ABD’deki gelişmeler,
basit bir iktidar kavgası değil.
ABD, tarihsel bir yol
ağzında.
Yedi sekiz ay
önce Ulusal Kanal, Haber Türk, CNN Türk ve Haber
Global televizyonları ekranlarından ABD’deki seçim sürecinin karakolda
biteceğini ve ufukta bir halk hareketinin göründüğünü ısrarla vurgulamıştık.
Nerden bildiğimiz
soruluyor. Çünkü tarihsel süreçleri değerlendiriyoruz. Süreçlerin geçmişine,
bugününe ve yarınına bakıyoruz. Daha önemlisi bu süreçlerin temelindeki
sınıfsal ve uluslararası çelişmeleri, maddî temeli inceliyoruz. Gelişmeleri ABD
tarihi içinde tahlil ediyoruz.
ABD NİÇİN YOL AĞZINDA
1945 sonrasının ABD
sistemi 2017 yılından sonra çıkmaza girdi.
1945 yılında ABD,
İkinci Dünya Savaşı’ndan zaferle çıkan Demokrasi Bloğunun parlayan yıldızıydı.
Savaşın yükünü Sovyetler Birliği çekmişti. Ancak emperyalist-kapitalist
dünyanın liderliğini de ABD ele geçirmişti. Köhneyen İngiltere konumunu daha
savaş yıllarında kaybetti.
ABD, İkinci Dünya
Savaşı sonrasında dünya ekonomisinin yarısını üreten bir doruğa tırmanmıştı.
Dolar İmparatorluğu, bu ekonomik güce ve ABD’nin silahlı gücüne dayanıyordu.
Evet, rakip konumundaki Sovyetler Birliği, bir süper devlet olarak ABD’nin
karşısına dikilmişti. 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla dünya
nüfusunun dörtte biri ABD’nin etki alanından çıkmıştı. Böylece Mazlumlar
Dünyasının emperyalist sistemden kurtuluşunda yeni bir aşamaya girilmişti.
Bütün bunlara rağmen ABD, Dolar İmparatorluğu denen Haraç Sistemini kurmuştu ve
dünyanın en etkili devleti konumundaydı. NATO’yu da bu güçle örgütledi ve
kapitalist dünya üzerindeki hegemonyasını askerî denetimle pekiştirdi.
Tarihçeyi uzatmıyoruz.
Bugünlere uzanan süreçte ABD’nin dünya üretimindeki payı yüzde 50’den yüzde
20’nin altına düşmüş bulunuyor. Çin ekonomisi, Satın Alma Gücü Paritesi
açısından ABD ekonomisinin önüne geçti. Dolar Saltanatı çöküş sürecine girdi.
Doların dünya piyasalarındaki dolaşım alanı ve hacmi daralıyor. ABD’nin Haraç
Sistemi yıkılıyor. Daha önemlisi ABD’nin silahlı gücünü dengeleyen rakip
silahlı güçler tarih sahnesine çıktı. Bunun sonucunda ABD’nin silahla yayılma
ve dolarla değişimi dayatma olanakları zayıflamaya başladı.
DÖNÜM NOKTASI 2017
İlle bir dönüm noktası
saplamak gerekirse, aklımıza 2017 sonu geliyor. ABD’nin İsrail ile birlikte
sahnelediği “Kürdistan” adında “Müslüman” İsrail planı bozguna uğradı. Türkiye,
İran, Irak, Suriye ve Rusya’nın silahlı işbirliği sonucu Barzanistan’ın
Kürdistan adıyla bağımsızlığını ilan etmesi girişimi yenilgiyle sonuçlandı.
ABD, Suriye’yi bölme girişiminde de çıkmaza girdi.
ABD’nin tarihî
yenilgisinde Türkiye ve Suriye’nin silahlı mücadelesi, Çin ve Hindistan’ın
ekonomik yükselişi, Putin Rusya’sının başı dik uygulamaları, Almanya ve hatta
İngiltere gibi NATO müttefiklerinin ABD güdümünden bağımsız bir yola girme
çabaları önemli rol oynadı.
TRUMP’IN “YENİLDİK”
SAPTAMASI
ABD’nin girdiği çıkmazı
elbette ABD Devleti de saptadı. Trump, “8 Trilyon Doları Ordadoğu’ya gömdük”
diyordu. 2018 yılı başında yazılan ABD Güvenlik Raporları “yenilgiye uğradık”
diye başlıyordu.
İşte ABD’nin yol ağzı
burada başladı. Trump, “First US”, Türkçesi “Önce ABD” programını ilan etti.
ABD, küresel macera çizgisine son vermeli ve kendi içine dönmeliydi.
Ekonomisini toparlamalıydı.,
İKİ AMERİKA
Artık iki Amerika
vardı. Trump’ın içe dönük ABD’si ve karşısında namlularını okyanuslar üzerinden
dünyaya çevirmekten vazgeçmeyen Biden’ın ABD’si. Bu bölünmeye Milliyetçiler ile
Küreselciler arasında çelişme gibi isimler de veriliyor. ABD hâkim sınıfları,
toplumsal-ekonomik yapısı nedeniyle elbette emperyalist olmaktan ve hegemonya
iddialarından vazgeçmiyor. Ancak sistemin sahipleri arasında, çıkmaza giren
saldırganlığı sürdürmek isteyenler ile yeni duruma uyum göstermeye çalışanlar
arasında kaçınılmaz olarak çatışma çıktı.
Bu çatışmanın sınıfsal
temelleri var. ABD’nin Atlas Okyanusu ve Pasifik Okyanusu kıyılarındaki finans,
endüstri ve özellikle silah endüstrisi sahibi olan büyük sermayesi Biden’ın
önderliğinde savaşıyor. ABD’nin merkezlerindeki büyük sermaye ve büyük
çiftçileri ise Trump önderliğinde içe dönüşü temsil ediyor.
ABD, yol ağzındaydı ve
bir karar dönemine girmişti.
FİLİZLENEN ÜÇÜNCÜ GÜÇ
ABD’nin yalnız
emperyalist burjuvazisi yok. Bir de özellikle Korona salgını koşullarında ağır
ekonomik sorunlarla karşılaşan, gıda yardımıyla veya işsiz parasıyla yaşayan,
yoksullaşan halkı var. Bunun yanında Afrika, Asya ve İspanyol kökenli
azınlıklar da eşitsizlikten ve baskılardan yakınıyor.
Bu üçüncü gücün de
tarih sahnesine adımlar attığını görüyoruz. Şu anda halk hareketi Trump ile
aynı safta konumlanıyor gibi, ancak Trump’ın denetiminden ayrılma işaretleri de
veriyor. Nitekim Trump’ın, Kongreyi kuşatma çağrısı üzerine toplanan 1,5 milyon
insan, Trump’ın denetiminden çıktı ve Kongreyi bastı.
Halk hareketine şu
anda buçukuncu güç olarak bakılabilir. Bu durumda ABD sahnesinde 2 güç değil
2,5 güç olduğu söylenebilir. Ancak halk hareketi, ABD emperyalist sermayesinin
dışında üçüncü bir güç oluşturma eğilimini bağrında taşımaktadır ve tarih bu
yönde gelişecektir Çünkü halk hareketi, çok önemli sınıfsal dinamiklere ve
tarihsel mirasa dayanmaktadır.
Önümüzdeki süreçte bu
hareketin ABD’nin geleceğini belirleyen boyutlara ulaşması kaçınılmazdır.