Siyasi iktidar ise yangına benzin dökecek kadar kontrolünü yitirmiş kararlar alıyor. Bunun en akıl almaz örneklerinden birini de, İstanbul Sözleşmesi üzerinden kadınlara yönelik başlatılan sistematik saldırılarda görüyoruz. Cumhuriyetimizin ilan edildiği tarihten bu yana, kadınlar olarak elde ettiğimiz tüm haklar teker teker sistemli bir şekilde elimizden alınmak isteniyor. Ülkemizde, kadın hakları ne yazık ki uzun yıllardır yalnızca kağıt üzerinde var. Biz kadınlar elde ettiğimiz haklarımızı bugün hayatın her alanında yaşamak istiyoruz. Erkek egemen iktidar ise hukuken kazanılmış haklarımızı gasp ettiği yetmiyormuş gibi, şimdide bu hakları tamamen ortadan kaldırmak istiyor.
İstanbul Sözleşmesi ,toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını öngören, kadına karşı sokakta yada evde şiddetin önlenmesini amaçlayan hukuki bir belgedir. Türkiye Cumhuriyeti de sözleşmeyi ilk imzalayan ülke olarak sözleşmenin gereklerini yerine getirmek zorundadır. Sözleşme iddia edildiği gibi yuva yıkmaz, aile içi şiddet görenin cezalandırılmasını ister. Hiçbir dine yada kültüre aykırı kurallardan bahsetmez. Çünkü tüm kadınların şiddetten korunmasını amaçlar. Sözleşme ;kadınların beyanları nedeniyle erkekleri delilsiz cezalandırmaz. Yalnızca acil koruma tedbirleri alınmasını öngörür. İstanbul Sözleşmesi’nde boşanma kararının geçtiği yada ima edildiği tek bir satır yoktur. Sözleşme toplumu cinsiyetsizleştirmiyor aksine hiç kimsenin cinsiyetinden ötürü ikinci sınıf insan muamelesi görmemesini güvence altına alıyor. Erkekler ,İstanbul Sözleşmesi’nden rahatsız değil. Aksine; eşine, sevgilisine yada hiç tanımadığı bir kadına şiddet uygulayan, katleden, tacizci, tecavüzcü erkekler rahatsız. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk 1 Aralık 1923 de İzmir de yaptığı bir konuşmada “Bir toplum, cinslerden yalnız birimin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur”der. Bu sözün söylenmesinin üzerinden 98 yıl sonra ülkemizde kadın-erkek fırsat eşitsizliğini tartışıyoruz. Ve İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılarla mücadele ediyoruz. Demokrasiyi ortadan kaldırmak isteyen, Cumhuriyet değerlerine savaş açan bu erkek egemen iktidara karşı mücadelemiz artarak devam edecek ve kazanan mutlak biz olacağız. Bu mücadele sadece kadın mücadelesi değil, Sözleşmeyi savunmak ve uygulamayı talep etmek kadınlar kadar erkeklerin de içinde yer alması gereken bir adalet ve insan hakkı mücadelesidir. İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü haklar en temel insan haklarıdır ve insan haklarında tartışmaya açılamaz.
Bizler daha önce Danıştay Başkanına seslenmiş ve sözleşme
feshine ilişkin tek bir cümlelik kararda ne bir gerekçe ne de bir açıklama
bulamamıştık.1 Temmuz’a 1 gün kala “acilen hukukun üstünlüğünü gösteren bir
karar alın! Meclis’teki tüm partilerin oybirliğiyle kanunlaşan İstanbul
Sözleşmesi, TBMM ‘nin iradesi yok sayılarak feshedilemez.Anayasaya açıkça
aykırı olan bu kararı derhal iptal edin.Danıştay bu hukuksuzluğa “Dur” demek
için neyi bekledi,bekliyor! İmza tarihinde İstanbul Sözleşmesi’ni yere göğe
sığdıramayan dönemin Başbakanına sesleniyorum. Sözleşmeyi karalama kampanyası
yerine, erkek şiddetini ve çocuk istismarını önle, herkesi şiddete karşı koru,
şiddet faillerini yargılayarak devletin anayasal yükümlülüğünü yerine getir ,kaçma!
Bizler,icracı konumda olmamamıza rağmen;CHP olarak Genel
Başkanımız Aylin Nazlıaka önderliğinde
YaşamHak projemizi başlattık.Genel merkezimizde 7/24 açık çağrı merkezimiz
4448285 numaralı hattımızla madur kadınlara,istismara uğrayan çocuklara ve
ailelerine 81 ilimizde hizmet vermeye çalışıyoruz.Her konuda imzalanan
protokollerle baro ve tabipler odalarıyla gücümüz yettiğince,
iş-eğitim-psikolojik destek ve mevzuat konularıyla bilgilendirmeler yapmak için
yollardayız. Kadınlarla buluşuyor ve ülkemizdeki kadınların yaşadığı şiddetin
tolere edilemez olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Kısaca ben içinde bulunmaktan
onur duyduğum CHP ailemle ve burada bugün alanda hak-hukuk-adalet arayışında
yüreğinde insan sevgisi olan demokrasi gereği inandığı partide mücadele eden
başkanlarımız, yöneticilerimiz, Sivil toplum örgüt yöneticilerimiz ,oda
başkanlarımız, kısaca tüm halkımızla buradan kendileri adına onurla bir kez
daha seslenmek istiyorum. Bizler korkmuyoruz, sinmiyoruz, zalimlere itaat
etmiyoruz. Geri durmuyoruz. Vicdan sahibi her erkeğin annesi, eşi, kardeşi,
arkadaşı olan ve yaşamın eşit ortağı olan kadınlarla beraber olacağını
biliyoruz. Bu zulme hep birlikte dur diyeceğiz. Kimse biz kadınların örgütlü
gücünü hafife almasın. Ola ki bu yoğun tepki ve dirence rağmen hukuka aykırı bu
karardan vazgeçilmezse mücadelemiz 1 Temmuzla sınırlı kalmayacaktır!
Çünkü;
Kadınlar vardır ve kadınlar her yerdedir.
Cesaret biziz
Azim biziz
Mücadele biziz
Biz kadınlarız.
Her iki kişiden biriyiz.
Eşit paylaşım hakkımız.
Bizim ;Sözümüz açık,kararımız net:İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN
VAZGEÇMİYORUZ.
Ülkemize aydınlık
günleri bizler getireceğiz.
Yaşasın örgütlü mücadelemiz.Yaşasın Kadın Dayanışması