Ev işçilerinin güvencesizlik ve geleceksizlik kıskacında olduklarına ve kayıt dışı çalıştıklarına dikkat çeken Taşkent, “Haziran ayının 16’sı Uluslararası Ev İşçileri Günüydü. Bu tarih yüzümüzü ev işçilerine dönmemiz noktasında büyük önem taşıyor. Yine Haziran ayında maalesef Cumhuriyet Halk Partisi olarak acı bir kayıp yaşadık. Rize Kadın Kolları Eski Başkanımız Nurdan Ardal Tavukçuoğlu, evinin camlarını silerken hayatını kaybetti ve ev içi emeğin kurbanlarından biri oldu. Bu olay bize ücretsiz, sigortasız, güvencesiz şekilde çalışan ev işçilerinin mevcut durumlarının gündeme getirilmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi.
Sayıları tam tespit edilememekle birlikte bugün Türkiye’de sendikalardan aldığımız bilgiye göre 2 milyona yakın ev işçisi var ve bu işçilerin yüzde 90’ı kadınlardan oluşuyor. Bu işçiler kayıt dışı ve güvencesiz şekilde istihdam ediliyorlar. Düşük ücretlerle, düzensiz gelirlerle geçinmeye çalışıyorlar, cam silerken hayatlarını kaybediyorlar, tacize, şiddete maruz kalıyorlar. Bu derin sorunun çözümü bütüncül politikalarla ve iktidarın emek süreçlerine yönelik gerekli yasal düzenlemeleri yerine getirmesiyle çözülebilir. Konuyu TBMM’ye de taşıdık ve bu sorunun çözümünün takipçisi olacağız.” dedi.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Ev işlerinde çalışan; evdeki temizlik, yemek, bakım gibi görevleri üstlenen ev işçisi kadınlar güvencesiz olarak çalışmaktadır. Güvencesizlik ve geleceksizlik kıskacındaki bu kadınlar, yasal güvenceden mahrum olarak, kayıt dışı şekilde ve düşük ücretlerle, kötü koşullarda çalışmaktadırlar. Bu kadınların gelir durumlarının incelenmesi, güvencesizlik, yaratılan sömürü ve denetimsizlik halinin yarattığı vahim sonuçların önüne geçilmesi için gerekli önlemlerin alınması hususunda Anayasa’nın 98. ve TBMM İçtüzüğü’nün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.
EV İŞÇİLERİ GELECEKSİZLİK, GÜVENCESİZLİK VE YOKSULLUK KISKACINDA
GİRİŞ/TANIM
Ev işçileri, evdeki bakım işlerini üstlenen; gündelik ya da aylık periyodlarda çalışan kişilerdir. Evin bakımı, ev temizliği, hasta ve yaşlı bakımı, yemek gibi işleri yapan kişilerden oluşan ev işçileri, ev içi hizmetin her kısmında görev almaktadırlar. Ev işçileri dünyada ve Türkiye’de güvencesiz çalışan kesimin başında gelmektedirler. Bu güvencesizlik, hayatlarının tamamını etkilemekte ve ev işçileri kayıt dışı çalışma, iş güvenliğinden yoksunluk, uzun çalışma süreleri, ücretlerin düşüklüğü, mobbing gibi türlü sorunlar yaşamaktadırlar.
Ev işçiliği, toplumsal cinsiyet rolleri kapsamında şekillenmektedir. Bu yapısı nedeniyle çoğunlukla kadınlar tarafından üstlenilmesi dayatılmış/öğretilmiştir. Bu nedenle çoğunluğunu kadınların oluşturduğu ev işçilerinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği temel roldedir. Kadınların ev içi emeğinin görünmezliği ve ev işçilerinin yasal olarak güvence altında olmaması ev işçilerini her türlü sömürüye açık hale getirmektedir.
SAYILAR/VERİLER: EV İŞÇİLERİNİN SAYISI 2 MİLYONA YAKLAŞTI
Ev işçilerinin sayısal anlamda tam olarak tespiti zordur. Kayıt dışı çalışmanın yaygın olması bu hesaplamayı daha da zorlaştırmaktadır. Ev işçilerinin belirli iş kalıplarının olmaması, iş yerlerinin özel haneler olması, hesaplamalarda 15 yaş ve üzerinin dikkate alınması, iş tanımlarının olmaması gibi nedenler sayısal tespiti zorlaştırmaktadır.
