‘Ülkemizin yarınları için mutabakata
varanların partisiyiz’
“Biz her zaman farklılıklarımızla
birlikte birbirimize saygı içerisinde ortak bir ülke, ortak bir toplum, ortak
bir yaşamı savunacağız. Biz birarada güçlüyüz. Farklılıklar içinde birbirimize
saygı göstererek, birlik ve beraberlik içinde yol yürümeyi önce kendi partimiz
içinde yaşayacağız; ardından bunu tüm Türkiye’ye yaşatacağız. Geçmişte farklı
siyasi tercihleri desteklemiş, farklı ideolojileri benimsemiş arkadaşlarımız,
bugün DEVA çatısı altında toplandı, toplanıyor. Geçmiş üzerinde anlaşmamız her
zaman kolay olmuyor. Bu bütün toplumlar için geçerlidir. Biz, ülkemizin
yarınları için mutabakata varanların partisiyiz. Aynı Türkiye vizyonuna sahip,
aynı Türkiye hayali ve hedefi etrafında kenetlenenlerin partisiyiz.”
‘Geçmişin acılarından ders alacağız,
yarınları inşa edeceğiz’
“Geçmişte bu topraklarda nice acılar
yaşandı. Nice göz yaşları döküldü. Kuşkusuz bu topraklarda yaşanan acılardan,
dökülen gözyaşlarından mutlaka ders alacağız. Ancak siyasetçilerin asli görevi
ülkenin yarınlarını inşa etmektir. Birbirimizi dinleyeceğiz, ilişkilerimizde
özenli hareket edeceğiz. Demokrat bir duruş, farklı düşüncelere saygı demektir.
Diğerini anlama gayretidir. Demokrat olmak, aynı zamanda saygı, müsamaha,
katlanmak, diğerkamlık demektir.”
‘Aşıda bile araya aracı sokmanın
peşinde oldularsa yatacak yerleri yok’
“BionTech aşısı daha yeni gelmeye
başladı. 6 aydır niye temin etmediniz? Dedikodu, söylenti var: “Çin aşısında
aracı vardı, onun için hızlı yürüdü. Bu firma ise aracı kabul etmediği,
‘Doğrudan devletle çalışırım’ dediği ve aracı sokamadıkları için bu anlaşmayı
yapmadılar.” Aylarca can kaybı verdik. Hükûmetin açıklaması lazım. Yanlışsa
‘Böyle bir şey olmadı’ demeliler. Doğruysa bunların yatacak yeri yok. Her
alanda oraya ortak sok, oraya aracı sok anladık ama bu can ya.”
‘Pekiştirme aşıları mutlaka RNA
aşılarından olmalı’
“Ağustos ayı pandemiyle mücadelede çok
kritik bir tarih. Risk altındaki 65 yaş üstü vatandaşlarımız ile sağlık
çalışanlarımıza mutlaka 3. doz rapel (pekiştirme aşısı) yapılmalıdır. Bu
pekiştirme aşıları da mutlaka RNA aşılarından olmalıdır. Mesela, gurur
kaynağımız olan, kendi insanımız iki bilim insanının Almanya’da ürettiği cinsten
aşılar. Bu pekiştirme aşılarına neden en geç ağustos ayında başlanmalı? Çünkü
2. doz aşının ardından 6 ay dolmuş olacak. Aşının etkinliği azalacak. Ağustos
ayında risk altındaki vatandaşlarımız ve sağlık çalışanlarımız öncelikli olmak
üzere mutlaka pekiştirme aşılamasına başlanmalıdır.”
‘Cumhurbaşkanı kendine hak gördüğünü
milletten esirgememeli’
“Sayın Erdoğan katıldığı bir
televizyon programında ‘3. doz aşımı da oldum’ dedi. Üstelik o dönemde daha
halkımızın çoğu birinci doza ulaşamıyordu. Ülkenin cumhurbaşkanı, kendine hak gördüğünü,
bu milletten esirgememeli. Bu millete hizmet demek öncelikle aşı sağlamak
demek. Bir numaralı konu bu.”
‘Kapalı mekanlara girişte aşı
zorunluluğu düşünülmeli’
“Bu dönemde salgının yayılmasında yeniden
bir artış görmeyi hiçbirimiz arzu etmeyiz. Kapalı mekanlara girişte ilave bir
tedbir olarak aşı zorunluluğunun düşünülmesi gerektiğini ortaya koymak
istiyoruz. Bu işte rehavet olmaz. Özgürce, serbestçe hareket edebilmeliyiz. Bu
esnada gereken tedbirlerin alındığından da emin olmalıyız. Böylece toplum
olarak kendimizi güvende hissetmeliyiz.”
‘Rusya’dan girişlerde karantinanın
kaldırılması rehavet kararı’
“Bizler serbestçe hareket ederken,
özellikle uluslararası bazı geliş-gidişlere de dikkat etmek gerekiyor. Bu
virüsün delta diye bir varyantı var. Bu varyantın kaynağı Hindistan. Bu
varyantın en çok yayıldığı ülkelerden birisi ise Rusya. Hükûmet, Rusya’dan
girişleri serbestleştirip karantina uygulamasını kaldırdı. Her gün bir başka genelge çıkıyor. İşi ciddiye
alarak değil, bilime dayanarak değil, anlık kararlarla yönetiyorlar. Çocuk
oyuncağına çevirdiler. Salgını kontrol
etme yolunda ilerlerken, turizm gelirlerini önceleyen kararı rehavet
çerçevesinde alınmış bir karar olarak değerlendiriyoruz.
‘Esnaftan tedbir bekleyip devleti
tedbirsiz yönetmek kabul edilemez’
“Ekonomiyle ilgili, turizmle ilgili
konularda aceleci davrandılar. Pandemiden önce ülkenin kaynaklarını tükettiler.
Ekonomide tedbirli olmak gerekir. İşler iyiyken, ekonomi hızlı büyürken, gelirleriniz
varken kötü günler için birikim yaparsınız. Devlet böyle yönetilir. Hatta
ticaretle ilgili mevzuatımızda ‘müdebbir tüccar’ kavramı vardır. Bakkal
dükkânı, manav açan vatandaştan müdebbir olması beklenir. Esnaftan, küçük
işletmeden tedbirli olmasını bekleyin ama koskoca devleti tedbirsiz yönetin.
Böyle bir şey kabul edilebilir mi?”