CHP Grup Başkanvekili, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç,
Sakarya’nın Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında 3 Temmuz’da gerçekleşen
patlama ve ardından malzemelerin sevkiyatı sırasında 9 Temmuz’da meydana gelen ikinci
patlamadaki ihmalleri açıkladı ve “Bu yaşananlar kaza değil. İhmaller çok açık.
Her ikisi de göz göre göre gelen iş cinayetidir. Elimizi vicdanımıza koyalım;
siyaset üstü bir tavırla üzerine gidelim, insanlarımızın canına, yarınına sahip
çıkalım” dedi.
Özkoç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, çoklu baro
sistemine ilişkin düzenlemenin sabaha karşı yasalaştığını belirterek, yasayı,
Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini belirtti.
Özkoç, AK Parti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla
yasalaşan düzenlemenin, savunmanın siyasallaşmasına ve ülkede kutuplaşmaya,
bölünmeye yol açacağını belirterek, özetle şunları söyledi:
“Düzenleme, devletimizin üniter yapısına ihanettir. Ülkemizin
birliğine kasteden tüm güçler, çoklu baro yöntemini kullanmaya kalkmışlardır.
İstanbul’u işgal eden güçler, Lozan’da çoklu baroyu istemişlerdir, FETÖ
istemiştir, bölücü güçler bu yöntemi kullanmaya meyletmiştir. Buradan tarihe
not düşüyoruz; sonra çıkıp kimse kandırıldık, bilemedik demesin. Ülkemizi
bilerek, isteyerek, göz göre göre kutuplaşmaya ve bölmeye götürüyorlar.
Çoklu baro kısaca şu demektir; Herkes kendi siyasi görüşüne göre
baroları kutuplara ayırıp bölecek, kendi barosunu kuracak demektir. Herkes
belki de kendi etnik yapısına, bölgesine göre baro kuracak ve kendine bir alan
açacak demektir. Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak birlik ve
beraberlikten bahsediyoruz. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu nasıl bir ilde
iki tane vali olmaz, ilçede iki kaymakam olmaz, defterdar olmaz, onun gibi Barolar
da çoklu olmaz, olursa bu bir ayrıştırma nedenidir dediği noktada duruyoruz.”
Özkoç, düzenlemeye “hayır” dediklerini ve Anayasa
Mahkemesi’ne taşıyacaklarını bildirdi.
-“İŞ KAZASI DEĞİL, GÖZ GÖRE GÖRE GELEN BİR CİNAYET”-
Sakarya Milletvekili olduğuna işaret eden Özkoç, Hendek
ilçesindeki havai fişek fabrikasında 3 Temmuz’da meydana gelen patlama ve
ardından malzemelerin imhası için sevkiyatı sırasında 9 Temmuz’da gerçekleşen
patlamada, büyük acılara ve ne yazık ki büyük ihmallere tanıklık ettiğini
anlattı.
Konuya ilişkin bugün Genel Kurul’a ikinci bir Araştırma
Önergesi getireceğini belirten Özkoç, konunun siyaset üstü değerlendirilmesi,
faillerin yargılanması ve önlemlerin alınması için ortak hareket edilmesi
gerektiğini vurguladı.
Özkoç, özetle şunları söyledi:
“Yaşanan kaza değil, cinayettir. Havai fişek fabrikasının
sahiplerine iltimas sağlandı, defalarca ölümler olduğu halde ve İçişleri Bakanı
Süleyman Soylu bu fabrika denetleniyor dediği halde, biz bu fabrikanın
denetlenmemiş olduğunu, denetlense bile kayrılmış olduğunu gördük. Fabrika binaları
tüzüğe aykırı olarak kuruldu, binalar arasında olması gereken mesafe ve duvarlar
yoktu, soğutma sistemi yoktu. Fabrikada çalışanlar için bir ölüm tuzağı
kurulmuştu. Bunun farkına vardılar ama ne yapsınlar; bir tarafta işsizlik,
yoksulluk, çoluk coçuk geçindirme derdi, öbür tarafta ölümle burun buruna
çalışma zorunluluğu. Patronları uyardılar, sorumluları uyardılar; malzemeler
ısınıyor patlayacak dediler ve patladı. 7 canımız gitti.
Bununla ilgili, TBMM’ye, Sakarya milletvekili olarak
araştırma önergesi getirdim. ‘Sadece bu patlama değil, bu tür ihmallerle başka
evlatlarımızın canı gitmesin istiyorum, bundan sonra olabilecek olaylarla
ilgili TBMM bir araya gelsin, komisyon oluştursun’ dedim. Ne yazık ki AKP ve
MHP milletvekilleri bu araştırma önergesini reddettiler.”
