Önce
tasarının kendisinin ve meclise getirilme biçiminin de bir hayli tartışmalı
olduğu, “Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yasa tasarısına”
öğretmenlerin de dahil edilmesi yaşandı. Öğretmenler zaten hali hazırda mesleğe
başlarken savcılıklardan sabıkalarının olmadığına dair bir belge (sabıka kaydı)
alarak göreve başvuru yaparlar. Kayıtları sorunlu olanlar işe başlayamazlar.
Meslekteki öğretmenler de görevleri sırasında bir suça karışırlarsa 657 sayılı
DMK hükümleri doğrultusunda gerekiyorsa meslekten uzaklaştırılırlar. Bu rutin
uygulamanın dışındaki yeni getirilen güvenlik soruşturması; “herhangi bir
hukuki kriter olmaksızın öğretmenlerin mesleğe alınmamasını ya da görevdeki öğretmenin
keyfi olarak işine son verilmesi” anlamına gelmektedir. Kadrolaşma ve iktidara
yakın olmayan öğretmenlerin fişlenmesi dışında hiçbir amacı olmayan bu
düzenleme derhal geri alınmalıdır.
Bu gelişme
öğretmenler arasında tartışılmakta ve rahatsızlıklar dile getirilmekte iken,
öğretmenlerin iş güvencesini ortadan kaldırmaya yönelik bir gelişme daha
yaşandı. Anayasa mahkemesi sözleşmeli öğretmenlik ve öğretmen alımlarındaki
sözlü sınavların (mülakat) anayasaya aykırı olmadığına karar verdiğini açıkladı.
Bu karar şu anlama geliyor; idare nesnel ölçülebilir kriterler olmadan öğretmen
alabilecek (kadrolaşma) ama yanılmışsa ya da fikrini değiştirişe, öğretmen
kadrolu olmadığı, sözleşmeli olduğu için kolayca işten çıkarabilecek. Hele de
yukarıda bahsettiğimiz tasarısı yasalaşırsa gerekçe bile göstermeksizin kolayca
istemediği öğretmeni işten çıkarabilmesine imkan tanıyan ve daha önce anayasa mahkemesi tarafından pek
çok kez iptal edilen bu kararın da geri alınmasını bekliyoruz.
Tüm bu olumsuz gelişmeler yaşanırken
biz öğretmenler doğal olarak üst kurumumuzun yani bakanlığımızın buna itiraz
etmesini, personelini, öğretmenlerini kollamasını gözetmesini beklerken MEB
bambaşka bir gelişmeye imza attı. Hafta sonu kısıtlamasına saatler kala;
“Öğrencilerin derse katılmaması halinde öğretmenlerin ders ücretlerinin
kesilmesi” yönünde bir genelge yayınladı. Aksi yönde birden çok yargı kararı
varken, “öğretmenlerin kendi inisiyatifleri dışında ders yapılamayan hallerde,
üzerine tanımlı ders görevlerini ve varsa ek ders görevlerini yerine getirmiş
sayılırlar” hükmündeki toplu sözleşme kararı varken, buna karşın öğrencilerin
uzaktan eğitime devam zorunluluğunun bulunmadığı bu süreçte bakanlığın böyle
bir yazı çıkarması öğretmenlerde derin bir infial yaratmıştır. Öğretmenlerin
büyük bir bölümü “Bakanlık bizi düşman olarak mı görüyor?” duygusuna
kapılmışlardır.
Oysa bu gün salgın sürecinde eğitim
hizmetleri, bakanlığın her türlü plansız ve olumsuz uygulamasına ve yaptığı her
açıklamada oluşturduğu kaosa rağmen öğretmenlerin fedakarca çabası ile
sürdürülmektedir. Eğitimde fırsat eşitsizliğinin had safhada olduğu bu süreçte
interneti ve tableti olmayan veya yetersiz olan tüm öğrenci ve öğretmenler bin
bir zorluk içinde eğitim faaliyetlerini sürdürmeye çalışmaktadır. Gerekli eğitim
ortamını, eğitim araçlarını ve olanakları yarat(a)mayan bakanlık, derse
katılımın zorunlu olmadığı bu süreçte öğretmenlerin emeğine göz dikmiştir. Öğretmenler
işinin başındadır. Bakanlığı bu hukuksuz genelgeyi bir an önce geri çekmeye
davet ediyoruz. Bütün meslektaşlarımızı
ve eğitim emekçilerini bütün bu hukuksuzluğa karşı birlikte mücadele etmeye
çağırıyoruz.