1960’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi’nin temel
sloganı hâlâ belleklerimizdedir: “Köylüye toprak, herkese iş”
Toprak Devrimi ve herkesin iş sahibi olması,
demokrasinin ekonomik temelidir.
Bugün Türkiye ekonomisinin biricik çıkış yolu,
çalışma çağındaki herkesi üretim sürecine katmaktır.
Herkes çalışacak ve üretecek.
KAFALARDAKİ
DIŞSATIM KİLİTLENMESİ
1980 yılında Turgut Özal’ın “Dünya Ekonomisiyle
Bütünleşme” Programının uygulanmasından bu yana, kafalar dışsatıma kilitlendi.
Oysa dışa satmak için üretmek zorundasınız. Üretim ise emekle yapılıyor.
Makinalar üretmez. Makinanın başına emekçiyi koyarsanız üretim olur, o zaman
dışa satacak ürün de olur.
TASARRUF
İÇİN DEVLET MÜDAHALESİ
Üretimi artırmak, üç süreçten geçiyor: Tasarruf,
Yatırım, İstihdam.
Üretimi artırmak için, çalışan nüfusu artıracağız.
Bunun için yatırım yapmak gerekiyor. Yatırım da toplam ekonomide tasarrufu
artırmakla olanaklıdır. Bu iş vatandaşa öğüt verilerek başarılamaz. Millî
tasarrufu büyütmek için Devletin bütün kaynakları değerlendiren etkin kararlar
alması gerekir. Üretimi büyütmenin ve ekonomi sorunlarına köklü çözüm bulmanın
başka yolu bulunmuyor.
Bu nedenlerle kafası doların iniş çıkışlarına
kilitlendirilen kamuoyunun zihnini açmamız gerekiyor. Bizi dolara esir eden
borçlanma ekonomisi, üreticiyi kambur ilan ederek yürürlüğe konmuştu. Bizim
programımızın başındaki slogan şudur: Üretici Baş Tacı!
Türkiye daha çok üretirse, dış ödemeler dengesi
oluşur, dolara talep dengelenir. Türk Lirası güçlenir ve doların fiyatına
bakışlar sakinleşir.
İLERİ
TEKNOLOJİNİN KAYNAĞI
Belki şöyle bir itiraz gelebilir: Üretimi artırmanın
diğer bir çaresi de teknolojiyi geliştirmektir. O zaman daha az insan
çalıştırarak verimliliği yükseltirsin ve üretimi büyütürsün.
İyi de Türkiye’de sermaye kıtlığı nedeniyle kısa
erimde ciddî teknoloji atılımı olanağı yok. O nedenle ekonominin
sorunlarını çözmek, öncelikle istihdamı büyütmekten, yani daha çok insanı
üretim süreçlerine katmaktan geçiyor. Emek yoğundan sermaye yoğuna uzanan uygun
teknolojiler bulmak en doğru çözüm.
Unutmayalım, ileri teknolojiyi yaratan da son
kertede emektir, işgücüdür. Daha çok emekle üretimi geliştirmek, ileri
teknolojinin yolunu açar. Diğer seçenek, teknoloji satın almak, yabancı sermaye
getirmektir. Yatırıma yönlenmesi, dolayısıyla üretimi artırması koşuluyla
yabancı sermaye de millî ekonominin hizmetindedir. Ancak dikkat edilsin bu
durumda yabancı sermaye de durduğu yerde üretim yapmaz. Yabancı sermaye
yatırımı da daha çok işçi çalıştırmak anlamına gelir. Üretimi artıran işçidir
ve o işçi de dünün işsizidir.
İŞSİZİ
İŞÇİ YAPMAK
Bugün odaklanmamız gereken çözüm, işsizi işçi yapmaktır.
