SAÜ İlahiyat
Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleştirilen konferansa Doğu Türkistan Yeni
Nesil Hareketi Başkanı Abdüsselam Teklimakan konuşmacı olarak katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını yapan SAÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Ahmet Bostancı, İslâm kardeşliğine vurgu yapan birçok ayet ve hadisin
bulunduğunu belirterek, özellikle şu hadise dikkat çekti: “Birbirini sevmekte,
birbirine acımakta ve birbirini görüp gözetmekte müminler, tek bir vücut
gibidir. O vücudun bir organı rahatsız olunca öteki organların tamamı
uykusuzluk ve derin bir rahatsızlık hisseder. Hasta olan organın acısını daima
paylaşırlar.” Yine Taberânî’de geçen bir rivayette de Müslümanların işlerine
ehemmiyet vermeyen kimsenin onlardan olmadığının bildirildiğini ifade eden
Prof. Dr. Bostancı, sözlerine şöyle devam etti:
“Buna göre
bir Müslüman, ‘başka bir coğrafyada yaşayan Müslümanların çektiği sıkıntıdan
bana ne!’ diyemez. Dolayısıyla Doğu Türkistan’da yaşayan kardeşlerimizin
çektiği sıkıntılara kayıtsız kalmamız da söz konusu olamaz. Bu konferans
vesilesiyle orada yaşananlara dair kafamızdaki soru işaretlerine daha net
cevaplar bulacağımızı ve sağlıklı bilgilere ulaşacağımızı düşünüyorum.
Konuşmasının
başında Doğu Türkistan’ın coğrafi konumu, kültürü, mimarisi ve tarihi hakkında
önemli bilgiler veren Abdüsselam Teklimakan, Doğu Türkistan’ı “Türkiye’nin 2
katı büyüklüğünde bir yüz ölçüme sahip en doğudaki Türk yurdu” şeklinde niteledi.
Teklimakan, sözlerine şöyle devam etti:
“Her ne
kadar bugün Çin, Doğu Türkistan’ın nüfusunun 11 milyon olduğunu söylese de en
son 70 yıl önce yapılan güvenilir nüfus sayımında 7 milyon nüfusa sahip olduğu
bilinmektedir. Bizim tahminlerimizde gerçek nüfus, 30-35 milyon civarındadır. Doğu
Türkistan yer altı kaynakları bakımından çok zengin olup, kömür, demir, altın,
petrol ve doğalgaz gibi birçok değerli kaynağa sahiptir. Bu yer altı
zenginlikleri Çin’in Doğu Türkistan’ı işgal etmesinin en önemli sebeplerinden
biridir.
Özellikle 1955’ten
sonra Çin’in bu bölgedeki baskılara artmaya başlandı. Camilerin girişlerine 18
yaş altındakiler, kadınların tamamı ve devlet memuru ile memur emeklilerinin camiye
girmelerinin yasak olduğu yazıları asıldı. Bu gruplardan herhangi birinden
değilseniz ve camiye gitmek istiyorsanız, Çin hükümetinden camiye giriş kartı
almanız gerekiyor. Kendi camilerimize giriş kartlarıyla girebiliyoruz. Bu
süreçte Kur’an öğretenler yıllarca hapislere atıldı. Dinini yaşadığı için
milyonlarca insan toplama kamplarına götürüldü. Doğu Türkistan'da seneler önce
bir röportaj trafiği başlatıldı. Genel soruların yanında ibadetle ve inançla
ilgili sorular da araya sıkıştırılarak, kişilerin İslâm'la olan bağlarıyla
ilgili kişisel notlar alındı. Daha sonra da bu fişlemelere dayanılarak
tutuklamalar yapıldı ve dinini yaşamaya çalışan insanlar toplama kamplarına ve
hapislere atıldı. Camiye giden insanların büyük bir kısmı toplama kamplarına
götürülünce camilere gidecek kimse kalmadı. Bu sefer Çin, camilerin boş
kaldığını bahane ederek 2017’den bu yana 5 bin tane camiyi kapattı.
Çin’e göre
şunlar terörist olmanın göstergesidir: Tesettürlü olmak, sakal bırakmak,
Müslüman isimlere sahip olmak, ay-yıldız işaretini kullanmak, cenazeyi İslâmî
usullere göre defnetmek, bıyık bırakmak ve pardesü giymek. Bunları yapan ve
kullanan kimseler terörist ilan edilerek hapse atılıyor. 24 saat boyunca sokaklar
ve her yer kameralar izleniyor ve yüz tanıma sistemi kullanılıyor. Bu şekilde
Uygurların herhangi bir şekilde dinini ve kültürünü yaşaması engellenmeye
çalışılıyor. Şu an BM İnsan Hakları Komisyonu'nun tespitine göre Çin toplama
kamplarında 3 milyonu aşkın Uygur Türk'ü mevcut. Ayrıca çocuk kamplarında da
500 bin civarı çocuk bulunmaktadır. Gizlemenin imkânsız olduğu bu kamplar,
korunaklı birer hapishane oldukları çok bariz olsa da buralar Çin tarafından ‘eğitim
kampı’ olarak adlandırılıyor. Çin, burada komünizm eğitimi verdiğini iddia
ediyor. 2017'den bu yanaysa çok yoğun bir gözetim altında tutma, tutuklama,
işkence ve tecavüz söz konusu. Kardeş aile projesi adı altında Çin, görevlendirdiği
memurların Uygur evlerinde geceleyin kaldıklarını ve onların günlük hayatlarına
dair raporlar hazırladıklarını, kendisi resmi yayın organlarında açıkça ilan
ediyor. Gelen erkek memurlar Uygur ailenin fertleriyle birlikte yan yana
uyuyorlar. Bu arada çirkin olaylar yaşanmakta ve Uygur kızlarının zorla Çinli
erkeklerle evlendirildiğine şahit olduk.”
Anlattığı tüm
bu hususları bizzat Çin tarafından paylaşılan fotoğraf görüntüleriyle
destekleyen Teklimakan, son olarak şu duygu dolu sözlerle konuşmasını
tamamladı:
“Bu süreçte
bizi en çok üzen şey Müslümanlar’ın yaptıkları dualarda birçok mazlum
coğrafyayı zikretmelerine rağmen Doğu Türkistan’a yer vermemeleridir. Ben sizin
kardeşinizim, dua isteme hakkım var. Dualarınızın arasına, ne olur, Doğu
Türkistan'ı da sıkıştırın. Sadece iki kelime... Başka ne yapabilirsiniz?
Çizerseniz hakkımızda çizin, yazarsanız hakkımızda yazın, araştırmacıysanız
araştırma yapıp yayınlayın.”
Konferansın
ardından SAÜ İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Bostancı, Abdüsselam Teklimakan’a
hediye takdim etti.