Türkiye'nin doğal afetlere önlem geliştirme konusunda yeterince uzmanı var, araştırma birimi var, çeşitli kurumlarımızın içerisinde çalışan yetişmiş nitelikli insan birikimimiz var, meslek odalarının duyarlılığı var, üzerinde titizlikle çalışılmış çok sayıda rapor var ama belirlenen önlemleri alabilecek siyasi irade yok!
Deprem burnumuzun dibinde. Zaman zaman bölgemizde, sıklıkla ülke genelinde meydana gelen şiddeti yüksek olmasa da yurttaşlarımızı endişelendiren depremler gelecek büyük tehlikenin mesajını veriyor.
Şiddetli bir deprem şu anda zaten zor durumda olan Türkiye ekonomisine çok büyük bir darbedir. Uzmanların hesaplarına göre etkili bir deprem 150 milyar doları aşan bir mali kayıp demektir. İstanbul'u ve bölgeyi vuran deprem Türkiye'yi vurmuş olur. Dolayısıyla merkezi destek ve plan olmadan bölge yerel yönetimleri yaklaşan büyük tehdide yeterli önlemi alamaz.
Ülkemizde deprem zararlarını en aza indirme hedefi, merkezi ve yerel yönetimler ile özel sektör, demokratik kitle örgütleri gibi toplumsal kesimlerin içinde yer aldığı bütünlüklü bir planlama gerektirmektedir. Planla yönetilmeyen, denetimin olmadığı, rüşvet çarklarının kurulduğu bir sistemde binalar deprem olmadan da çöker."Geliyorum" diyen afete karşı önlem alabilecek tek kuvvet çıkar odaklarıyla hesaplaşabilecek kuvvettir!
Beklenen en kötü duruma hazırlık yapmamız ve yaklaşan yıkıma karşı “Kırmızı “ alarm vermemiz gerekmektedir. Marmara Denizi’nin altında aktif, 7.0 şiddetinin üzerinde deprem üretebilecek bir fay sistemi var. Bu başlı başına alarma geçmek için yeterlidir. Marmara Bölgesi'ndeki 1 ilde 25 milyon insan yaşıyor. 6 milyon konut var. Ancak afet odaklı harcamalar bütçelerde “dengeleri bozan bir gider kalemi” olarak görülmektedir. Tablo vahim!
Mustafa Kemal Atatürk, yaygın olarak bilinmeyen, afetlerin oluşturabileceği zarar ve riskleri azaltıcı tedbirler alınmasının önemini vurgulayan sözünde : “Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdır, geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur!” der.
Yapılaşma süreci çok aktörlü ve boyutlu bir konudur. Dolayısıyla yapı denetim mevzuatının imar ve afet mevzuatı ile bütünsellik içinde çerçevesi genişletilerek ele alınması gerekmektedir.
Yerel Yönetimlerin hazırlıklı ve dirençli bir toplum yaratma amacıyla kurumsal alt yapıyı hızla oluşturması gerekmektedir. Deprem bilinci seferberliği zorunludur. Halkın katılmadığı, benimsemediği ve içinde olmadığı bir önlemi uygulamak mümkün değildir.
Kentlerin imara değil güçlendirmeye ihtiyacı var. Yeni bina yapımı sıkı denetime tabi olmalı, mevcut binalar içinde yıkılması gereken binalar hızla belirlenerek halkı mağdur etmeden gerekli önlemler alınmalıdır. Arazi kullanım planları yapılarak ve tüm bina, altyapı ve şebekeler depreme dayanıklı bir şekilde projelendirilerek inşa edilmelidir.Bir deprem anında ilk müdahalenin afet bölgesine yakın bölgeden yapılması kaçınılmazdır. Bu nedenle mahalle bazından başlayarak geliştirilecek yerel örgütlenmeler afet anında daha gelişmiş müdahale aktörleri devreye girene kadar ilk müdahaleyi kısa zamanda hayata geçirebilmektedir. Muhtarlarımızın ve öğretmenlerimizin kriz zamanında lider pozisyona gelmeleri sağlanmalıdır.
Kontrolsüz nüfus artış baskısı altında mevcutta var olan deprem anında toplanma alanları yeterli midir? Sakarya’da bu alanlar belirlenmiş ve tabelalar yerleştirilmiştir. Ancak, bu yeterli midir? Olası İstanbul depreminden sonra ki burada Sakarya dahil olmak üzere çevre iller de büyük ölçüde etkilenecektir. İlk anda evine girmek istemeyecek insanlar için çadırların kurulma alanlarının saptanması, “Acil Durum Stok Sistemi” şeklinde önerilen deprem sonrasında acil durum yiyecek ve su talebi için okul, spor salonu, hastane vb gibi yapıların bahçelerine su tankları, gıda depoları ve acil durum malzemelerinin stoklanması oldukça büyük yarar sağlayacaktır.
İlköğretimden başlamak üzere jeoloji ve deprem bilinci dersi eğitim programı kapsamına alınmalı, örgün ve yaygın eğitim sisteminin her aşamasına afet olgusu entegre edilmelidir.
Değerli Sakaryalılar,
Türk milleti disiplinli ve dayanışma duyguları kuvvetli bir millettir. Hükümet, ilgili bakanlıklar ve Belediyeler, gerekli önlemleri alırsa ve kapsamlı bir eğitim seferberliği yapılırsa depremin ve sonuçlarının üstesinden gelmek çok kolay olur. Kendimize güvenelim. Kararlı ve planlı hazırlanalım.
Bu konuda Vatan Partisi Sakarya İl Örgütü olarak yapılacak her çalışmaya destek vermeye hazır olduğumuzu belirtir 17 Ağustos depreminin 20. Yılında depremde yaşamını yitiren yurttaşlarımızı rahmetle anar, yakınlarına ve tüm halkımıza baş sağlığı dileklerimizi yineleriz.
