Hz. Peygamber (s.a.v.), bu beş şarttan birinin eksik olması durumunda Müslümanlığın tam olmayacağını buyurmuştur. Resûlullâh (s.a.v.)’in bu husustaki îzâhını anlatalım:
Allâhü Teâlâ kullarına olan merhametinden dolayı, Hz. Cebrâil (a.s.)’ı, Peygamberimiz (s.a.v.)’e gönderip; “Git Resûlü’me îmânın ne olduğunu sor. Bunu cevaplasın ve kullarım da öğrenmiş olsunlar” buyurdu. Cebrâil (a.s.) insan sûretine bürünüp, Resûlullâh (s.a.v.), Ashâbı (r.a.e.) ila otururken kapıdan içeri girdi ve: “Ey Muhammed (s.a.v.) îmân nedir?” diye sordu. Resûlullah (s.a.v.): “Allâh’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve hayır ile şerrin Allâh’tan geldiğine inanmaktır” diye cevap verdi.
Bu hadîs-i şerîfin anlamı çok geniştir. Şu kadarını söyleyelim ki, hadîsin ilk anda anlaşılan mânâsı, Allâh (c.c.)’un bir olduğuna inanmaktır. O (c.c.)’un melekleri vardır. Gökten inmiş kitapları vardır. Peygamberleri vardır. Kıyâmet kopacaktır. Hayır ve şerrin tamamı O (c.c.)’un takdîrindedir. Bu cevaptan anlaşıldı ki îmân altı şeye gönülden inanmak ve bunları dil ile söylemektir.
Nebî (s.a.v.) buyurdular ki: “Sizden biri içiyle dışıyla Müslüman olursa, yaptığı herbir hayır en az on mislinden, yedi yüz misline kadar sevâbıyla yazılır. İşlediği her bir günâh da sadece misliyle yazılır. Bu hâl, Allâh (c.c.)’a kavuşuncaya kadar böyle devam eder.” (Buhâri)
(Mustafa Darîr (r.âleyh), Siyer-i Nebî, c.1, s.140)
Mevlâna Takvimi