Türkiye’de ev işçilerinin sayısına ulaşmak için kullanabilecek temel veri tabanı TÜİK Hane Halkı İşgücü İstatistikleri’dir fakat ev işçilerini ayırt edecek bir sınıflandırma olmadığı için ev işçilerinin sayısı konusunda belirsizlikler yaşanmaktadır. Alanda örgütlenen sendikaların verdiği bilgiye göre ev işçilerinin sayısı 2 milyondan fazladır. Bu hesaplamalar maalesef net ve kesin bir sonuç alma kısmında yetersiz kalmaktadır.
KAYIT DIŞI ÇALIŞMA: EV İŞÇİLERİNİN SADECE YÜZDE 2’Sİ KAYITLI!
Kayıt dışı çalışma ev işçilerinin yaşadığı sorunların belki de en önemlisidir. Ev işçilerinin güvencesiz çalışmalarının ve sömürü mekanizmasının tam ortasında yer almalarının temel nedenlerinden biri kayıt dışı çalışmadır. Sigortalılık sistemine dahil olmamaları ve istihdam edilişlerinin düzensizliği bu sorunu doğurmaktadır. Kayıt dışı çalışma ev işçilerinin temel birçok haktan mahrumiyetini yaratmaktadır. Emeklilik, sigorta, iş güvencesi gibi temel haklar kayıt dışılık nedeniyle erişilmez hale gelmiştir. Çalışma hayatına dair kanunlardan mahrum olma durumu, ev işçilerinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamı dışında tutulmaları, hak ve yükümlülüklerinin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu kapsamında düzenlenmesi ve ev işlerinin kendine özgü koşullarını dikkate alan özel düzenlemelerin bulunmaması yasal anlamda sıklıkla dile getirilen ve dikkat çekilen sorunlardandır.
Ev işçilerinin sayılarının tespitindeki yetersizlik kayıt dışılık tespitini de zorlaştırmaktadır. SGK verilerine göre, 10 günden fazla çalışan sigortalıların toplam sayısının 2022 yılı Temmuz ayında 42 bin 920 olduğu ve yüzde 92,2’sinin kadınlardan oluştuğu tespit edilmiştir. Bu veriye 2018 yılından bu yana kapıcılar da eklenmiştir. Dolayısıyla sadece ev işçileri baz alındığında kayıt dışılık oranının daha da yüksek olduğu açıktır. Sendikaların verilerine göre sayısı 2 milyonu aşan ev emekçilerinin sadece 42 bin 920’si sigortalı olarak çalışmaktadır. Bu tartışmalar paralelinde Türkiye’deki ev işçilerinin sadece yüzde 2,1’inin sigortalı olduğu görülmektedir.
İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ: İŞ KAZALARI DA KAYIT DIŞI
Ev işçileri sömürünün tam ortasında çalışmaktadırlar. Kayıt dışı çalışmanın yarattığı en temel sorunlardan biri de ev işçilerinin iş güvenliğinden yoksun olmalarıdır. Bu sebeple, yaşadıkları meslek hastalıkları ve iş kazaları kayıt altında değildir ve istatistiklere yansımamaktadır. Ayrıca yine yasal düzenlemenin eksikliği bu kazaları maalesef tetiklemektedir. Ev işçilerinin 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamı dışında olmaları ve mevcut yasal düzenlemelerin yetersizliği bu sorunu büyütmektedir.
Ev işçileri yaptıkları işin şekli nedeniyle birçok meslek hastalığına maruz kalmaktadır. Bel ve boyun fıtığı, astım, kas ve iskelet sistemi hastalıkları, cilt hastalıkları gibi meslek hastalıkları ev işçilerinin karşılaştıkları başlıca meslek hastalıklarıdır.
UZUN ÇALIŞMA SÜRELERİ VE ÜCRETLER: YOKSULLUK BÜYÜYOR
Ev işçilerinin somut ve belirli bir iş tanımı yoktur. Ev işlerinin belirsizliği mesai kavramını da belirsiz ve esnek bir hale getirmektedir. Ev işçileri uzun saatler belirli bir mesai saati olmadan yoğun şekilde çalışmaktadırlar. İş tamamlanıncaya kadar ya da işverenin talebine göre çalışan ev işçilerinin öğle arası/mola gibi süreçleri de tamamen işverenin rızasına bağlı olarak şekillenmektedir.
