DEVA Partisi Sağlık Politikaları Başkanı Aysun
Hatipoğlu’ nun 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle yaptığı basın açıklamasında şu
ifadeler yer aldı:
“14 Mart Tıp Bayramı Covid-19 salgını ile mücadelenin
birinci yıldönümü nedeniyle bu yıl çok farklı bir anlam taşıyor. Vakaların
tespiti, aşılama ve sosyal kısıtlamalar konusunda strateji ve planlamadaki pek
çok zafiyete rağmen, Türkiye salgın ile mücadeleyi sağlık ordumuzun kendi
hayatlarını riske atmak pahasına gösterdiği olağanüstü çaba sayesinde yönetiyor.
Sağlık
çalışanlarına minnettarız
Sağlık çalışanlarımızın mesleki bilgisini,
tecrübesini ve mücadele gücünü Covid-19 salgını ile bir kez daha hatırladık.
Onların sayesinde kendimizi ve sevdiklerimizi güvende hissediyoruz. Bunun için her
bir sağlık çalışanına minnettarız. Ancak bu mücadelenin ağır bir bedeli
bulunuyor. Bilimsel çalışmalar, sağlık çalışanlarının Covid-19 ile toplumun
diğer kesimlerinden 14 kat daha fazla enfekte olduğunu, hastalandığını, sakat
kaldığını, hatta vefat ettiğini göstermektedir.
Resmi kayıtlara göre pandemi ile mücadelede bugüne
kadar 385 sağlıkçı hayatını kaybetti; on binlercesi virüse yakalandı ve her
biri aylarca ailelerinden uzak kaldı. Virüsten korunmak için hepimiz evlerimize
kapanmışken, onlar hastane ortamında, filyasyon çalışmalarında, aile sağlık
merkezlerinde, eczanelerde ve diğer sağlık ünitelerinde çok ciddi risk altında mücadeleyi
ön saflarda sürdürüyorlar.
Bu nedenle, salgının ilk başladığı günlerden
itibaren, Covid-19’un bir meslek hastalığı olduğunu söyledik. Tüm sağlık çalışanlarını
eşit şekilde kapsayan, Sağlık Bakanlığı’nın HSYS kayıtlarını illiyet bağı
olarak kabul eden ve böylece sağlıkçılara ispat yükü yüklemeyen somut bir yasal
düzenlemeye ivedilikle ihtiyaç vardır.
Sağlıkta
şiddet önlenememiştir
3 Mart 2021
tarihinde yayımlanan bir genelgeyle kamudaki sağlık çalışanlarının istifa
taleplerinin “her ne sebeple olursa olsun kabul edilmeyeceği” ifade edilmiştir.
Bu yasak derhal kaldırılmalıdır.
Sağlık birimlerindeki aşırı yığılma ve olumsuz
fiziki koşulların yarattığı gerginlik sağlıkta şiddeti de beraberinde getirmektedir.
Sağlıkta şiddeti önlemeye ilişkin yasanın Nisan 2020’de çıkmış olmasına rağmen,
2020 yılının son altı ayında kamuoyuna yansıyan 117 şiddet olayı meydana
geldiği; 231 sağlık çalışanının şiddete maruz kaldığı tespit edilmiştir. Bu
nedenle, ilgili yasanın sağlık ve yardımcı sağlık ile sınırlı kalmayıp, tüm
sağlık çalışanlarını kapsaması ve müeyyidelerin etkin bir şekilde uygulanması
çok önemlidir.
Türkiye’de
doktor başına 498 kişi düşüyor, OECD ülkelerinde ise 102
Covid-19 pandemisinin ötesinde, sağlık
çalışanlarımız yıllardır mesleklerini zaten çok zor koşullarda icra
etmektedirler. Bugün Türkiye’de bir doktor başına düşen kişi sayısı 498,2 iken
OECD ülkelerinde bu sayı 341,3dür. Ayrıca, hemşire başına düşen nüfus
Türkiye’de 431,2 iken OECD ortalaması 102’dir.Sağlık çalışanlarımızın
omuzundaki ağır yükün ve stresin farkındayız.
Kişi başına düşen sağlıkçı sayısının OECD
ortalamasına getirilmesinden başlayarak bir dizi adım atılması, sağlık
çalışanlarının ağırlaşan ekonomik koşullarda insanca yaşayacakları gelir
düzeyine kavuşmaları ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerekmektedir.
Sağlık
çalışanlarımız sağlıklı değil
2021 Birleşmiş Milletler tarafından “Sağlık
Çalışanları Yılı” olarak ilan edildi. Evrensel tanımı ile sağlık,
“kişinin ruhen, bedenen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali içerisinde bulunması”dır.
COVID-19 nedeni ile özveriyle çalışan ve zor günlerden geçen sağlık
çalışanlarımızın buna çok ihtiyacı var. Sağlık çalışanlarımızın sağlıklı
olabilmesi için hükümeti gerekli düzenlemeleri yapmaya ve tüm kesimleri
toplumsal duyarlılığı tesis etmeye davet ediyoruz.
Tüm sağlık emekçilerinin liyakatli ücretlendirme ve
özlük haklarıyla, iş-yaşam dengesini gözeten çalışma koşullarında refah içinde
yaşayabildikleri, tıp ve eczacılık biliminin gerektirdiği mesleki gelişim imkânlarından
faydalanabildikleri, böylece mesleklerini huzurla icra ettikleri bir Türkiye
hayal ediyoruz.
Bunun için çalışacağız.”