CHP Grup Başkanvekili
Engin Özkoç, -Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katillerinin yargılanması
davasında, savcılığın dosyanın Suudi Arabistan’a devri talebini
değerlendirirken, “Artık Erdoğan’dan önümüzdeki günlerde bir Suudi Arabistan
ziyareti bekliyoruz. Üzerine düşen görevi yerine getiren Erdoğan, prens
tarafından herhalde kırmızı halıyla karşılanacaktır” dedi.
Özkoç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündemi
değerlendirdi.
Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan İstanbul
Başkonsolosluğunda öldürülmesiyle ilgili davanın bugünkü duruşmasında,
savcının, dosyanın Suudi Arabistan’a devri yönünde talepte bulunduğunu ifade
eden Özkoç, özetle şu değerlendirmeyi yaptı:
“Kaşıkçı, 2 Ekim 2018 tarihinde, Suudi Arabistan'dan özel
jetle gelen, aralarında adli tıp uzmanlarının da bulunduğu bir ekip tarafından
katlediliyor; Türkiye'de ve bir konsoloslukta. Kapıda bekleyen Nişanlısı Hatice
Cengiz, "konsolosluktan çıkmazsam ara" dediği Yasin Aktay'ı arıyor.
Halen AKP'nin Genel Başkan Başdanışmanı olan Aktay'ın ifadesine göre; ‘Hemen
istihbaratı, emniyeti ve Cumhurbaşkanı Ofisini bilgilendirdim" diyor. Kısa
sürede tüm tedbirlerin alındığını söylüyor. Kaşıkçı’yı özel jetle konsolosluk
içinde katleden ekip, aynı gün elini kolunu sallayarak aynı jetle Türkiye'den
ayrılıyor.
“ARTIK ERDOĞAN’DAN
SUUDİ ARABİSTAN ZİYARETİ BEKLİYORUZ”
Aradan 3,5- 4 yıl geçti. Kaşıkçı'nın cesedi bile bulunamadı.
Katliamın dava dosyasının bugün Suudi Arabistan'a devri talep edildi. Duruşmada
savcı, dosyanın Erdoğan'ın "Ey" deyip de yükseldiği, "Kaşıkçı
cesedi nerede?" diye hesap sorduğu Suudi Arabistan'a devredilmesini
istedi. Artık önümüzdeki günlerde Erdoğan'dan bir Suudi Arabistan ziyareti
bekliyoruz. Üzerine düşen görevi yerine getiren Erdoğan, prens tarafından
herhalde kırmızı halıyla karşılanacaktır. Mevzu dolar olunca, en vahşi
cinayetler dahi örtbas edilebiliyor. Ülkemiz topraklarında elini kolunu
sallayarak insan katletmek görmezlikten gelinebiliyor. Size sığınmış insanlara
sırt dönülebiliyor mu? Evet, dönülebiliyor.
Erdoğan, Suudi Arabistan'ın çelişkili açıklamalarına karşı o
zaman "insanları enayi ve ahmak mı zannediyorsunuz?" diye
seslenmişti. Şimdi biz kendisine soruyoruz; şimdi siz cevap verin Recep Tayyip
Erdoğan: Kim kimi enayi ve ahmak yerine koyuyor?
İkinci soru da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'na: Daha Kaşıkçı’yla ilgili kararının mürekkebi soğumadan, "Suudi Arabistan ile ilişkilerin normalleşmesi konusunda önemli adımlar var" diye açıklama yapıyor. "Nedir normalleşme adımları? Bir katliamı örtbas etmek mi?"… Çavuşoğlu'na soruyoruz.”
ŞEKERE VE İNTERNETE ZAM…ELEKTRİK ZAMMI DA YOLDA
Şeker ve internete bugün yapılan zammı ve ekonomik gelişmeleri değerlendiren Özkoç, özetle şunları söyledi:
“Türkiye'de 45 milyon vatandaşımız yoksulluk içinde. Dolar,
15 liraya dayandı. Çiftçi girdi fiyatlarına yapılan zamlar nedeniyle ekim
yapamıyor. Ev fiyatları, kiralar fırladı. 5 üniversite öğrencisinden 4'ü yurtta
okuyamadığı için kiralarla boğuşuyor.
Doğalgaz, elektrik sıkıntısı ve kesintileri nedeniyle sanayi
kuruluşları üretime ara vermek zorunda kaldı.
Doğal afetlere Türkiye hazır değil. Merkez Bankası'nda altın
yok, döviz yok, para yok, ancak milyarlarca liralık borç var.
Esnaf dayanacak gücü artık kendinde bulamıyor, dükkan kapatıyor. Gıda ürünleri sayıyla satılıyor. Sadece bugün Türk Şeker, şekere yüzde 31, Türk Telekom internete yüzde 67 zam yaptı. Elektriğe de bu gece yüzde 20 zam geleceği söyleniyor. İnsanlar endişe içerisinde zamları bekliyorlar.
“MECLİS MİLLETİN DEĞİL, AKP VE MHP’NİN DERDİYLE UĞRAŞIYOR”
Türkiye Büyük Millet Meclisi tam da böyle bir zamanda ne ile
uğraşıyor? AKP ve MHP'nin teklifiyle bir haftadır Milletvekili Seçim Yasası'nın
değiştirilmesiyle uğraşıyoruz. 600 milletvekili, Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nde, milletin derdiyle değil. AKP ve MHP'nin derdiyle uğraşıyor.
Peki, bu Seçim Yasası ne getiriyor gerçekten?
Yüzde 10 barajı, AKP'yi desteklediği için, yüzde 7'nin
altına düşen MHP adına yüzde 7 barajı olarak belirleniyor. Biz eminiz ki MHP'ye
bu baraj da yetmeyecek, MHP hem AKP yandaşlığının, hem de bu barajın altında
kalacaktır.
