Suçu tümüyle gençlerde bulmuyoruz. Meslek sahibi olan kız öğrencisiyle gurur duyan hocalar, “ayakları üzerinde duruyor” diye kızlarını el üstünde tutun aile ve akrabalar, aldıkları maaşlarla modanın hızını yakalayan arkadaşlar, “çalışması tercih sebebidir” diyen erkekler çoğunluktaysa, hangi kızdan “anneliği” kutsal bir vazife addetmesini, gururla “ev hanımıyım” demesini bekleyebiliriz ki!
O kadar çok duyuyoruz ki; “Kızım ekmeğini eline almadan evlenemez. Parasını kazanacak, kocasının eline bakmayacak. Eğer kocası sorun çıkarırsa çıkıp gelecek, nasıl geçinirim diye düşünmeyecek.” Öyle de oluyor zaten... Kadınlar sürekli boşanıp baba evine çıkıp geliyor. Zira bilinçaltına işleniyor anne ve babalar tarafından.
İşte böyle bir zamanda, kendisine kariyer planlaması sorulduğunda bir kızın; “Allâh (c.c.)’un fıtratıma koyduğu annelik vazifesini yerine getirmek için öncelikle evlenecek ve çocuklarımın bu ümmete hayırlı birer ferd olmaları için elimden geleni yapacağım” veya “Şu yeryüzündeki en kutsal görevi yerine getiriyorum! Ben bir anneyim ve çocuğumu kreşlere emanet etmiyor, ona benim gibi kimsenin bakamayacağını bildiğim için Allâh (c.c.)’un bana olan emanetini, O’na layık bir kul olsun diye bizzat kendim yetiştiriyorum” dediğine şahit olursak geleceğe ümitle bakabiliriz.
Çünkü dindar nesil, ne 7 yaşından sonra okulda haftada bir saatlik Din kültürü dersiyle, ne İmam Hatip liseleri ne kurslar ve ne de ilahiyatlarla yetişir. Dindar nesil ancak “Anneliği” tüm kariyer hayatının temeli olarak gören “Ana”larla ve Çocuğuna güzel ahlâk miras bırakan “Baba”larla yetişir.”
(Prof. Dr. Serdar Demirel, Postmodern Çağda Müslüman Bilincin İnşâsı 1, Bir Doktora Öğrencisinden Naklen)
Mevlâna Takvimi