Online
olarak gerçekleştirilen ve SAU İlahiyat Fakültesi YouTube kanalında canlı
olarak yayınlanan konferansın moderatörlüğünü İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi
Doç. Dr. Abdullah İnce yaptı. Doç. Dr. İnce, programın girişinde konunun önemi
ve Prof. Dr. Ergün Yıldırım’ın biyografisi hakkında bilgi verdi.
Prof.
Dr. Ergün Yıldırım, konuşmasının başında ailenin ne olduğu hakkında
açıklamalarda bulundu. Farklı tarihlerde ve toplumlarda ortaya çıkan olgular
dikkate alınarak ailenin tanımlandığına değinen Prof. Dr. Yıldırım, “Tarım
toplumu ailesi diyorlar. Çünkü tarım toplumunda belirleyici olan olgu tarımdır.
Burada tarım toplumu ailesi denildiği zaman tarımla belirlenen, tarımla
şekillenen, üretim ilişkilerinin temel alındığı bir aileyi aklımıza
getiriyoruz. Veya sanayi ailesi dediğimiz zaman, aslında çekirdek aile bir
sanayi aile modelidir. Sanayi toplumunun özellikleriyle biçimlenmiş bir aile
kastedilir. Burada yine üretim ilişkileri öne çıkıyor. Sosyologlar üretim
şekilleri temele alarak aileleri tanımlıyorlar. Bu aileler hep değişebilme
özellikleri sahip olan ailelerdir. Mesela ataerkil aile deniyor, burada da aile
tanımlanırken otorite merkeze alınıyor. Ailenin bir otorite etrafında
şekillendiği düşünülüyor, bu otoritede de babanın merkez olduğu düşünülüyor ve
bu çerçevede tanımlaması yapılıyor.” dedi. Bu tanımlamaların aile denen olguyu
belli bir gerçekliğiyle anlamaya katkı sağladığını ancak yetersiz olduklarını belirten
Prof. Dr. Yıldırım, “Bu tanımlamalar üretim ilişkilerini ve nesnel iktidar
ilişkilerini dikkate alıyor. Oysa ailenin bunları aşan bütün tarihlerde belli
başlıklarıyla önemini koruyan yönleri var. Mesela aidiyet duygusu verirler
kendi bireylerine. Yine aile insanlara bir dayanışma imkanı sunar. En zor
şartlarımızda ekonomik olsun sağlık olsun veya bir kaza başınıza gelsin hemen
aklımıza ilk gelen kimdir; annemiz, babamız, kardeşimiz, en yakın
insanlarımızdır. Bunlar değişmez olan özelliklerdir.” şeklinde konuştu. Üretim
ilişkilerine dayanan aile tanımlarının modern dönem sosyolojisiyle
geliştirildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yıldırım, bu tanımların yetersiz
olduğunu ve birtakım problemlerin buradan kaynakladığını söyledi.
Ailenin
üretim ilişkileri, maddi ilişkiler içinde dönüşürken varlığını koruyacağı
birtakım yönlerinin olması gerektiğini ve bu bağlamda değerlerin önemli
olduğunu belirten Prof. Dr. Yıldırım, “Mesela vardır ya bizim toplumumuzda;
‘Çocuklarımın başını önüne eğdirmeyeyim.’
Bir baba bu bilinçte olursa, o baba alkolizmden uzak durmaya çalışır,
madde bağımlığından, gayr-i meşru ilişkilerden uzak durmaya çalışır. Aile
üzerinden kendini kontrol eder. Böyle olmayınca suçlar, kötülükler,
yanlışlıklar çok az yansır aileye, o aile daha bir mutlu olur daha bir saadet
yuvası olur.” diye konuştu.
Prof.
Dr. Ergün Yıldırım, konuşmasının devamında ailenin işlevleri hakkında konuştu.
“Toplumun çekirdeği ailedir dediğimiz zaman aslında aileler iyi olduğu zaman
toplumlarda iyi olur, ailelerde saadet ve mutluluk olduğu zaman toplumda da
saadet ve mutluluk olur” diyen Prof. Dr. Yıldırım, ailenin tarihsel olarak
edindiği ve her zaman edindiği fonksiyonlar olduğunu söyledi. Ailenin tarihsel
olarak edindiği fonksiyonların değişebildiğini belirten Prof. Dr. Yıldırım,
“Diyelim ki tarım toplumunda aile çocuğuna meslek öğreten bir fonksiyona
sahipti. Modern dönemde artık ailelerin meslekleri öğreten fonksiyonları
kalmadı. Meslek okulları var, dışardan fabrikalar var, üniversiteler var. Yine
öte yandan değişmeyen ve her zaman geçerli olan fonksiyonları var ailenin.
Örneğin; tabii kolektif aidiyet duygusunu kazanma ve ifade etme. O kadar önemli
ki, insan ne kadar özne birey olursa olsun, bir gruba aidiyet ihtiyacını
hisseder. Hepimiz diğer insanlara ihtiyaç duyarız; yardımına ihtiyaç duyarız,
üzüntümüzü paylaşmasına ihtiyaç duyarız. Biz ne kadar özne düzeyi yüksek
olursak olalım yine de grupsal aidiyetlere ihtiyaç duyarız. Bu grupsal aidiyeti
en temelde, en sahih biçimiyle karşılayan ailedir.” dedi.
Ailenin
ayrıca çocuk yetiştirme, tedrisat, terbiye gibi fonksiyonları olduğuna ve ailenin
bu fonksiyonlarının azaltıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Yıldırım, “Bu
fonksiyonlar azaldığı zaman çocuğun yetişmesi üzerinde başka faktörler devreye
giriyor, onlar etkili olmaya başlıyor.” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Yıldırım,
modernleşmeyle beraber anne ve babanın etkili anne ve baba olma rollerini
kaybetmeye başladıklarını, başkalarının anne ve baba olma fonksiyonlarını icra
ettiklerini kaydetti. Prof. Dr. Yıldırım “Neslin devamını sağlama, eğitimini
sağlama, onlara bir kişilik ve kimlik kazandırma, paylaşma, grup aidiyeti,
ailenin bu fonksiyonlarını korumak ve sürdürmek için mücadele etmemiz
gerekiyor. Buna sahip çıkmamız gerekiyor.” dedi.
Ataerkilliğin
bizim bütün sorunlarımızın kaynağı gibi gösterildiğine değinen ve bunun büyük
bir yanılgı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Yıldırım, “Otorite, otoriter olursa
problemdir. Otorite, kontrolü disiplini baskıyla, şiddetle uygulamaya kalkarsa,
bencillik ve egoizmle kendisini hep ayrıcalıklı ve egemen biçimde dayatırsa. Bu
şiddete de başka sorunlara da yol açıyor. Otorite önce kendisine otorite olmak
zorunda.” dedi.
Prof.
Dr. Ergün Yıldırım, online platform üzerinden kendisine sorulan ve Doç. Dr.
Abdullah İnce tarafından yöneltilen soruları cevapladıktan sonra sözlerini
tamamladı.