Hemen baştan ifade edelim ki, bu toplu
sözleşme, ölümü gösterip sıtmaya razı etme mutabakatıdır.
Bilindiği üzere KESK olarak hükümetin 12
Ağustos’ta yaptığı ilk teklifine ilişkin basın toplantımızda bugün varılan
mutabakatın içeriğine ilişkin tehlikelere dikkat çekmiş tehlikenin sonuçları
üzerinden de 27 Ağustos’ta yurt genelinde üretimden gelen gücümüzü göstermiş, tüm
şube ve temsilciliklerde 1 günlük iş bırakma yapılmıştır.
İktidar ve onun sendika kolunun oynadığı
TİS tiyatrosu ile 5,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisi bir “oldubitti” durumu
ile karşı karşıya bırakıldı. AKP İktidarının 5,5 milyon kamu emekçisine ve
emekliye verdiği değer de böylece ortaya çıkmış oldu.
Hatırlayalım;
Masa da “yetkili” sıfatı ile oturan ve onun dönem ortağı
konfederasyon 2022 için %21 maaş artışı artı %3 refah payı artı 600 TL önceki
dönem kaybı talep etmiştir. Yani 2022 yılı için %39 maaş artışı talep etmişken,
buna karşın 2022 yılı için altışar aylık dilimler halinde %.5+%7 maaş artışına
imza atmıştır.
Yine 2023 için %17 maaş artışı + %3 refah
payı tekliflerine karşılık altışar aylık dilimler halinde %8 + %6 oranına imza
atılmıştır.
Kısacası iki yıl için toplamda %67,2 maaş
artışı teklif eden “yetkili” konfederasyon ve dönem ortağı iki yıl için
toplamda %26 oranına imza atmıştır.
Teklif ve varılan mutabakat arasında iki yıl
için toplamda 41 puan fark vardır. Bunun anlamı 5,5 milyon kamu emekçisinin ve
emeklinin en az bir yılının çalınmasıdır.
Buna rağmen sanki büyük bir lütufmuş
gibi, altışar aylık dönemlerde enflasyon farkının oluşması durumunda söz
konusu farkın maaşlara yansıtılacağı ifade edildi.
Öte yandan refah payı talebi yine görmezden
gelinmiştir. Bunun yerine hali hazırda sadece sendika üyesi kamu emekçilerinin
yararlandığı 3 ayda 135 TL tutarındaki toplu sözleşme ikramiyesi 265 TL
artırılarak 3 ayda 400 TL’ye çıkarılmıştır.
Ancak, söz konusu artıştan sendika üyesi olmayan
ve 4688 sayılı yasaya göre sendika üyesi olması yasaklanmış bulunan toplamda en
az 1 milyon 800 bin kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisi ve iş kolu
örgütlülüğü %1 in altında kalan sendikaların üyeleri yararlanamayacaktır.
Dolayısıyla yetkili sendikanın toplu
sözleşme ikramiyesinde artışını refah payı talebi ile kıyaslanması veya “refah
payı vermiyoruz ama toplu sözleşme ikramiyesini arttırdık” denmesinin
bir karşılığı yoktur.
Ayrıca mutabakatın sunumunda Üç yıl önce
bizzat AKP iktidarı tarafından verilen 3600 ek gösterge sözü hakkında “toplu
sözleşme dönemi içinde yapacağımız çalışmaları meclise yasa haline getirilmek
üzere göndereceğiz” denilmiş kimlere nasıl verileceği açıklanmamıştır.
Yıllardır kadro bekleyen, bugün sayıları
beş yüz bini aşan sözleşmeli personel konusu ise “3+1 sistemi üzerinde
çalışacağız” gibi net olmayan, köşeli ‘vaatlerle geçiştirilmiştir.
Kısacası 3600 ek
gösterge ve sözleşmeli personel konularında yine suya yazı yazılmış, milyonların
beklentisi önümüzdeki dönemin seçimlerinin yatırımı olarak çıkmaz ayın son
çarşambasına ertelenmiştir.
Durum ortada olmasına rağmen
“çalışanlarımızı enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz” nutukları atılmıştır.
Türkiye pandemi döneminde dünyada vatandaşlarına en az doğrudan yardım eden
ülkelerin başında gelmesine rağmen, sefalet oranındaki artışlara gerekçe olarak
pandemi harcamaları gösterilmesi de manidar olmuştur.
Tüm bunlardan sonra biz TİS masasında ne
demiştik;
İnsanca Yaşamaya Yetecek Ücret,
Halktan Yana Bir Kamu Hizmeti,
Temel Gelir Güvencesi,
Güvenceli İstihdam, Güvenli Gelecek,
Demokratik Adil Bir Çalışma Yaşamı,
Demokratik, Grevli Toplu Sözleşme,
Ülkemizde
çarşıda, pazarda, mutfakta yaşanan gerçek enflasyonun %45’i aştığını,
İğneden ipliğe her şeye zam yağmurunun
devam ettiğini,
Üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki makasın tam 26 puan açıldığı
dolayısıyla hayat pahalılığının önümüzdeki dönemde bırakalım düşmeyi daha da
artacağının açık olduğu koşullara rağmen tüik verilerine dayanan enflasyon
açıklamalarına hiç kimsenin inanmadığını ifade ederek,
Masada;
Kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı gelir
vergisi adaletsizliğine son verilmesini,
Emekli olduğumuzda maaşlarımızın yarı
yarıya düşmesine yol açan ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasını,
Farklı adlar altında güvencesiz istihdam
edilenlerin kadrolu-güvenceli istihdama geçirilmesini,
“4/C’li 4/B’liler” olarak bilinen kamu
emekçilerinin ek ödeme, emeklilik gibi temel sorunlarının çözümünü,
Sayıları yüz bini aşan Yardımcı Hizmetler
Sınıfının yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesini,
Torpilin, kayırmanın kapısını sonuna kadar
açan mülakat sitemine son verilmesini,
OHAL KHK’leri ile sorgusuz-sualsiz işinden
ekmeğinden edilen kamu emekçilerinin görevine iadesini,
İstanbul Sözleşmesinin uygulanması, 190
Sayılı ILO şiddet ve taciz sözleşmesinin onaylanmasını,
EYT Hukuksuzluğuna, Haksızlığına Son
verilmesini,
Zorunlu BES kesintilerinin son bulmasını,
Kadın kamu emekçilerine yönelik
ayrımcılığın önüne geçilmesi için kadın taleplerinin kadın emekçiler tarafından
görüşülmesi ve mutabakat metninde ayrı bir başlık altında yer almasını,
Kamu kurumlarında ücretsiz kreşler
açılması, söz konusu kreşler açılıncaya kadar kreş yardımı verilmesi gibi
birçok talebimizde oldu.
KESK olarak 20 milyonluk devasa bir kitleye
sefalet, yoksulluk, güvencesizlik dayatan bu TİS mutabakatını KABUL ETMİYORUZ!
Biz her şeye rağmen sendika-konfederasyon
olmanın gereğini yerine getirmeye devam edeceğiz. Kamu emekçilerinin ve emeklilerinin
hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmekle görevli olduğumuzun bilinci ile 5,5
milyon kamu emekçisi ve emeklisinin sesi olmayı sürdüreceğiz.
Yaşasın
Örgütlü Mücadelemiz, Yaşasın KESK