“İşsiz kimdir?” diye soracak olursanız, şöyle bir
yanıt da verilebilir: İşsiz, genellikle işçinin ve çiftçinin kızı ya da
oğludur. Veya işsiz, işçinin ve köylünün karısı veya kocasıdır. Biraz daha
uzağa gidersek, işsiz işçinin komşusudur. İşsiz, bizim vatandaşımızdır. İşsiz,
yüreklerimizi titreten yoksuldur. İşçi sınıfı, işsize iş bulduğu ölçüde toplum
ve devrim önderidir. Bilinçli işçi ile sistemin pençesindeki işçi arasındaki
fark buradadır.
İstihdamın büyümesi, işçi, memur ve çiftçi ailesinin
gelirini artırır, işçi ailesine geçim sağlar.
İstihdamın büyümesi, toplumda ahlâkı güçlendirir.
İşsizin iş bulması, suçları önler. Fabrikalarda ve
tarlada çalışan nüfus büyüdükçe, hapishanelerdeki yığılma azalır.
İşsizi işçi yapmak, toplumsal sorunların çözümünde
de en esaslı etkendir.
İŞÇİ
SINIFINI BÜYÜTMEK
En önemlisi, işsizi işçi yapmak, işçi sınıfını
büyütmek, işçi sınıfını güçlendirmektir.
İşsizler, evet işçi sınıfının siyasal düzlemdeki en
yakın dostlarıdır. Ancak işsizlik aynı zamanda işçi sınıfına karşı
kullanılabilecek başıbozuk kalabalıkların da ortamıdır.
İşçi sınıfı tarihini özellikle Yıldırım Koç
arkadaşımızın kitaplarından öğreniyoruz. Orada emek düşmanı iktidarların
işçilere karşı kaba kuvveti işsizler arasından topladığını da öğreniyoruz.
Bencil işçi bunları anlamayabilir. Ama işçi sınıfı
toplu üretim yaptığı için, dayanışma duyguları, fedakârlık ahlâkı, paylaşmada
odaklanan erdemleri en gelişmiş olan sınıftır. Zorluklarla mücadelede en büyük
güç, işçi sınıfıdır.
Siyasal bilinçli ve örgütlü işçi, işsize iş bulan toplum
önderidir.
DÖNÜP
DOLAŞIP GELDİĞİMİZ YER
Uzun lafın kısası, dönüp dolaşıp istihdam anahtarını
keşfediyoruz.
Üretimi büyütmek için istihdam.
Doların baskısından kurtulmak için istihdam.
Ahlâklı bir toplum için istihdam.
Suçu azaltmak için istihdam.
İşçi sınıfını büyütmek ve ülke siyasetinde etkin
kılmak, Üreticilerin Millî Hükümetini kurmak için istihdam.
İSTİHDAMIN
ANAHTARI TASARRUF VE YATIRIM
Peki istihdam nasıl büyütülecek, daha çok emekçi
nasıl üretim süreçlerine katılacak?
Fabrika açacaksınız, tarıma, ticarete ve hizmetlere
yatırım yapacaksınız.
Yatırımın kaynağı ise millî tasarruftur.
Türkiye’de tasarruf oranını yüzde 25’lere çıkarmak
dışında bir çözüm gözükmüyor.
ÇÖZÜM
ÜRETEN DÜZEYLİ TARTIŞMA
Teori dergisinin Ocak 2021 sayısını mutlaka okumanızı
hararetle öneririm. Orada Hakan Topkurulu, Yıldırım Koç, Doğu Perinçek,
Prof. Dr. Semih Koray, Prof. Dr. Ercan Enç, Prof. Dr. Cengiz Çakır, Serhan
Bolluk, Hüseyin Karanlık, Metin Akın ve Ferdi Tanhan’ın katıldığı
“Tasarruf, Yatırım, İstihdam ve Üretim Odaklı Ekonomi” konusunda çözüm üreten,
düzeyli bir tartışmayı inceleyebilirsiniz. Abartma olmadığını kendi
uluslararası tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim: Teori’nin Ocak
sayısında uluslararası düzeyde yeri olan görüşlerle buluşacaksınız.