Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan, partisinin Antalya’da bir otelde gerçekleştirilen Aylık Olağan İl Başkanları Toplantısı’ndan ülke ve dünya gündemine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Enflasyon rakamlarında dünya şampiyonuyuz
Vatandaşın en önemli gündem maddesinin ekonomi olduğunu ve her geçen gün alım gücünün düştüğünü belirten Erbakan, konuya ilişkin şunları söyledi: “Türk lirasının değerinin her geçen gün kar topu gibi erimesi vatandaşın en önemli gündem maddesidir. Açıklanan enflasyon rakamlarına baktığımızda resmi rakamlarda dahi Türkiye yüksek enflasyonda maalesef Arjantin'i geçerek dünyada 8. sıraya, yüzde 64,47'lik gıda enflasyonuyla bu alanda dünyada dördüncü sıraya yükseldi. Bir de bağımsız kuruluşların hesap ettiği enflasyon var, ENAG’a göre şubat ayında yıllık enflasyon yüzde 124 olarak gerçekleşmiş. Biz aylar öncesinden döviz kurlarındaki bu hızlı artış dolayısıyla bu işin gideceği yer ‘hiper enflasyondur’ diye uyarmıştık. Artık aylık enflasyon neredeyse yüzde 20’ye yaklaşmış durumda. Bu enflasyon oranları, alım gücünün düşmesi, geçim sıkıntısı sonucunda, 2020 yılında kredi ve kredi kartı borcu nedeniyle yasal takibe düşen toplam kişi sayısı 690 bin iken, 2021 sonu itibariyle bu sayı 1 milyon 704 bin kişiye yükseldi. Yani bir yılda banka borcu nedeniyle yasal takibe düşen kişi sayısında yüzde 211,9 artış yaşandı.”
6’lı masayı oluşturan 5 partiye kritik çağrı
‘İktidar böyle de muhalefet ne durumda’ diyen Erbakan, sözü 28 Şubat’ta yapılan 6’lı masa toplantısına getirerek, 5 muhalefet partisine şu önemli çağrıyı yaptı: “28 Şubatçılar, Bilderbergçiler, Chatham House’çular, İstanbul Sözleşmesi severler, yıllarca ekonomiden sorumlu bakanlık yapıp ekonominin bugünkü hale gelmesinde en büyük pay sahibi olanlar, daha şimdiden her hafta İngiliz-Amerikan Büyükelçileriyle bir araya gelenler bir masada toplanmışlar. Erbakan Hocamızın tabiriyle “alt alta mı gelelim üst üste mi gelelim, yan yana mı gelelim” bunu tartışıyorlar. Kim üstte olsun, kim altta olsun, kim yanda olsun bunu tartışıyorlar… Buradan CHP dışındaki partilere çağrıda bulunuyoruz; gelin bütün bu yanlışlarınızdan dönün ve gelin Millî Görüş ilkeleri ve çatısı altında bir ittifak kuralım. Yaşanabilir ve Yeniden büyük Türkiye’nin kurulması için, dış politikada Avrupa’nın G20’nin, ABD’nin peşinden koşmaktan kurtulup D-60 projesini yürütmek için ve ekonomi alanında da borç ve faiz ekonomisi yerine üretim istihdam ihracat odaklı bir ekonomi modeline geçmek için, paylaşımda ve yönetimde adaleti tesis etmek için, önce imtiyazlılar değil önce millet diyen bir iktidarın Türkiye’nin başına gelmesi için geliniz yeni bir ittifak kuralım. Geliniz Sayın Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı yapma planına, 60 sene sonra ülkenin başına CHP’li bir cumhurbaşkanı getirme planına ortak olmayınız. Gelin Önce imtiyazlılar diyen, paylaşımda ve yönetimde adaleti unutmuş olan bu iktidarı değiştirelim.”
