İkinci Meşrutiyet'ten bugüne, hak ve hürriyetler bağlamında
gelişmiş demokrasilerdeki konumuna erişmesini beklediğimiz ve bunun için çaba
sarf ettiğimiz gazetecilik ve basın dünyası, ülkemizde iktidarın hükmettiği bir
tekele yenik düşmek üzere.
Dahası, "monofoni"nin müesses nizam haline geldiği
basın camiası, bu hali ile bir kenarda acı ile can çekişirken, Meclis gündemine
alınan sosyal medya düzenlemesi de son darbe olacak gibi görünüyor. Sosyal
medyada hizmet sağlayıcı şirketlere, ülkemizde temsilcilik açmak ve vergi
mükellefiyeti getirmek gibi isabetli düzenlemeler içerse de, içinde
bulunduğumuz iklim düşünülünce, teklifin geri kalanı ister istemez hürriyetler
mi kısıtlanacak endişesi yaratıyor.
Ülkeler, demokrasinin bel kemiği "ifade
hürriyeti"nin gelişmesi adına gayret sarf ederken, iktidarın, genel manada
hürriyetleri ama özelde ifade hürriyetini kendi için bir yaşamsal risk
addetmesi mevcut vasatın nedeni!
Buradan hareketle, 24 Temmuz 1908'den, yani sansürün
kaldırıldığı ilk günden bu yana "hayatın olağan akışı"nda geldiği
noktayı nazara alarak bayram etmemiz gerekirken, hayıflanarak ve gelecek adına
daha da kaygı duyarak bugünü geçiriyoruz.
Bu tespitlerle, görevi başında şehit düşen, hayatını haber
alma hürriyeti yolunda vakfeden, ifade hürriyetinin gelişmesine bir damla
mürekkep kadar dahi olsa katkıda bulunan, kalemini makamlar uğruna kiraya
vermeyen tüm basın emekçilerinin önünde saygıyla eğiliyorum.
İsmail ERGÜL
Demokrat Parti Sakarya İl Bşk.