Ücret konusu ise yine son derece güvencesizdir. Asgari ücret kıstasına rağmen işin niteliği ve çalışma saatlerinin belirsizliği sebebiyle belirli bir ücret standardının olmaması ev işçilerinin karşılaştığı en önemli sorunlardan biridir. Özellikle gündelikçi olarak çalışan ev işçilerinin ücretleri hem belirsiz hem de düzensizdir. Günlük olarak düşük ücret karşılığında çalışmak durumunda kaldıklarından dolayı yoksulluk ev işçileri için temel sorundur. Kayıt dışı çalışma sebebiyle işsiz kaldıkları sürede işsizlik veya kısa çalışma ödeneği ile nakdi ücret desteğinden yararlanamamaktadırlar.
KÖTÜ MUAMELE VE MOBBİNG: 10 EV İŞÇİSİNDEN 3’Ü FİZİKSEL ŞİDDETE UĞRUYOR
Ev işçilerinin çalışma koşulları tamamen işverenin inisiyatifine bırakılmıştır. Dolayısıyla çalışma koşullarındaki tüm süreçler işverene teslim edilmiştir. Ücret, öğle yemeği, yol ücreti gibi koşullarda belirleyici olanın işveren olması işin güvencesizliğini beslediği gibi sömürü sürecini de artırmaktadır. Bu alanda çalışan sendikalar, ev işçilerinin yaşadıkları sorunları belirlerken mobbing, kötü muamele ve taciz gibi sorunlara dikkat çekmektedirler. Sendikaların verdiği bilgiye göre Türkiye’de ev hizmetlerine giden her 10 kadın işçiden 3’ü cinsel fiziksel şiddete ve iş yerinde mobbinge uğramaktadır.
SENDİKAL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER: ÖRGÜTSÜZLÜK ARTIYOR
Ev işçileri sendikal hak ve özgürlüklerden de mahrumdurlar. Ev işlerinin kendine özgü yapısı, iş standardının olmaması ve iş yerlerinin değişkenlik göstermesi gibi nedenler etkin bir sendikal mekanizmanın varlığını mümkün kılmamaktadır. Ev işçilerinin çoğunun çalışma hayatına dair yasal düzenlemelerden mahrum olmaları ve özellikle gündelik çalışan işçilerin işverenlerinin farklı kişilerden oluşması örgütlenmeyi daha da zorlaştırmaktadır. Alanda örgütlenen sendikaların üye sayıları oldukça düşüktür. Dolayısıyla ev işçileri tüm mahrumiyetlerine ek olarak toplu iş sözleşmesi gibi temel sendikal haktan da mahrumdurlar. Ev işlerinin doğal yapısına ek olarak iktidarın sendikal faaliyetlere yönelik politikaları da örgütlenmeyi zorlaştırmaktadır.
SONUÇ: BÜTÜNCÜL POLİTİKALAR GELİŞTİRİLMELİ
Ev işçileri Türkiye’de emek süreçlerinin en alt katmanında yer alan mesleki gruplardan biridir. Yaşanan sorunların tamamı birbiriyle yakından ilişkilidir. Birbiri ile iç içe geçmiş bu sorunların çözümü için detaylı ve bütüncül politikalar geliştirilmesi gerektiği açıktır. Bu doğrultuda ilk önce Türkiye’deki ev işçilerinin sayısal anlamda tespiti gerçekleştirilmelidir. Ev işçilerinin maruz kaldıkları kötü koşulların ve sömürünün büyük kısmı kayıt dışı çalışmaktan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla bu temel sorunun çözümü diğer sorunların çözülmesi için kilit önemdedir.
Gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, ev işçilerinin iş kanunu kapsamına dahil edilmesi, çalışma sürelerine bakılmaksızın sigortalı sayılmaları gibi temel sorunlar çözülmelidir. Bu sorunların çözümü ücretler, mobbing, örgütlülük ve çalışma süreleri gibi problemlerin de çözümüne yardımcı olacaktır.
Ev işçiliğinin özgül koşullarının dikkate alınarak buna özgü düzenlemeler yapılmalı, ev işçilerinin insana yakışır çalışma koşullarına erişebilmeleri sağlanmalıdır. Bu noktada ILO’nun, “Ev işçileri için insana yakışır iş” sözleşmesi olarak bilinen ve birçok ülkenin 10 yıl önce yürürlüğe koyduğu C-189’un imzalanması büyük önem taşımaktadır.