Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce,
İstanbul’da gerçekleştirilen ‘Dijital Şehircilik Zirvesi’ne katıldı. ‘Dijital
Dönüşümle Mutlu Şehirler Yaratmak’ sloganıyla düzenlenen zirveye Başkan
Yüce’nin yanı sıra belediye başkanları, özel kuruluşların genel müdürleri
ve ulusal medya temsilcileri katıldı. Moderatörlüğünü
Türk Telekom Kurumsal İş Birliği Direktörü Nilay Altın’ın yaptığı ve Erzurum Büyükşehir
Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Murat Altındağ, Malatya Büyükşehir
Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, Gaziantep Belediye Başkanvekili Yusuf Erdem
Güzelbey ve Başakşehir Belediye Başkanı Yasin Kartoğlu’nun konuşmacı olarak
katıldığı ‘Başkanlar Anlatıyor: Dijitalleşmede Türkiye’den Örnekler’ adlı
panelde Başkan Yüce, Sakarya’nın akıllı şehir olma yolunda hızla ilerlediğine
değindi.
Teknoloji ve medeniyet rahat yaşama imkanı sunar
‘Başkanlar Anlatıyor: Dijitalleşmede Türkiye’den
Örnekler’ adıyla düzenlenen panelde konuşan Başkan Ekrem Yüce, “Teknoloji ve
medeniyet, insana rahat yaşama imkânlarını sağlamaktadır. Teknolojinin bize getirdiği
ileri fikir ve teknik imkânları, insanlığın lehine kullandığımız ölçüde
mutluluğa yaklaşmış oluruz. Teknolojinin insana mutluluk getirebilmesi, ancak
onun sağladığı her türlü bilimsel, teknik ve sosyal imkânları insanlığın
faydasına sunmak yoluyla mümkün olabilir. Dijital dünya ve dijital yaşam
üzerine gerçekleştirdiğimiz tüm araştırmalar dijital dünyanın insana en büyük
katkılarının başında “bilgiye erişim” ve “gündelik hayatı ve iş hayatını
kolaylaştırmanın” geldiğini göstermektedir. Biz de Sakarya Büyükşehir Belediyesi
olarak şehrimizde yaşayan insanların daha mutlu yaşamaları için tüm imkanlarımızı
vatandaşlarımıza sunmaya gayret gösteriyoruz” dedi.
Dikey değil yatay mimari
Yüce, “Teknolojinin bize sunduklarını olumlu ve
yapıcı amaçlar için kullanabilirsek bireysel/toplumsal katkılarımızla, daha
mutlu ve verimli bireyler olabiliriz. Yerel yönetimler olarak bundan sonraki
yol haritamız; akıllı, mutlu ve kültürlü şehirler inşa etmek olmalıdır.
Toprakla ilişkisini kesen değil, yere sağlam basan, çevrenin doğal bir parçası
olan mimariye geçmeliyiz. Doğrudan doğruya şehrin ihtiyaçları ve şehrin
yaşanabilecek hale getirilmesi için çalışmalıyız. Şehirlerimize kendimize nasıl
bakıyor, ihtimam gösteriyorsak öyle davranmalıyız. Asıl marifetin insanların
kalbini, ruhunu, benliğini inşa edecek, onlara huzur verecek şehirler imar
etmek olduğunu unutmamalıyız. Bu amaçla bir süredir marka şehirler diyoruz.
Yaşanabilir şehirler diyoruz. Dikey mimari değil, yatay mimari diyoruz. Göğe
değil toprağa yakın olmanın faziletini anlatıyoruz” dedi.