CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, İçişleri Bakanı Süleyman
Soylu’nun “15 Temmuz Darbe girişimini FETÖ yapmadı” şeklindeki sözlerine
ilişkin, “Soylu Fethullahçı Terör Örgütü liderini korumaktadır. Soylu’nun bir
an önce görevden uzaklaşması gerekir. Soylu görevdeyken, Fethullahçı Terör Örgütü’nün siyasi ayağının ortaya çıkması
mümkün değildir” değerlendirmesinde bulundu.
Özkoç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Anayasa
Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu ile ilgili gerekçeli kararının bugün Resmi
Gazete’de yayımlandığına işaret ederek, konuya ilişkin CHP Hukuktan Sorumlu
Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek ve CHP Aydın milletvekili Anayasa
Komisyonu üyesi Bülent Tezcan ile birlikte Meclis Başkanı Mustafa Şentop ile
görüşme gerçekleştirdiklerini söyledi.
Enis Berberoğlu’nun masum olduğunu ve milletvekilliğinin
gaspedildiğini vurgulayan Özkoç, Anayasa Mahkemesi’nin de ikinci kez
oybirliğiyle hak ihlali kararı verdiğini; “yeniden yargılama yapılması”, “mahkumiyet
hükmünün infazdan durdurulması”, “hükümlü statüsüne son verilmesi” ve “yeniden
yargılamada durma kararı verilmesine” hükmettiğini belirtti.
Özkoç özetle şunları söyledi:
“Meclis Başkanı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu tür hak
ihlalleri kararları aldığını, ancak onun bu ihlali nasıl düzeltileceği
konusunda bir açıklama yapmadığını, ilgili makamların bunu yerine getirdiğini,
fakat Anayasa Mahkemesi’nin kimlerin hak ihlali kararı uygulamasının zorunlu
olduğunu, Anayasa Mahkemesi’nin bizzat karar alarak, taraflara bildirdiğini, bunun
da kanun kararı olduğunu ifade etti. Böylece Anayasa Mahkemesi, hem HSK’ya hem
de TBMM’ye, bunlar anayasal kurumlar oldukları için, bu kararı uygulayın diye
gerekçesinde not düştü.”
Hak ihlali kararının bir an önce gereğinin yapılması
gerektiğini ifade eden Özkoç, “Meclis Başkanı ‘Daha önceden de ifade ettiğim
gibi Anayasa Mahkemesi kararlarını bütün kurumlar uygulamak zorundadır, 14.
Ağır Ceza Mahkemesinin de tahmin ediyorum ki bu doğrultuda bir karar alacağı
düşüncesindeyim dedi. Bu karar açıklandıktan sonra biz bu kararı TBMM Karma Komisyon’a
göndereceğiz ve biz böylece görevimizi yerine getirmiş olacağız, fiilen de Enis
Berberoğlu milletvekilliği görevine başlamış olacak” şeklinde konuştu.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TARTIŞMALARI
Anayasa değişikliği çalışmalarına değinen Özkoç, ülkenin gerçek gündeminin yoksulluk, işsizlik olduğunu, ancak AKP ve MHP’nin, gündemi değiştirme çabasıyla Anayasa değişikliğini tartışmaya açtıklarını kaydetti.
AKP iktidarı sürecinde Meclis’in ilk Anayasa değişikliği
çalışmasını 19 Ekim 2011’de başlattığını, o dönem Meclis’te bulunan AKP, CHP,
BDP ve MHP temsilcilerinin katılımıyla 25 ay süren bir çalışma yapıldığını
hatırlatan Özkoç, AKP milletvekillerinin başkanlık sistemi dayatması nedeniyle
3 oturuma üst üste katılmadıklarını ve bu gerekçeyle çalışmanın noktalandığını
söyledi.
İkinci Anayasa çalışmasının 2016’da oluşturulduğunu ve yine
4 siyasi partinin temsilcilerinin yer aldığını ifade eden Özkoç, özetle şöyle
konuştu:
“Burada biz bu sefer 25 ay gibi bir sürece gerek yok. Kırmızı
çizgilerimizi ifade edelim istedik. Birincisi anayasanın ilk 4 maddesi CHP’nin kırmızı
çizgisidir dedik. İkincisi parlamenter sistem, CHP’nin kırmızı çizgisidir
dedik. Bunun üzerine dönemin Meclis Başkanı İsmail Kahraman, komisyonun çalışma
şartları kalmamıştır diyerek, komisyonun çalışmalarını sonlandırmıştır.