Ukrayna ve Rusya savaşında Batı da en az Rusya kadar suçlu
Dünyanın gözünü çevirdiği Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin, ülkemizi yakından ilgilendirdiğini kaydeden Erbakan, “En başta söylenmesi gereken hangi ülke olursa olsun toprak bütünlüğüne yapılan saldırıları kabul etmemiz mümkün değildir. Burada da Ukrayna’nın bağımsızlığına egemenliğine toprak bütünlüğüne yapılan saldırıyı kabul etmemiz mümkün değildir. Hiçbir zaman savaşın hele de sivillerin öldürülmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Bir an önce savaşın durması, ateşkesin ilan edilmesi ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı duyulması çağrısında bulunuyoruz. Ancak tabii Rusya’nın bu davranışları sergilemesi de durup dururken olmadı… Bu saldırıları her ne kadar tasvip etmesek de bütün dünyanın jandarması ve kaosun, fesadın başı ABD’nin NATO aracılığıyla son 15 senedir Rusya’yı tahrik etmekten geri durmamıştır. 2009’dan beri Gürcistan’da yapılan NATO tatbikatları, Kafkasya’dan Rusya’yı kuşatma planı doğrultusunda Gürcistan ve Ukrayna’yı Avrupa Birliğine aday ülke haline getirilmesi, Turuncu ve Gül devrimleri ile değiştirilen iktidarların NATO yanlısı olması, Ukrayna’ya yerleştirilebilecek orta menzilli füzelerle Moskova’nın vurulabilecek noktaya gelmesi, Ukrayna’nın Odessa Limanı’nın bir NATO limanı haline gelmesi gibi tehditler bu savaşa neden olmuştur. 1994 yılında İngiltere, ABD, Ukrayna ve Rusya arasından yapılan Lizbon ve Budapeşte anlaşmalarına ABD ve İngiltere, ‘NATO’yu Doğu Avrupa’ya doğru genişletmeyeceğiz’ sözlerini tutmadılar. Özellikle ABD sözünü tutmuyor ve Gürcistan’a ve Ukrayna’ya varıncaya kadar NATO’ya katmak için harekete geçiyor. Yeniden Sovyet hayali kuran Putin gibi bir liderin de NATO’nun bu yayılmacı politikasına karşı kayıtsız kalması da tabii ki düşünülemez. Ayrıca Rusya’nın doğalgaz silahını da henüz kullanmadığını da söylemek lazım. Bu tablo karşısında Türkiye’nin mutlaka Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne sahip çıkması lazım. NATO, Ukrayna ve Rusya nezdinden bu savaşın durması için elinden geleni yapması lazım. Montrö anlaşmasının önemi bu savaş vesilesiyle bir kez daha öne çıktı. Tavizsiz bir şekilde uygulanması lazım.” şeklinde konuştu.
Erbakan’dan Batı’nın ikiyüzlü tavrına sert tepki
Batı’nın mülteci konusunda iki yüzlü politikasını da eleştiren Erbakan, sözlerine şöyle devam etti: “Bu olaylardan çıkartılacak ders, Millî Görüş’ün her zaman söylediği gibi Batı’nın ve Avrupa Birliği’nin ikiyüzlü ve çifte standartçı tavrı. 44 milyon nüfuslu Ukrayna’dan en az 1 milyon mülteci geldi. Ne kadar mülteci gelirse gelsin kapımız açık deniyor. Suriye’den, Afganistan’dan gelenlere kapıları açmayı bırakın üzerlerine kaynar su döküyorlar, plastik mermi sıkıyorlar. Tel örgülü duvarlar örmeler, denizde şişme botları delip ölüme terk etmeler… Oysa aynı AB üyesi ülkeler; daha birkaç ay önce Suriye ve Libya iç savaşından, Afganistan’da Taliban zulmünden kaçarak Belarus sınırına yığılan on binlerce insana sınırları kapattılar. Mültecileri durdurmak maksadıyla sınırlarına takviye askeri güç gönderdiler. Binlerce insan soğuktan perişan oldu, çok sayıda insan da donarak hayatını kaybetti. Neden çünkü bunlar Afganlı, Suriyeli, Iraklı, Afrikalı bunlar Müslüman öyle ise bunlar ölsünler ne halleri varsa görsünler. Cesedi Bodrum kıyılarına vuran Aylan bebeğin babasına dahi sığınma hakkı verilmedi. Babası Aylan bebeğin naaşını da alarak Kuzey Irak’a dönmek zorunda kaldı. Daha geçen ay 19 mülteci Yunanistan tarafından geri itilerek Meriç sınırında donarak ölmüş halde bulundu. Bütün bu yaşananlar Batı’nın Çifte Standartçı tutumunu ortaya koymakta, Millî Görüş’ün haklılığını göstermekte ve içimizdeki Batı aşıklarına da ibretlik bir ders olmaktadır.”