ÖZKOÇ, İKİNCİ PATLAMADAKİ İHMALLERİ SIRALADI
Önerge reddedildikten bir gün sonra, sözkonusu fabrikadaki
patlayıcıların imhası için sevkiyatı sırasında ikinci bir patlama meydana
geldiğini anımsatan Özkoç, 3 jandarmanın şehit olduğu ikinci patlamaya ilişkin
şu bilgileri aktardı:
“Ankara’dan ve İstanbul’dan gelen patlayıcı uzmanları, bu
alanda çalışma yapıyor. Kamyona ihtiyaç duyuyorlar, Hendek Belediyesi’nden
damperli kamyon alıyorlar. Diyorlar ki biz bunları nerede patlayacağız? Burada
patlatmayın, 15 kilometre uzakta taşocağında patlatın. Patlayıcı maddelerin
imhasıyla ilgili yönetmelik diyor ki; bu patlayıcılar imha edilirken, tek tek
ambalajlanmalı. Ambalajlandı mı? Hayır. Farklı patlayıcı malzemeler birlikte,
aynı kamyona yüklenmemeli. Böyle mi oldu? Hayır. Patlayıcı malzemeler metal bir
zeminde, sürtünme alanı yaratacak şekilde yüklenmemeli. Oldu mu? Hayır. Bu
malzemeleri taşıyan kamyonlar, özel kamyonlar olmalı. Öyle mi? Hayır.
Belediyenin sıradan bir kamyonuyla taşındı. Bu malzemelerin altına muhakkak bir
branda serilmeli. Var mıydı? Yok. Bu malzemeler boşaltma yerine geldiğinde kapaklar
açılmalı, tek tek indirilmeli. Şimdi burayı dikkatle dinleyin. Bu malzemeler
boşaltma alanına getirildi. Taşkısığındaki uçurum benzeri bir alana getirildiğinde;
kamyonun yan kapaklarının açılmadığı görüldü. Orada bulunan sorumlu, bütün bu
hataların üzerine; ‘Arka kapağı açın, damperi kaldırın, uçurumdan dökülsün,
patlasın. Zaten fitil ve az sayıda patlayıcı var’ dedi.
Mevzuat diyor ki patlayıcı malzeme boşaltılırken asla araç
çalıştırılmaz. Araç çalıştırılıyor. Damper kalkmaya başladı anda patlıyor.
Pırıl pırıl 3 gencimiz, hayatını orada kaybediyor. Peki kamyonun şoförü? Allah
hiç kimsenin ailesini bu duruma düşürmesin, hiçbir canı yaşamla mücadelede bu
noktaya getirmesin. 1’i ağır 9 yaralımız var. Kamyon şoförü canıyla uğraşıyor.
Bunun nedeni ne? Liyakatsizlik, yönetememe, İhmal, kayırmacılık. Fabrika
sahibini düşünün, patlama olmuş, işçilerini suçluyor. Ben beton duvar örmedim
demiyor, mesafeyi kontrol altına almadım demiyor, soğutucuları yapmadım
demiyor. Diyor ki ben meşguldüm; MÜSİAD Başkanı olduğum için fabrikayla yeteri
kadar ilgilenmedim diyor. Yahu fabrikayla yeteri kadar ilgilenmedin ama cenazelerimizin
üzerinden, alınteri üzerinden kazandığın paraları cebine indirirken, hangi
koşullarda çalıştıklarını ve hesabını Allah’a karşı veremeyeceğini hiç mi
düşünmedin. Ondan sonra MÜSİAD’ın başkanları toplanıyor, kendi arkadaşlarına,
daha cenazeler kalkmadan, moral yemeği veriyorlar.
SÜLEYMAN SOYLU’YA İSTİFA ÇAĞRISI
Şimdi İçişleri Bakanı’na sesleniyorum.; bir gün önce geldin,
ihmali gördün, ölen insanları gördün. İçişleri Bakanısın; jandarma, emniyet,
vali, kaymakam senin emrinde. Orada patlamamış malzemeler var. Sen hangi
tedbiri aldırdın da bunları bu şekilde imha ettirmeye gönderdin?
Bu devletin hiç kontrol mekanizması yok mu? İçişleri Bakanlığının
bir kontrol mekanizması yok mu? Ölen kişiler mi kendi hayatlarının kaybından sorumlular,
yoksa hatalar zincirine göz yuman İçişleri Bakanlığı mı sorumlu? Allah şahidim
ben böyle bir yükü kaldıramam. Hemen o gün istifa ederim. Birazcık onuru,
birazcık gururu olan, koltuğuna sarılmamış
olan, birazcık vicdanı olan insan, istifa eder. Nasıl kaldırıyorsun, bir gün
sonra gelip de ölen canlarımızın karşısında nasıl demeçler verebiliyorsun.”
“BU SAVRULUŞA, KAYIRMACILIĞA, LİYAKATSİZLİĞE KARŞI BİRLİK
OLALIM”
Özkoç, göz göre göre yaşanan bu iş cinayetlerinin önüne
geçebilmek için her kesimin, herkesin birlik olması gerektiğini belirterek,
konuya ilişkin ikinci önergesini bugün Meclis Genel Kurulu’na getireceğine
işaret etti. Özkoç, “Türkiye’nin bu savruluşuna, liyakatsizliğine, adam
kayırmacılığına karşı bir olalım. Siyasi düşüncelerimizi bir tarafa bırakalım
ve analar ağlamasın, evlatlar öksüz kalmasın diye Türkiye’de ciddi bir işin
altına imza atalım” dedi.