İktidarın Anayasa’nın darbe hukukundan arındırmak gibi bir
niyeti yok, onun niyeti sadece iktidarını perçinlemek. Bunu nereden anlıyoruz? 2010’da
yaptıkları anayasa değişikliğinde, Fethullahçı Terör Örgütünün Lideri, ölüleri
mezardan kaldırılıp oy kullandırın dedi, anayasa değişikliğinin kime yaradığı
çok açıktı. FETÖ’nün 15 Temmuz’a giden darbe girişimi sürecini yaşamak zorunda
kaldık.
2017’deki Anayasa değişikliğiyle de ucube bir sistem olan başkanlık
sistemini getirildi. Bugün öğrenciler sokakta polis şiddetine maruz kalıyorsa,
siyasetçiler sokaklarda sokak şiddetine maruz kalıyorsa, toplum trol şiddetine
maruz kalıyorsa, tüm bunların nedeni, açlığın yoksulluğun enflasyonun nedeni;
cumhurbaşkanlığı sistemidir. Onunla başbaşa kaldık.
Bu da gösteriyor ki İktidarın anayasadan beklentisi sadece kendi
iktidarını perçinlemesidir.”
“SOYLU, GERÇEK BİR PROVOKATÖR”
Özkoç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun değerlendirmelerine ilişkin olarak da “Gerçekten bir provakatör, gerçek bir provakatör” ifadesini kullandı.
Özkoç, özetle şöyle konuştu:
“Daha önceden CHP’li il başkanlarının şehit cenazelerine
katılmalarını engelleyin diyerek, Çubuk’taki lince kadar bir provokatörlük
örneği göstermişti, şimdi de rektörlerin seçimle gelmesi kötüydü, cumhurbaşkanı
buna el attı ve 2016’da çıkan cumhurbaşkanlığı kararıyla artık rektörler bir
kişinin iki dudağı arasında atanıyor, doğru olan bu, deme cürretini gösteriyor.
Bu kişi, kendi işini yapmalıdır. Çocuklara şiddet uygulamayı
bırakıp, gerçek teröristlerle uğraşmalıdır. Ama İçişleri Bakanı Soylu böyle mi
davranıyor? Hayır. Daha önceden de Fethullahçı
Terör Örgütü Lideri Fethullah Gülen ile ilgili övgüler düzen, onu metheden bu zihniyet,
şimdi de kalkıyor diyor ki ‘Bu darbeyi Fethullah mı yaptı sanıyorsunuz’ diyor.
Şimdi Fethullahçı Terör Örgütünün siyasi ayağının neden ortaya çıkmadığı çok
net anlaşılıyor.
İçişleri Bakanı bir terör örgütü olan FETÖ’nün 15 Temmuz
kalkışmasının müsebbibinin Fethullah olmadığını ifade ediyor. Kastı Amerika var
arkasında diyor. Ama böylece Fethullah’ı gerçekten suçlu olmadığı imajını
bilinçaltına sokuyor. Böylece ne yapmaya çalışıyor Fethullahçı Terör Örgütü’nün
siyasi ayağının üstünün örtülmesine çalışıyor, çünkü o siyasi ayağın
temsilcilerinden bir tanesi de kendisidir. Terör Örgütü liderini övmek, terörü
gerçekleştiren, kalkışmayı yapan kişin işlediği suçun hüviyetini ortadan
kaldırıp başka bir yeri işaret etmek, tam da budur. Soylu,
Fethullahçı Terör örgütü liderini korumaktadır.
Onun için Soylu’nun
bir an önce görevden uzaklaşması gerekir. Devletin bunu görüyor olması gerekir.
Soylu görevdeyken, Fethullahçı Terör Örgütü’nün siyasi ayağının ortaya çıkması
mümkün değildir. Eğer Soylu Amerika’yı işaret ediyorsa o zaman gereğini
yapsaydınız. ABD Başkanı Cumhurbaşkanlığı
makamına hakaret ettiği zaman, önününüzü ilikleyip onun karşısına mektup
cebinizde çıkmasaydınız. Türkiye Cumhuriyeti’nin onurunu korusaydınız. İçişleri
Bakanı olarak sen görev yaparken yargılanma süreci devam eden papazı, Trump’ın
iki sözüyle özel jete bindirip Amerika’ya göndermeseydiniz.
