olmasa, Sakaryaspor’un kahrı asla çekilmez… Ama, sevda söz konusu olunca da diğer detaylar için söylenecek tek söz; teferruat olur…
O’NU FUTBOL SAHASINDA, ÇEVRESİNDE TANIDIK… BİR DE AİLE BABASI GÖREVİ VAR Kİ… İKİ FOTOĞRAFA, BAKINCA, İNSANIN NİCE MUTLULUKLAR DİLEMEKTEN ÖTE AKLINA BİR ŞEY GELMİYOR…. SADECE, KISKANANLAR ÇATLASIN! DİYORUM…(H.K.)
Tuğba
ARANIZA ASLA KİMSEYİ SOKMAYIN… Havayı bile… Bakarsınız soğuk olur, üşütür, sıcak olur, afakan basar… O yüzden, birbirinize vereceğiniz güzellikler yeter de artar bile…
* * * ** * *
“İyi gün dostu olmak, sıradanlıktır!” Kötü günlerin çilekeşi olmak ise gerçek anlatma vefalılıktır… Süha ise “VEFA” yı ilke edinmiş, anatomisinin her noktasına nakkaş gibi işlemiş özel kişidir…
Son 5-6 yıldır… Sakaryaspor’un bütün şaşası bitmiş, tantanası bitmiş, yıldızı küllenmiş, parıltısı ve cazibesi ise Yunanlı Filozof Diojen’in güpe gündüz, her yer aydınlık iken, günlük güneşlik iken, elinde mumla, “ADAM” aramaya çıkmış halini andırırken, bile ALİ SÜHA ERTÜRK verilen mücadelenin hep içinde kalmıştır…
Günümüz Sakaryaspor’u Süha’nın elinin değmediği tek futbolcuyu, derdine çare aramadığı tek ismi içermez… Antrenmanlarda, maçlarda, normal yaşamlarında ya da süren sakatlıklarının tedavisinde, bilgeliğini, elinin, parmaklarının şifalı dokunuşlarını cömertçe sunar… Rüstemlerdeki odası, adeta şifa hanedir… Sadece, bedensel, adalesel sakatlıkları değil, aynı zamanda zihinsel ve beyinsel arazlarında giderildiği yerdir…
* * * * * * *
Futbolcular kadar, Süha’da form tutmak zorundadır… Zira, her an her şey olabilir… Ve olayın olduğu anda, en kısa sürede olay mahalline intikal etmeli, gereken ne ise yapmalı, arızayı gidermeli ve sonrasında da sırtını sıvazlayarak, dava arkadaşlarını yeniden sahaya sürmelidir… O nedenle, hep tetiktedir ve ellerinde malzeme çantaları ile de olay mahalline intikalini temin için formda kalmayı da ilke edinmiştir…
Hepimizin boş zamanları vardır… Kimi, bunları geyik muhabbeti yaparak geçirir, kimi uyuyarak, kimi de işine olan bağlılığı ve sorumluluğu nedeni ile araştırmak, soruşturmak, neden ve niçinlere cevap ayırmakla geçirir…
Süha, araştırmacı kişiliği ile günümüzün “DERTLERE DEVA, ÇARESİZLİĞE İSE UMUT” çabasında bir emektardır…
O nedenle, geçiminden günümüze, kendisini hep yenilemiş, bilgi dağarcığına, geçmişin olduğu kadar günümüzün yeniliklerini de eklemiştir…
Sakaryaspor’un yükü yetmiyor gibi…
* * * * * * *
Özellikle, sportif sakatlıklar, genç insanlarımız için hayati önem taşır… Futbolsever olarak, pek çok sporcu kardeşimin sakatlanışına, ayak kırılmalarına, kol kırılmalarına, kaş yarılmalarına gerek Sakarya Atatürk Stadı’nda, gerek Erenlerde gerek Karaaptiler de ve diğer oyun mabetlerinde tanık olmuş biriyim… (Ölümlere de TV. kanalı ile tanık oldum…) Hele hele, Adapazarı Atatürk Stadı’nın mıcır kaplı zemininde mücadele veren kardeşlerimin fedakarlıkları, takımlarımızın, tarlalarda çalışma yaptığı günleri, çamur adam haline gelişlerini asla unutamam… Hele hele, Sakaryaspor’da kalecilere ilave olarak, Paşa Hüseyin, Nezihi, Bahtiyar gibi isimlerinde eklendiği günlerde, idman sonrası, çamurlu suya “Delilere özgürlük!” diye dalışları aklımdan hiç çıkmaz… Bütün bunları yaşayan biri olarak, ALİ SÜHA ERTÜRK’ün önemini, becerikliliğini bugün futbolcularımız için bir şans olarak değerlendiriyorum… İyi ki, SÜHA var…
* * * * * * *
Arşivimde, Sakaryaspor’la ilgili pek çok fotoğraf vardı. Onların arasında da SÜHA& FETHİYE Çifti’nin düğün fotoğrafları da var… (Ararsan bulunmaz ya… O fotoyu bulamadım… ama, birgün elime geçecek…h.k.)
Kaç şöhretin derdine deva olmuş, kaç şöhretin ızdırabına koşmuş, tedavisini yapmış, kaç kişiye medet olmuş bir kişiliktir SÜHA…
* * * * * * *
O günden… Bugünlere… Değişiklik yok mu? Olmaz mı… Saçları biraz daha ağırmış… Bu arada da tedavi ettiği çocuklarımızın dedesi durumunda… O kadar ki, sadece tedavi kaynağı değil, moral kaynağı, motivasyon kaynağı… Bütün bunları anlamak için, Süha’yı benim gözümle izlemeniz gerek… Sizlerin bu eksikliğini gidermek için de bu anıları paylaşıyorum…
İstiyorum ki, ALİ SÜHA ERTÜRK Sakaryasporumuz tabii organı gibidir… O işin içinde yoksa, Sakaryaspor özürlü sınıfına girer… Ama, Süha varsa, Sakaryaspor’da kusur, eksiklik söz konusu olmaz…
* * * * * * *
1965’ten bu yana, takipçisi olduğum Sakaryaspor’un gizli kahramanlarını her vesile ile dile getirmeme rağmen, SÜHA ERTÜRK’e karşı, bunu hissetmemiştim… Şimdi… Mutluyum… Zira, bir emek insanına, bir vefalı kardeşe, dosta karşı da görevini ifa etmiş oluyorum…
İyi ki varsın SÜHA…
Ercüment Coşkundere, Süha Ertürk ve Ayhan Kılıç…
SÜHA DEDE HEP İŞ BAŞINDA VE TORUNLARI İLE…
Hava sıcak… Torunları yorgun ve terli… Süha dedeleri de nöbette…
Elinde hortum… Çicek mi suluyor, çantasını mı temizliyor… Hasılı SÜHA yine iş başında…
HÜAEYİN KOMİTE