“Balkon konuşmasını artık vatandaş yapıyor”
“Dün, ülkemizin
bir diğer ucundaydık. Bugün Trakya’ya; Hakkari’deki, dostlarımızın selamlarını
getirdim. Ülkemizin dört bir yanını ziyaret ediyoruz. Bu ziyaretlerde bir
vatandaşımız ‘Balkon konuşmasında roller değişiyor. Vatandaş balkon konuşmasına
başlıyor artık’ dedi, çok doğru söyledi. Ülkemizin her yerinde aynı sıcaklığı
hissediyoruz. Türkiye’nin her bir köşesinde güler yüzle karşılanıyoruz. Bunun
anlamı çok açık, çok güçlü, çok derin.”
“Mısır’la normalleşmeyi bile beceremiyorlar”
“Öyle yanlış bir
diplomasi yürüttüler ki, sanki Türkiye Mısır’a muhtaçmış gibi bir algı oluştu. Mısır
adeta ‘kazanan taraf’ olduğunu hissetti, şartlar öne sürdü. Sayın Erdoğan ‘darbeci
Sisi’ diye meydanlarda sesleniyordu değil mi? ‘Onun olduğu salona girmem’
diyordu. Son günlerde kaç yetkili Mısır’ı övme yarışına girdi. Önce kutuplaştırdılar.
Hatta daha 2019’daki yerel seçimlerde karşı partinin adayına Sisi demeye
getirdiler. Sonra da baktılar ki Doğu Akdeniz Türkiye’ye rağmen paylaşılmaya
başlandı. Siz her ülkeyle kavga ederseniz hepsi bir araya gelip size karşı
cepheleşir. Milli menfaatler de ancak böyle zarar görür. Hemen U dönüşü yaptılar.”
“Yandaşlar
Erdoğan’ın manevralarına yetişmek içi helak oluyor”
“Bir sabah
kalkıyorlar, haçla hilali çakıştırıyorlar. Bir gün ‘Şangay Beşlisi’nde olmak
istiyorlar, bir başka sabah da kalkıp ‘Avrupa Birliği güzeldir’ diyorlar.
Sayın Erdoğan,
biraz yavaş. Bunu artık sizin klasik U dönüşlerinizle falan da açıklayamıyoruz.
Ülkeyi yayık ayranına çevirdiniz. Çalkalayıp duruyorsunuz. Sizin yandaşlarınız,
peşinizdeki kuş sürüleri, pelikan melikan helak oluyor. Hızlarını alamayıp
devriliyorlar, yine de peşinizden koşmaya çalışıyorlar. Tabii işin ucunda bir
sürü menfaat var. Ama biraz yavaş, bu kadar zikzak çizdirilmez. Bir ülkenin
stratejik hedefi olur, uzun vadeli hedef seti olur. Büyük ülkeler böyle
yönetilir.”
“2,5 milyar dolar verdiğimiz S-400’lerin kapağını
açamıyoruz”
“Türkiye’nin dış
politikadaki parolası kazan-kazan olmak zorundadır. Fakat bu hükümet ülkemizi ‘kaybet-kaybet’e
alıştırdı. Bunun bir örneğini de şu S-400 meselesinde gördük. Kuyuya taş
atıldı, şimdi kırk akıllı çıkarmaya uğraşıyor. Türkiye’nin
kendi egemenlik alanındaki bir konuda hiçbir ülke Türkiye’ye
‘şunu yap, bunu yap’ diyemez. Bu kimsenin haddine değildir. 2,5 milyar dolar
para verdiğimiz S-400’lerin
kapağını açınca yaptırımla karşılaşıyoruz, ana ortağı olduğumuz F-35
projesinden de çıkarılıyoruz. Bu nasıl bilgisizliktir, anlamak güç.”
“Dış politikada
işi bilenlerle çalışmıyorlar”
S-400’den önce
Çin’le görüştüler ama ne görüşme… Koskoca ülkenin savunma sistemiyle ilgili bir
konuyu görüşmek için oturdular. Ortaya çıktı ki neyi görüştüklerini bile
bilmiyorlar. Görüştükten sonra ‘Ya bu füzelerin teknik özellikleri bizim
aradığımız değil’ dediler. Çin ilişkileri de bozuldu. Bu çarşıdan pazardan
alınacak bir basit bir şey değil. Türkiye’de bu işin uzmanları var ama bilenlerle
çalışmıyorlar. Ekonomide bakkal çırağının, dış politikada da uluslararası
ilişkiler birinci sınıf öğrencisinin yapmayacağı hataları yapıyorlar.”
“’Yerli ve milli’ dersleri verenler Uygurlar için
tek kelime etmiyor”
“Çin’e karşı Doğu
Türkistan’da gıklarını çıkaramıyorlar. Ama lafa gelince sağa sola ‘yerli ve
milli’ dersleri verirler. Lafa gelince ‘tüm dünya mazlumlarının sesi’
olduklarını iddia ederler. Lafa gelince dinimizin kutsallarını da siyasete alet
ederek, din kardeşliğinden bahsederler. Bütün dünya, Sincan Uygur Özerk
Bölgesi’nde çok ciddi insan hakları ihlalleri olduğunu konuşuyor. Çeşitli
ülkeler ‘soykırım’ tanımları yapıyor. Dünyanın dört bir yanından ses
yükselirken, Uygurlar için neden tek kelime etmiyorsunuz? Hadi, Perinçek’i
anladık. Anlaşılan o zaten memnun. Peki Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli… Sizlere
ne oluyor? Doğu Türkistan’da yaşanan zulüm karşısında lâl oldunuz.”
“Avrupa Birliği’nin anahtarı cebimizde”
“DEVA Partisi’nin
rotası, Avrupa Birliği’ne tam üyelik kriterleridir. Ha, günün birinde üye
oluruz-olmayız inanın hiç önemli değil. Alırlar-almazlar, isteriz-istemeyiz hiç
önemli değil. Önemli olan bu istikamettir. Bizler bu sürecin tekrar
canlandırılabileceğine inanıyoruz. Avrupa Birliği’nin anahtarını cebimizde
tutuyoruz. Bu istikamete doğru ilerledikçe; vatandaşımız her alanda en yüksek
standarda ulaşacak. Bu istikametle beraber, ülkemiz demokrasi, hukuk ve
ekonomide birinci lige yükselecek. Bu kapsamda, Avrupa’daki yabancı
düşmanlığına ve İslamofobi’ye karşı da etkin politikalar üreteceğiz.”
VİDEO: https://www.youtube.com/watch?v=9mBZmmK6AGo