Eğer böyle bir bilgin varsa kamuoyuyla açık açık paylaşmak
zorundasın. Paylaşabilir mi? Hayır. Neden böyle davranıyor? FETÖ’nün siyasi
ayağını korumak, üzerini örtmek için yapıyor. Kimi koruyor bu vesileyle? FETÖ
liderini ve mensuplarını koruyor. Onun için Soylu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ndeki
öğrencilere şiddet uygulamasını anlamak gerekiyor. Ekonomik sorunların
tartışılması gerekirken, 2016’da Cumhurbaşkanlığı kararıyla çıkan rektörlerin
atanmasının Cumhurbaşkanlığına devredilmesi bugün Boğaziçi Üniversitesi’nde
liyakat sahibi olmayan, dürüst de olmayan, ahlaklı da olmayan bir kişinin rektör
atanması noktasına varmıştır.”
Rektör atanan Melih Bulu’nun bir gazete röportajında,
akademisyenlerin oylarıyla rektör seçimi gibi bir sistemin dünyada
bulunmadığını söylediğini belirten Özkoç, ABD ve Avrupa ülkelerinde rektörlerin
seçimle belirlendiğini örnekleriyle aktardı ve “Bu kişi yalancıdır. Yalan
söyleyen bir kişinin o makamda oturması, kesinlikle doğru değildi” dedi.
Bulu’nun sözlerinden hareketle, “hayalimdeki makamdı ben bu
makama geldim, doğrudur yanlıştır, haklıdır haksızdır, beni ilgilendirmiyor, ben
makamı terketmeyeceğim” zihniyetinde
olduğunu ifade eden Özkoç, istifası gerektiği görüşünü yineledi.
Gençler üzerindeki baskının Cumhuriyet tarihinde görülmemiş
bir beyin göçü yarattığını belirten Özkoç, “Gençlerimiz artık bu ülkede kalmak
istemiyor, yurtdışında eğitim görenlerin yüzde 77’si Türkiye’ye dönmek
istemiyor. Bu acı değil mi, bu bir beka sorunu değil mi? Türkiye’nin en iyi
üniversitelerinden Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini bu noktaya getirirseniz,
yarın o öğrenciler de geleceklerini Türkiye’de aramazlar, yüzlerini yurtdışına
çevirirler” şeklinde konuştu.
Özkoç, “Bizi, 82 darbe anayasıyla getirilen YÖK’ün
uygulamalarının da gerisine götüren anlayışı reddediyoruz. Türkiye’nin
seçimlere gitmesini ve bu diktatör anlayışın, bu faşizan içişleri anlayışının
bir an önce halkımız tarafından seçimlere giderek, durdurulmasını istiyoruz”
dedi.
“TÜRKİYE’NİN TEK GERÇEK GÜNDEMİ EKONOMİ’DİR”
Özkoç, bugün Türkiye’nin tek gerçek gündeminin ekonomi olduğunu belirterek, Ocak ayı enflasyonunun yüzde 14,9 olarak açıklandığına dikkat çekti.
Üst üste gelen zamların vatandaşın belini büktüğünü dile
getiren Özkoç, “Yılın ilk günü yüzde 6 elektrik zammıyla uyandık. Sadece bir ay
içerisinde doğalgaza iki kere zam geldi. Otoyol ve köprü geçiş ücretleri, yüzde
25 zamlandı. Deprem vergisi diye bildiğimiz özel iletişim vergisi yüzde 7,5’tan
yüzde 10’a çıkarıldı. İnsanlarımız dükkanlarını açamıyor, çocuklarımız
okullarına gidemiyor, çiftçilerimiz üretemiyor, …bir an önce bunlara çare bulunması
gerekiyor. Anlaşılıyor ki bu iktidar, kendisini düşünmekten başka bir şey
yapmayacak. Eğer iktidar anayasa diyorsa, herkes, bütün ülke, kulaklarını
diksin anlayın ki bu iktidardan toplum desteğini çekmiştir, acaba biz kendimizi
kurtaracak hangi anayasal düzenlemeler getireceğiz diye bir zihniyet içindedirler.
Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor, insanlarımız feryat içerisindeler. Bu
feryat, sokak şiddetiyle susturulmaya çalışılıyor, trol şiddetiyle susturulmaya
çalışılıyor, bu feryat polis şiddetiyle susturulmaya çalışılıyor, bu feryat
iktidarın uyguladığı şiddetlerle sindirilmeye ve susturulmaya çalışılıyor. O
yüzden bizim bu feryadı daha fazla yükseltmemiz, birlikte hareket etmemiz ve bu
ucube sistem olan cumhurbaşkanlığı sisteminin bir an önce ortadan kaldırılması
için sandık başına gitmemiz gerekiyor.”