Vatan Partisi Sakarya İl Başkanlığı
Kemal Ağralı
Deprem burnumuzun dibinde. Zaman zaman bölgemizde, sıklıkla ülke genelinde meydana gelen şiddeti yüksek olmasa da yurttaşlarımızı endişelendiren depremler gelecek büyük tehlikenin mesajını veriyor.
Şiddetli bir deprem şu anda zaten zor durumda olan Türkiye ekonomisine çok büyük bir darbedir. Uzmanların hesaplarına göre etkili bir deprem 150 milyar doları aşan bir mali kayıp demektir. İstanbul'u ve bölgeyi vuran deprem Türkiye'yi vurmuş olur. Dolayısıyla merkezi destek ve plan olmadan bölge yerel yönetimleri yaklaşan büyük tehdide yeterli önlemi alamaz.
Ülkemizde deprem zararlarını en aza indirme hedefi, merkezi ve yerel yönetimler ile özel sektör, demokratik kitle örgütleri gibi toplumsal kesimlerin içinde yer aldığı bütünlüklü bir planlama gerektirmektedir. Planla yönetilmeyen, denetimin olmadığı, rüşvet çarklarının kurulduğu bir sistemde binalar deprem olmadan da çöker."Geliyorum" diyen afete karşı önlem alabilecek tek kuvvet çıkar odaklarıyla hesaplaşabilecek kuvvettir!
Beklenen en kötü duruma hazırlık yapmamız ve yaklaşan yıkıma karşı “Kırmızı “ alarm vermemiz gerekmektedir. Marmara Denizi’nin altında aktif, 7.0 şiddetinin üzerinde deprem üretebilecek bir fay sistemi var. Bu başlı başına alarma geçmek için yeterlidir. Marmara Bölgesi'ndeki 1 ilde 25 milyon insan yaşıyor. 6 milyon konut var. Ancak afet odaklı harcamalar bütçelerde “dengeleri bozan bir gider kalemi” olarak görülmektedir. Tablo vahim!
Mustafa Kemal Atatürk, yaygın olarak bilinmeyen, afetlerin oluşturabileceği zarar ve riskleri azaltıcı tedbirler alınmasının önemini vurgulayan sözünde : “Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdır, geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur!” der.
Yapılaşma süreci çok aktörlü ve boyutlu bir konudur. Dolayısıyla yapı denetim mevzuatının imar ve afet mevzuatı ile bütünsellik içinde çerçevesi genişletilerek ele alınması gerekmektedir.
Yerel Yönetimlerin hazırlıklı ve dirençli bir toplum yaratma amacıyla kurumsal alt yapıyı hızla oluşturması gerekmektedir. Deprem bilinci seferberliği zorunludur. Halkın katılmadığı, benimsemediği ve içinde olmadığı bir önlemi uygulamak mümkün değildir.
Kentlerin imara değil güçlendirmeye ihtiyacı var. Yeni bina yapımı sıkı denetime tabi olmalı, mevcut binalar içinde yıkılması gereken binalar hızla belirlenerek halkı mağdur etmeden gerekli önlemler alınmalıdır. Arazi kullanım planları yapılarak ve tüm bina, altyapı ve şebekeler depreme dayanıklı bir şekilde projelendirilerek inşa edilmelidir.Bir deprem anında ilk müdahalenin afet bölgesine yakın bölgeden yapılması kaçınılmazdır. Bu nedenle mahalle bazından başlayarak geliştirilecek yerel örgütlenmeler afet anında daha gelişmiş müdahale aktörleri devreye girene kadar ilk müdahaleyi kısa zamanda hayata geçirebilmektedir. Muhtarlarımızın ve öğretmenlerimizin kriz zamanında lider pozisyona gelmeleri sağlanmalıdır.
Kontrolsüz nüfus artış baskısı altında mevcutta var olan deprem anında toplanma alanları yeterli midir? Sakarya’da bu alanlar belirlenmiş ve tabelalar yerleştirilmiştir. Ancak, bu yeterli midir? Olası İstanbul depreminden sonra ki burada Sakarya dahil olmak üzere çevre iller de büyük ölçüde etkilenecektir. İlk anda evine girmek istemeyecek insanlar için çadırların kurulma alanlarının saptanması, “Acil Durum Stok Sistemi” şeklinde önerilen deprem sonrasında acil durum yiyecek ve su talebi için okul, spor salonu, hastane vb gibi yapıların bahçelerine su tankları, gıda depoları ve acil durum malzemelerinin stoklanması oldukça büyük yarar sağlayacaktır.
İlköğretimden başlamak üzere jeoloji ve deprem bilinci dersi eğitim programı kapsamına alınmalı, örgün ve yaygın eğitim sisteminin her aşamasına afet olgusu entegre edilmelidir.
Değerli Sakaryalılar,
Türk milleti disiplinli ve dayanışma duyguları kuvvetli bir millettir. Hükümet, ilgili bakanlıklar ve Belediyeler, gerekli önlemleri alırsa ve kapsamlı bir eğitim seferberliği yapılırsa depremin ve sonuçlarının üstesinden gelmek çok kolay olur. Kendimize güvenelim. Kararlı ve planlı hazırlanalım.
Bu konuda Vatan Partisi Sakarya İl Örgütü olarak yapılacak her çalışmaya destek vermeye hazır olduğumuzu belirtir 17 Ağustos depreminin 20. Yılında depremde yaşamını yitiren yurttaşlarımızı rahmetle anar, yakınlarına ve tüm halkımıza baş sağlığı dileklerimizi yineleriz.
Vatan Partisi Sakarya İl Başkanlığı
Kemal Ağralı