''Kendisinden önceki Cumhuriyet hükümetlerinin inşa ettiği iktisadi değerleri inkar edenler, bu değerleri sayısız kere değiştirdikleri ve en karanlık şekilde uyguladıkları ihale yöntemleriyle satıyorlar, diyen Dikbayır, köylüye ve çiftçiye kredi sağlamakla yükümlü olan Ziraat Bankası da, bazı kirli alışverişlere ortak ediliyor. Çiftçinin borcundan dolayı traktörünü haciz eden bu banka, sıra yandaş işadamlarına gelince, hükümet emriyle kesenin ağzını açıyor. Bütün bunların hesabını soracağız'' , iddiasında bulunan Ümit Dikbayır, şeker fabrikalarının satışına dair eleştirilerini şöyle sıraladı;
“Başta Atatürk olmak üzere, ardından gelen bütün hükümetlerin kazandırdığı ne kadar eser varsa, mirasyedi gibi davranan bu hükümet sayesinde bir bir satıldı. Satıldı demek hafif kalır, adeta peşkeş çekildi.
Devlet bazı özelleştirmeler yapabilir, normaldir ama bunların yaptığı düpedüz peşkeştir. Önce fabrikaları atıl hale getiriyorlar, atadıkları yandaş genel müdür ve yönetim kurulları marifetiyle üretimi engelliyorlar, sonra da bu fabrika zarar ediyor gerekçesi ile satıyorlar. Bu fabrikaları alanlar da ne tesadüf ki hep yandaş işadamları. Bu yandaş işadamları aptal mı ki zarar eden ve zarar edecek olan fabrikalarımızı alsınlar? Yoksa bu işadamları kahraman mı da enkaza talip oluyorlar?
Kaldı ki şeker fabrikaları sadece iktisadi kuruluşlar değildir, stratejik önemleri paradan puldan daha kıymetlidir. Şekeri sadece basit bir gıda maddesi olarak değerlendiremeyiz. O aynı zamanda stratejik bir üründür. Çünkü direk insan ve toplum sağlığıyla ilgilidir.
Biz çok iyi biliyoruz ki, bu fabrikaların sözde özelleştirmelerle ranta kurban edilmesinin iki amacı var, birincisi saray rejiminin ekonomide günü kurtarmaktan başka derdinin olmayışı, ikincisi Küresel Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) lobisine taahhütlerini yerine getirmek zorunda kalışlarıdır.
Ne ilginçtir ki aklı başında ülkeler şekere ve şeker üretimine sarılırken, şekere millilik anlayışı ile yaklaşırken, biz elimizdeki şekerden vazgeçip, insan sağlığını hiçe sayarak nişasta bazlı şeker üreticilerine kapı açıyoruz.
Şunu rahatlıkla iddia ediyorum ki bu hükümet Cargill adlı şirketi düşündüğü kadar, bu ülkeyi ve bu ülke insanını düşünmüyor. Ya bu kafayı değiştirsinler ya da millet bunları değiştirecektir.”