Sakarya
Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ
Konuşmaları’nda 22’inci programın konuşmacısı Nef Yönetim Kurulu Başkanı Erden
Timur oldu. Söyleşinin moderatörlüğünü ise SUBÜ Kariyer Planlama ve İnsan
Kaynakları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü (KARMER) Dr. Öğr. Üyesi Seda
Gökdemir Ekici üstlendi. ‘Girişimcilik Ruhu ve Başarıya Giden Yol’ başlığıyla
gerçekleştirilen söyleşide, Nef markasının ortaya çıkış süresi, tasavvufun
girişimcilik üzerindeki etkisi ve uluslararası başarı için izlenebilecek yollar
konuşuldu. Timur ayrıca öğrencilerden gelen soruları cevaplayarak kariyer
yolculuğu için tavsiyelerde de bulundu.
İşe tesadüfen
başladım
Hayatı
planlamaya çalışmanın çok iddialı olduğunu söyleyen Nef Yönetim Kurulu Başkanı
Erden Timur, “Daha gençken onu yapabileceğimizi düşünüyoruz. Ben çift anadal
yapacaktım, yurtdışında okuyacaktım ve en büyük hayal olarak başbakan
olacaktım. 4 yaşından 23 yaşına kadar bu hayal çerçevesinde hareket ettim. Matematikçiyim,
hukuku bu hayalim için okudum, ekonomi okumayı o yüzden istedim. Ama hiç
hayalimde olmayan şeyler yaptım. Babamın rahatsızlığından dolayı yurtdışından
geri dönüp aile işimiz de olmayan, müteahhitin yarım bıraktığı bir yerde babam
mutlu olsun diye inşaat işine başladım. Dünyevi amaç çok sınırlayıcı bir dünya
yaratıyor. Oysa insan zihni çok geniş ve yaratıcı. Babam sıra dışı işleri
seviyor. 3 ay inşaatın projesini çalışacağım sonra tekrar yurtdışına gideceğim
diye düşünüyordum. Sonrasında tesadüfen bu işe başlamış oldum” diye konuştu.
Hayatın tek
amacı iç yolculuk
İnsanın
yaradılış amacını aradığını belirten Timur, “Ortaokul zamanlarımda başka bir
şey düşünüyordum. Lisede Allah insana hangi yeteneği verdiyse o doğrultuda bir
görev tanımlamıştır düşüncesi çerçevesinde bakmaya başladım. Bu bana çok adil
geliyordu. 7-8 yıl kadar önce birilerinden duyup ilham alarak hayatın tek
amacının keşif yani iç yolculuk olduğunun farkına vardım. Ne iş yapacağım?
Nasıl yapacağım? Nasıl girişimci olabilirim? sorularının ve yaşanılan her şeyin
yegane sebebi yolculuğu daim kılmaktır. Yeni nesil girişimci Brooklyn’deki tasarımcıyla
da Malatya Arapgir’deki dayıyla da muhabbet edebilmeli. Benim liseyi okuduğum
Tarsus Amerikan Koleji’nde daha ilk sınıftan itibaren A’dan Z’ye her şeyiyle
bizzat öğrencilerin ilgilendiği etkinlikler yapılabilmesine imkân tanınıyor,
öğrenciler buna teşvik ediliyordu. Bu şans verildiğinde herkes çok ciddi
kabiliyetlere ulaşabilir. Zaten bir şeylerin gelişebilmesi için insanlara
fırsat sunulması gerekiyor. İnsanoğlu eğer nefsini ön plana çıkarmıyorsa her
şeyi yapmaya muktedir bir varlık.”
Başarılı olmak
zorunda değiliz
Tasavvufun
başarı ya da başarısızlık olsun hiçbir kavramın önemli olmadığını
hatırlattığını vurgulayan Timur, “Bu sizi maça 10-0 galip başlatıyor. Çünkü
başarılı olmak zorunda olmadığınızı biliyorsunuz. Sadece size bahşedilen
kabiliyetlerin hakkını vermeye gayret ediyorsunuz. İnsan zaferden değil,
seferden sorumlu. Ne yapıyorsak yapalım çabalayalım. Bir şeyler yapınca aslında
yapanın kendiniz olmadığını zaten yapış sürecinizde görüyorsunuz. Ben şirketi ilk
kurduğumda 2 kişiyi projeye yüzde 10 payla ortak ettim. İnşaatta sıra dışı bir
fikir ortaya koyup daireleri sattıkça da hem ortaklardan para geliyor hem de
kazandığınızla bir şeyler yapabiliyorsunuz. 4’üncü yılda milyar lira ciroya
ulaştık. Bin defa sorsanız da bunun sebebinin ‘ben’ olmadığımı biliyorum. Çünkü
ben vizyoner olmak için bir şey yapmadım. Bu zaten Allah tarafından bana bedava
verilmişti. Başkasının ‘aslansın, kaplansın, müthişsin’ dediği her şey senden
kaynaklı olmayan yetilerle oluyor. Bu nedenle yetenekleri verene layık olmam
lazım diye düşünüyorsunuz” ifadelerini kullandı.
Borçluluk
hissi motivasyon sağlar
Mersin’de
yarım kalan 30 daireli işi yaparken bu işte uluslararası bir marka olunabilir
çünkü bir marka yok düşüncesine sahip olduğunu kaydeden Timur, “Ama olunup
olunmaması beni ilgilendirmiyordu. Çünkü dediğim gibi başarıdan sorumlu
değiliz. Yalnız dünyada böyle bir boşluk varsa onun hakkını vermekten
sorumluyuz. O yüzden üniversitedeyken yapacağın işin en iyisini yapmak için
öğrenmek, okumak, sohbetlere katılmak ve her şeyi merak etmek lazım. Bilgi
yarışına girmemek, layık olmaya çalışmak lazım. Bunların hepsine de imkân var. Yine
de benim en çok tavsiye edeceğim şey borçluluk hissedir. Alacaklı olmak bir şey
kazandırmıyor. Yaratılan her şeyin bir sorumluluğu var. O borçluluk hissi
insanın her türlü motivasyonunu sağlıyor. Sektörümüzdeki rekabette en zorlanan
firma Nef olabilir. Çünkü kamunun hiçbir şeyinden faydalanmıyor, hiç devlet
ihalesi almıyoruz. Hayatımızda hiç imar artışı yapmadık. Kamu bankasından kredi
kullanmadık. Ama bahane üretmiyor, bunlar yoksa çok daha fazla mücadele etmem
lazım diye düşünüyorsun. Allah bunu muhakkak benim adıma bir güzellik olsun
diye yapmıştır diyorsun. Mücadele ederek inovasyon gelişiyor. Rekabetteki büyük
farkı eşitleyip öne geçebilmenin en önemli yolu da budur.”