Türkiye'de 60 yıldan beri seçim kurullarını en kıdemli
hakimler yönetiyor. Tam da liyakat dediğimiz şey aslında budur. Şimdi ne
yapılıyor? Binlerce birinci sınıf hakim kuraya sokulacak. AKP, "bizim
zamanımızda AKP il ve ilçe başkanlarını hakim yaptık, savcı yaptık; inşallah bu
kurallarda onlar çıkacaktır ve seçim kurullarını yönetirken AKP ve MHP adına
usulsüz kararlarla bizim menfaatimize dokunacak kararları alacaktır" diye
düşünüyor olmalılar.
Yıllar önce AKP grup oluşturma şartına dayanarak Meclis'e girmişti. Bugün çıkarı değiştiği için seçime girme konusunda grup kurma şartını da ortadan kaldırıyor.
“CUMHURBAŞKANI SEÇİM YASAĞI’NI, NEDEN YASAYA KOYMUYORSUNUZ?”
İşte AKP ve MHP'nin derdi... Onlar milleti değil, onlar
kendilerini düşünüyorlar. Onlar sadece koltuklarına yapışmış, "biz bu
koltuklarda nasıl kalırız" diye düşünüyorlar ama şimdi gelelim en önemli
konulardan bir tanesine:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim yasaklarından etkilenmiyor. Neden? 298 sayılı yasanın seçim yasakları bölümünden başbakan çıkartılıyor, yerine cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkanı yardımcısı konulmuyor? Hayır. Soruyoruz "Neden konulmuyor?" diye, 50 tane bahane uyduruyorlar. Ya şaibe altında kalmak istemiyorsanız, samimiyseniz, bir cümle ekleyeceksiniz ama inatla o cümleyi eklemiyorlar.
“MİLLET AÇKEN SARAYDA ZİYAFET VERENE, NEDEN GÜVENELİM!”
Ne diyorlar biliyor musunuz? "Bize güvenin"
diyorlar. Peki, biz size nasıl güvenelim? Sarayda milletin parasıyla AKP eski
milletvekilleri ve il başkanlarını orada allı şanlı ağırladınız mı? Evet. Yemek
verdiniz mi? Evet. Millet dışarıda açlıktan kırılıyor; millet ucuz ekmek, ucuz
yağ, ucuz et, ucuz şeker kuyruğunda ama siz milletin parasıyla parti
yöneticilerinize, milletvekillerinize sarayda yemek veriyorsunuz. Kim veriyor
yemeği? Recep Tayyip Erdoğan. Yasaklı mı? Değil. Güvenelim mi? Nasıl güvenelim?
Yaptıklarımıza bakıyoruz, güvenilecek bir durumunuz yok. AKP'li gençler sarayın uçağıyla Özbekistan'a götürülüyor. Parayı kim veriyor? Parayı millet veriyor. Protokolde Bilal Erdoğan ilk sırada, bakanlar ardında oturuyor. İlk sırada protokolde Bilal Erdoğan oturuyor. Kim? Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu. Tasarruf genelgesi çıkartıyorsun, cumhurbaşkanlığı istisnası koyuyorsun. Tasarruf genelgesinde cumhurbaşkanı yok. Millet kemerleri sıkacak ama cumhurbaşkanı milletin parasını istediği gibi, istediği şekilde harcayabilecek. Biz senin neyine güvenelim? Biz sana nasıl güvenelim? Biz sana güvenmiyoruz, biz milletimizin sağduyusuna güveniyoruz. Eminim ki o sağduyu bir gün yeri ve zamanı gelecek, sana bu yaptıklarının hesabını sandıkta soracaktır.
“SOYLU DİZİ FİLM GİBİ MAŞALLAH…ELİNDE NE BELGE, BİLGİ VARSA ÇIKART!”
Engin Özkoç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “büyükelçi”
iddiasıyla ilgili son açıklamasını da şöyle değerlendirdi:
“Soylu yine güzellemeler yapıyor, anlatıyor. Dizi film gibi
maşallah. Adam kendisi yaptığı açıklamalarla, yaptığı açıklamalardan dolayı
kendisine söylenen sözlerden hiç rahatsız olmuyor. Çünkü o bir amaç
doğrultusunda hareket ediyor. Neden? Ortalığı karıştırmak istiyor, zamlardan
bahsedilmesin istiyor, yaşanan kaostan bahsedilmesin istiyor.
"Ben çıkayım, bana ne söylenirse söylensin; nasıl olsa
benim yüzüm kızarmıyor. Ben bir şeyi söylerim, arkası gelir gelmez önemli
değil." 10 bin doları bir mafya lideri bir milletvekiline verdi; söyle
Soylu, kim o? Soylu'dan çıt yok, kim olduğunu söylemiyor.
Kara para aklayıcılarını kaçırıyor. Söyle Soylu, sen bunu
neden yaptın? Soylu'dan çıt yok. Ama Soylu'yla ilgili yaptığı iftiralara karşı
her şeyi söylüyoruz, Soylu suratı kızarmadan yine başka bir şey söylüyor.
Biz de buradan diyoruz ki: Elinde ne kadar bilgi ve belge varsa, bunları ortaya çıkart. Türkiye İçişleri Bakanlığı hiç bu kadar itibarsız ve çapsız bir kişi tarafından yönetilmedi. Sen buna devam edebilirsin ama biz Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı'nın bu kadar içinin boşaltılması, bu kadar itibarsız hale getirilmesi, bu kadar saygınlığının kaybolmasına gönlümüz razı olmuyor.“