Sakarya
Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ
Konuşmaları’nın 18. programına Elektronik Harp Sistemleri Mühendislik Ticaret
Anonim Şirketi (EHSİM) Genel Müdürü Prof. Dr. Abdullah Çavuşoğlu konuşmacı
olarak katıldı. ‘Savunma Sanayiinde Elektronik Harp’ başlığıyla
gerçekleştirilen ve SUBÜ Robot ve Akıllı Sistemler Uygulama ve Araştırma
Merkezi (ROTASAM) Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Gökhan Atalı moderatörlüğünde
gerçekleştirilen söyleşide; harp sistemlerinin gelişim süreci, günümüzde
üstlendikleri rolün önemi, kapsamı ve saptırma kabiliyetinin gerekliliği gibi
konular ele alındı.
İlk kullanım
2. Dünya Savaşı’ndaydı
İnsanoğlunun
Hz. Adem’in oğullarından beri çeşitli anlaşmazlıklar içerisinde birbiriyle
mücadele ettiğini belirten EHSİM Genel Müdürü Prof. Dr. Abdullah Çavuşoğlu, “Bu
mücadele hep olageldi ve bundan sonra da olacak. İlk zamanlar çeşitli araçlarla
yaşanan bu mücadele bunların gelişmesiyle ortaya değişik unsurlar çıkardı.
Elektronik harp bu savaşlarda kullanılan cihazların elektromanyetik temelli
olmasından dolayı verilen bir isim. Elektronik harbin ilk olarak kullanımı 2.
Dünya Savaşı’nda oluyor. Almanlar ve İngilizler arasında çok ciddi hava
savaşları oluyor. Almanlar Londra’yı boydan boya bombalıyor. Mesela Hyde Park
bunun bir eseri. Şehrin ortasında kocaman bir park. Bunun oluşma sebebi
bombalama neticesinde nüfusun azalması ve yıkılan yerlerin park olarak
değerlendirilmesi. Alman ve İngiliz pilotlar arasında bir rekabet var. Almanlar
ne zaman bombalama için harekete geçseler karşılarında İngiliz uçaklarını
buldular. Bunu radarla oluşturdukları erken uyarı sistemine borçluydular” diye
konuştu.
Esin kaynağı
tabiat
Elektronik
harp sisteminde tabiatta var olan mekanizmaları kullandıkları bilgisini veren
Çavuşoğlu, “Yarasalar geceleri uçarlar. Gece o karanlıkta havadaki bir sineği
yakalayıp yiyebiliyorlar. Esasında görmüyor. Kendisinin ürettiği bir ses
kaynağı var. Biz buna radar diyebiliriz. O sesi gönderiyor sineğe çarpıp geri
dönünce bunu fark ediyor ve avını yakalıyor. Bu yarasaların on binlercesi
havada aynı anda uçuyor ve birbirlerine çarpmıyorlar. Bu yaradılışın
mucizelerinden biri. İnsanlar yarasalardaki bu mekanizmayı taklit ettiler. Son
dönemlerdeki yolcu uçaklarının kanatlarının en ucunda ufak bir kıvrık var.
Amerikalı bir firma kartalların uçuşunu uzun süre izliyor ve havada süzülen
kartalların kanatlarından birkaç tüyün yukarı kıvrıldığını fark ediyorlar. Bu
kıvrılmanın kartallara enerjiyi az kullanma noktasında destek verdiği fark
ediliyor. Bunu uçaklarda deneyip kullanan firma yakıttan yüzde 7 tasarruf
ettiğini belirlemiş. İşte inovasyon budur.”
Radarlarla
uğraşan bilim dalı
Çavuşoğlu,
“Elektronik harpte de az önce bahsettiğimiz yarasa örneğinde olduğu gibi
yukarıda bir düşman uçak var. Bu uçak aşağıdan gönderdiğiniz bir
elektromanyetik sinyali yansıtıyor. Geri gelen sinyal cihazlarla ölçülüyor. Şu
kadar mesafede, şu yöne doğru şu hızla giden bir uçak var diyorsunuz. Böylece
pozisyon belirlemiş oluyorsunuz ve bu radar oluyor. Elektronik harp çok kaba
bir tabirle radarlarla uğraşan ve onun değişik alanlardaki kullanımı ile
pozitif-negatif tesirlerin tespit edilmesi gibi bütün soruları cevaplamaya
çalışan bir bilim dalı. Kapsam olarak destek, saldırı ve korumadan oluşuyor. Bulunduğunuz
ortam size nasıl davranmanız gerektiğini dikte eden bir ortam olabiliyor. Su
olmadan yüzme öğrenemezsiniz. Uzayda senfoni çalamazsınız. Çünkü sesi taşımak
için hava lazım. Elektromanyetik dalgalar ki bunun içine radyo ve televizyon
dalgaları da giriyor, suyun içerisinde ve toprağın içinde gitmiyor. Denizaltına
karşı da bir şey gerekiyor. Bu sefer tıpkı yarasada olduğu gibi denizin
içerisinde ses sinyalleri üretip denizin altına doğru yönlendiriyorsunuz. O
sinyal denizin tabanına değip geri geliyor. Onu hissedecek başka bir alıcı
koyuyorsunuz ve bunun adı sonar oluyor. Bu da özellikle yunus balıklarından
esinlenme bir icat” ifadelerini kullandı.
Mühimmatlar
artık çok akıllı
Konuyu örneklerle açıklayan Çavuşoğlu, “Diyelim ki uçan bir uçak var ve aşağıdan bir radar gözetleyip bu uçağın yerini 7 kilometre yukarıda olarak tespit ediyor. Eğer uçak radarı şaşırtarak 7 değil de 14 kilometre yukarıda olduğu şeklinde kandırabilirse radarın tespitinin hiçbir anlamı olmaz. Yani elektronik harbin temel unsurlarından birisi saptırma. Kıbrıs Savaşı’nda Türkiye uçaklarıyla kendisine ait Kocatepe, Anıttepe ve Fevzi Çakmak zırhlılarını yanlış istihbaratla vurdu. Kocatepe zırhlısı battı. Elektronik harp dostu düşman, düşmanı dost gösterir. Bir uçak eğer yolcu uçağı gibi olmayacaksa onun koruma sistemleri olması gerekir. Radarın yanı sıra elektronik olarak karıştırma ve karşı tarafı hissetme kabiliyeti olacak. Böylece füzeler önlenebilir. Eskiden ısı güdümlü füzeler vardı ve uçakların egzostundan çıkan ısıyı takip ederlerdi. Belki filmlerde de görmüşsünüzdür. Uçaklardan sürekli çıkan ateş topları olurdu. Bu, ısıyı saptırmak için uygulanan bir yöntemdi. Bu bir çözüm. Ama mühimmatlar artık çok akıllı hale geldi. Başlarında sinyal gönderen arayıcı başlıklar oluyor. Sürekli sinyal gönderip geri alarak uçağı takip ediyor. Buna karşı dünyada birkaç ülkenin geliştirdiği bir sistem var. Uçak sistemiyle kendisine bir roketin geldiğini zaten anlıyor. Buna karşın minik bir füzeye gelen roketin hareket bilgileri verilip uçaktan bırakılıyor. Bu minik füze gelen rokete ben F-16’yım diyor. Bu minik füzeden 5 tane atınca F-16 sayısı 5’e çıkıyor ve füze hangisini vuracağını bilemiyor.”