Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kasım Kültür Sanat Etkinlikleri ‘Şiirle Hayat Bulan Müzik’ isimli söyleşi ile sona erdi. Ofis Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen programa Selçuk Küpçük konuşmacı olarak katıldı.
Türkülerimizi derleyen ilk isim
Selçuk Küpçük, “Sürgün sürecinde yetim ve kalbi yaralı bir çocuk. Sürgünde yaşamış olduğu travmalar onun hayatında çok tahrip edici etkiler meydana getiriyor. Mehmet Emin Yurdakul’un büyük çabalarıyla sürgünden geri döndürülüyor. Ama büyük bir küskünlük yaşıyor Gomidas. Çok kısa bir süre İstanbul’da bir hastanede, sonra aralarında para toplayarak Paris’e senatoryuma götürüyorlar. Ömrünün geri kalan kısmında hiç konuşmuyor. Piyanonun başına hiç oturmuyor ve yalnızlık içerisinde vefat ediyor. Gomidas bu topraklarda türkülerimizi derleyen ilk isim. Türkçe, Kürtçe, Ermenice ve Farsça Anadolu türkülerini derliyor. Bunlar 5 cilt halinde Erivan’da duruyor” dedi.
Modern zamanların ruhunu taşıyor
Konuşmasına devam eden Selçuk Küpçük, “Bana göre Neşet Ertaş, ozan kimliğinin son temsilcisi olması bakımından, kendisi çalıp, kedisi söyleyen ve kendi şarkılarını söyleyen ama mekânı bakımından kır mekânı değil de kent versiyonu olduğu için kent ozanı diyebiliriz. Neşet Ertaş’tan bu bilgiyi devir alan kişi Cem Karaca’dır. Robert Koleji’nde okuyan kentli ve annesi tiyatrocu olan elit bir çocuktan bahsediyoruz. Aranjman dönemine kadar Pop ve Rock müziğinin Türkçe söylenebileceğine inanmıyorduk. Cem Karaca bana göre yerlileşme sürecimizin de çok kritik noktalarından bir tanesidir. Çünkü Batılı eğitim almış, Batı müziği birikimine sahip ve Rock müzik gibi batılı bir müzik yapıyor. Ama bu coğrafyanın ruhuyla, bu coğrafyanın iklimiyle yapılması gerektiğini askerde bağlama çalan, nota bilmeyen, dedesinden atasında öğrendiği türküleri dillendiren bir Anadolu delikanlısından devir alarak modern zamanların ruhuna taşıyor. Rock müziğinin kurucu hocası oluyor” sözlerini söyledi.
Neşet Ertaş irfan sahibi bir insandı
Selçuk Küpçük, “Barış Manço ve Fikret Kızılok gibi isimleri Rock’ın yerlileşme ve Anadolu Rock ismiyle alıyor. 1970’lerin ikinci yarısında politik bir dile eviriliyor. Bu zaman kadar bir sürü plak ve kaset dolduruyor. Ama hiç birini evinde bulundurmayan bir adamdan bahsediyoruz. Şimdi bunu düşündüğümüz zaman bir müzisyen; şöhret olmak, ünlü olmak, kasetler çıkartmak ve doğal olarak bunu evinde saklamak gerekirken Neşet Ertaş’ın bunu saklamama meselesini nasıl açıklayabiliriz? Bence buna irfan diyebiliriz. Yalan dünyanın nimetlerinden kopma, ağırlıklarını atma meselesi olarak açıklayabiliriz. Neşet Ertaş uzun bir dönemini Türkiye’ye küs olarak Almanya’da geçiriyor. Konserlere çıkmak istemiyor. Düğünlerde şarkı söylemek istiyor. Şimdi duyduğum zaman bana hiç garip gelmiyor. Çünkü düğün dediğimiz şey daha organik bir şey. Konserler daha sentetik daha resmi bir yer. Dinleyiciyle ilişki kuramıyorsun” diye konuştu.
Türkülerimizi derleyen ilk isim
Selçuk Küpçük, “Sürgün sürecinde yetim ve kalbi yaralı bir çocuk. Sürgünde yaşamış olduğu travmalar onun hayatında çok tahrip edici etkiler meydana getiriyor. Mehmet Emin Yurdakul’un büyük çabalarıyla sürgünden geri döndürülüyor. Ama büyük bir küskünlük yaşıyor Gomidas. Çok kısa bir süre İstanbul’da bir hastanede, sonra aralarında para toplayarak Paris’e senatoryuma götürüyorlar. Ömrünün geri kalan kısmında hiç konuşmuyor. Piyanonun başına hiç oturmuyor ve yalnızlık içerisinde vefat ediyor. Gomidas bu topraklarda türkülerimizi derleyen ilk isim. Türkçe, Kürtçe, Ermenice ve Farsça Anadolu türkülerini derliyor. Bunlar 5 cilt halinde Erivan’da duruyor” dedi.
Modern zamanların ruhunu taşıyor
Konuşmasına devam eden Selçuk Küpçük, “Bana göre Neşet Ertaş, ozan kimliğinin son temsilcisi olması bakımından, kendisi çalıp, kedisi söyleyen ve kendi şarkılarını söyleyen ama mekânı bakımından kır mekânı değil de kent versiyonu olduğu için kent ozanı diyebiliriz. Neşet Ertaş’tan bu bilgiyi devir alan kişi Cem Karaca’dır. Robert Koleji’nde okuyan kentli ve annesi tiyatrocu olan elit bir çocuktan bahsediyoruz. Aranjman dönemine kadar Pop ve Rock müziğinin Türkçe söylenebileceğine inanmıyorduk. Cem Karaca bana göre yerlileşme sürecimizin de çok kritik noktalarından bir tanesidir. Çünkü Batılı eğitim almış, Batı müziği birikimine sahip ve Rock müzik gibi batılı bir müzik yapıyor. Ama bu coğrafyanın ruhuyla, bu coğrafyanın iklimiyle yapılması gerektiğini askerde bağlama çalan, nota bilmeyen, dedesinden atasında öğrendiği türküleri dillendiren bir Anadolu delikanlısından devir alarak modern zamanların ruhuna taşıyor. Rock müziğinin kurucu hocası oluyor” sözlerini söyledi.
Neşet Ertaş irfan sahibi bir insandı
Selçuk Küpçük, “Barış Manço ve Fikret Kızılok gibi isimleri Rock’ın yerlileşme ve Anadolu Rock ismiyle alıyor. 1970’lerin ikinci yarısında politik bir dile eviriliyor. Bu zaman kadar bir sürü plak ve kaset dolduruyor. Ama hiç birini evinde bulundurmayan bir adamdan bahsediyoruz. Şimdi bunu düşündüğümüz zaman bir müzisyen; şöhret olmak, ünlü olmak, kasetler çıkartmak ve doğal olarak bunu evinde saklamak gerekirken Neşet Ertaş’ın bunu saklamama meselesini nasıl açıklayabiliriz? Bence buna irfan diyebiliriz. Yalan dünyanın nimetlerinden kopma, ağırlıklarını atma meselesi olarak açıklayabiliriz. Neşet Ertaş uzun bir dönemini Türkiye’ye küs olarak Almanya’da geçiriyor. Konserlere çıkmak istemiyor. Düğünlerde şarkı söylemek istiyor. Şimdi duyduğum zaman bana hiç garip gelmiyor. Çünkü düğün dediğimiz şey daha organik bir şey. Konserler daha sentetik daha resmi bir yer. Dinleyiciyle ilişki kuramıyorsun” diye konuştu.