3600 ek
gösterge ve EYT gibi kamuoyunda sıkça gündeme gelen taleplerin yanı sıra, reel
enflasyonun % 40’ları aştığı resmi enflasyonun bile yüzde 20’lerde olduğu bir
dönemde, 2022 yılı için öngörülen yüzde 11’lik maaş zammı içeren “satış sözleşmesinin” yenilenmesi gibi temel talepler ortadayken,
söylenecek süslü sözlerin öğretmenler açısından hiçbir önemi yoktur.
Mademki
“Öğretmenler Günü” öyleyse içi boş süslü laflar etmeden, kutsallı, mübarekli
göstermelik övgülerde bulunmadan, evirip çevirmeden, lafı hiç dolandırmadan
konuya girelim. Türkiye’de öğretmenlerin üç temel sorunu vardır:
1-İtibar Sorunu; Uzun
yıllardır öğretmenler, az çalışan, hatta hiç çalışmayan, yatarak para kazanan,
çok tatil yapan, tatil yaparken maaş alan, hem de çok maaş alan, maaşı devlete
yük olan, bakıcılık benzeri aslında önemsiz bir iş yapan, sıradan, önemsiz
insanlarmış gibi algı yaratılmış ve öğretmenlerin toplum gözündeki itibarı
giderek aşındırılmıştır.
Bu durum günlük hayatta
öğretmenlerin küçümsenmesine, baskıya, mobbinge maruz kalmasına ve şiddete uğramasına yol açmaktadır
Bu nedenle öğretmenler öncelikle,
“Öğretmenlik Mesleğinin” hak ettiği itibarına tekrar kavuşmasını talep
etmektedirler.
2-İş güvencesi Sorunu; Özellikle
mevcut iktidar başa geldiği ilk günden beri, öğretmenlerin iş güvencesini
ortadan kaldırmaya yönelik mevzuat değişikliğini sıklıkla gündeme getirmiş; tüm
öğretmenlerin kadrosuz, güvencesiz, sözleşmeli olarak çalıştırılması yönündeki
politikasını hiç gizlememiştir. Bu anlamdaki yasa tekliflerini zaman zaman
gündeme aldıysa da gelen tepkiler nedeniyle geri çekmek zorunda kalmıştır. Tüm
öğretmenleri sözleşmeli olarak istihdam etmenin koşulları henüz oluşmadığından,
iktidar bu politikasından vazgeçmemekle birlikte “sözleşmeli öğretmenlik” ya da
“ücretli öğretmenlik” gibi yollara başvurmuştur. İktidar yeni açıkladığı,
Eğimde 2023 Vizyon Belgesi’nde de öğretmenlerle ilgi güvencesiz istihdam
politikası ile ilgili planlarını ortaya koymuştur. Bu nedenle önceki yıllarda
kadrolu olarak atanmış öğretmenler de her gün iş güvencesinin ortadan kalkacağı
endişesini yaşamaktadırlar.
Bu anlamda öğretmenler
uluslararası Eğitim Enternasyonali Bildirgesi’nde yer aldığı gibi, mesleğini
icra ederken işini kaybetme korkusu yaşamadan, evrensel değerlere uygun,
bilimsel eğitim verebilecekleri asgari koşullara sahip olmayı talep
etmektedirler.
3- İnsanca Yaşayabilecek Ücret
Sorunu; 2021 yılı Eylül ayı itibariyle Türkiye’deki açlık sınırı 3.049
TL. Yoksulluk sınırı 9.931 TL olarak açıklanmıştır. Aynı yıl aynı dönemde 25
yıllık 1/4 kademedeki kıdemli bir öğretmen ise vergi dilimi kesintisi
düşülmeksizin 6.415 TL maaş almaktadır. Mesleğe yeni başlamış 9/1 kademedeki
öğretmenin maaşı ise yine vergi dilimi kesintisi düşülmeksizin 5.822 TL’dir.
Aynı dönemde sözleşmeli 5.066 TL. Ücretli Öğretmenler ise 1500-2.000 TL
civarında maaş almaktadırlar. Görüldüğü gibi öğretmenlerin tamamı yoksulluk
sınırının altında, ücretli öğretmenler ise açlık sınırının altında maaş
almaktadır.
Bu anlamda da öğretmenler, asgari
yaşam koşullarını karşılayabilecekleri, işini yaparken kişisel dertlerini değil
hayata hazırladıkları öğrencilerine odaklanabilecekleri, İnsanca
yaşayabilecekleri düzeyde ücret talep etmektedirler.
"Devletin çalıştırdığı kamu
emekçisi öğretmenler bu haldeyken. Özel okullarda, dershanelerde, kurslarda,
etüt merkezleri vb. özel sektörde çalışan öğretmenlerin durumu çok daha
vahimdir. Uzun çalışma süreleri, günlük 13-14 saatlere ulaşırken, pek çoğunun
hafta sonu tatilleri yoktur. Bir gün hafta tatili imkanını bulan “şanslı
öğretmenler” ise o gün soru veya materyal hazırlamaktan asla dinlenmeye vakit
bulamazlar. Her biri bilimsel bir eser olan hazırladıkları sorular için
öğretmenler telif alamazlar, hatta bu eserlerin kullanım hakkı işletmeye geçer,
bir başka yerde kullanılırsa telifi işletme (okul, kurs, dershane) alır. KPSS
sınavının travmasından, 300 binden fazla ataması yapılmamış ve bu nedenle
canına kıymış onlarca öğretmenden. Her gün veli, öğrenci, yönetici şiddetine
maruz kalan yüzlerce öğretmenden, söz etmeden öğretmenler gününü süslü
sözlerle, romantik vaatlerle geçiştirmek öğretmenlere yapılacak en büyük
haksızlıktır.
Biz Eğitim Sen olarak, tüm Dünya
ülkeleri ile birlikte 1966’da UNESCO ve ILO tarafından belirlenen 5 Ekim’i
Dünya Öğretmenler Günü olarak kutlamayı tercih etsek de Türkiye’de 12 Eylül
1980 darbesinden bir yıl sonra ilan edilen 24 Kasım Öğretmenler Günü,
öğretmenler arasında ve kamuoyunda yaygın olarak kutlanılmaktadır.
Öğretmenlerin sorunlarının,
mesleki ve demokratik taleplerinin konuşulduğu, tartışıldığı, yüksek sesle dile
getirildiği fazladan bir güne elbette itirazımız olmaz; Bu vesile ile salgın
günlerinde başta MEB’in yarattığı kaotik uygulamalar olmak üzere, her türlü
olumsuzluğa rağmen fedakarca görevlerini yapmaya çalışan meslektaşlarımızı
saygıyla selamlıyoruz."
Not; Yazının ikinci bölümü (itibar,
iş güvencesi vb.) değişen bir durum
olmadığından, hatta her geçen gün daha kötü hale geldiğinden “5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü” açıklaması
metninden olduğu gibi alınmıştır, ikinci kez okuyanların hoşgörüsüne
sığınıyoruz.
Yücel
KAÇAR
Eğitim-Sen Sakarya Şube Başkanı