Okuyan AKP'nin Karadeniz ötesinde giriştiği maceralara
işaret ederek "Türkiye çok önemli bir gerilimde 'öncü rol' oynamaya
çalışıyor ve ABD için bulunmaz bir nimet bu" yorumunda bulundu.
Okuyan ayrıca '104 Amiral' bildirisinin ardından muhalefetin
kararsız tutumuna ilişkinse "Amerikancılığı sorgulamadan, NATO'yu
sorgulamadan bu konuları tartışma şansımız yok. Unutmayalım bugün muhalefetin
titrek tutumu arkasında muhalefetin de NATO'culuğu ve Amerikancılığı
yatıyor" dedi.
'Montrö'nün tartışılması son derece tehlikeli'
Bildirinin içeriğinde bir darbe çağrısı olmadığını
söyleyerek söze başlayan Okuyan şunları söyledi:
"Emekli subayların hangi saiklerle bu bildiriyi
yazdıklarını bilemem ama bildirinin içeriğinde bir darbe çağrısı yok. Ayrıca
bildirinin içeriğindeki düşüncelere de dünya görüşüm imzacıların bir çoğundan
farklı olmasına rağmen katılıyorum. Montrö'nün tartışılması son derece
tehlikeli, Silahlı Kuvvetler'de, Türkiye'nin diğer kurumlarında olduğu gibi,
gerici örgütlenmeler, tarikat örgütlenmeleri son derece tehlikeli. Peki AKP
niye bu kadar büyük bir tepki verdi, neden darbecilikle eleştirdi? Çünkü mesele
sadece Montrö'den ibaret değil, Türkiye oldukça kritik bir noktadaki gerilime
dahil olmuş durumda. Türkiye'de bu mesele konuşulurken, şu anda NATO'nun,
ABD'nin ve Türkiye'nin Ukrayna'daki faaliyetlerine kimse dikkat çekmiyor ya da
pas geçiliyor genelde. Konunun dar anlamıyla Montrö boyutu ve darbe boyutu
tartışılıyor. Şunu bilmemiz gerekiyor, çok hızlı tırmanan bir gerilim var ve şu
an tam teyit edemesek de Ukrayna'nın doğusuna NATO birliklerinin sevk edildiği
duyumları var, ve onların arasında Türkiye'nin de olduğu bilgileri
geliyor."
'AKP yeniden hamle yapmaya çalışıyor'
Okuyan şöyle devam etti:
"Şimdi bu çerçevede AKP iktidarının ABD ve belli
ölçülerde AB'yle ilişkilerini hızla düzeltmeye dönük, pazarlık masasında çok
önemli bir koz ileri sürülüyor, Türkiye olmaksızın ABD'nin Rusya'yı
Karadeniz'de sıkıştırma şansı yok. O yüzden de Boğazlar, Kanal İstanbul,
Karadeniz'deki gelişmeler ABD için son derece büyük önem taşıyor. Örnek
vereyim; Temmuz 2020'de ABD'nin Türkiye Elçiliği sosyal medyada bir paylaşımda
bunmuştu, "Karadeniz'in bütün milletlere açık bir deniz olmasını hasretle
bekliyoruz" diye. Ve bunun anlamı ne? Karadeniz'de serbest geçiş hakkı
istiyor NATO ve ABD. Yıllardır bu NATO'nun gündemiydi. İlginçtir Türkiye,
iktidarların bütün NATO'culuğuna ve Amerikancılığı'na rağmen NATO'yu
Karadeniz'den uzak tuttu, istediğimiz kadar eleştirelim geçmiş iktidarları,
Türkiye'nin bu konuda bir direnci oldu. Bu direnç aslında Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının
nedenlerinden bir tanesi. Şimdi tekrar hamle yapmaya çalışıyor AKP iktidarı,
Rusya'yla iyi ilişkiler sürdürdüğü dönemde bile Karadeniz gündeminde oldukça
netti, "Rus gölüne döndü Karadeniz ey AB, ey ABD" diyen Erdoğan değil
miydi?"
'Kanal İstanbul Montrö'yü kadük edecektir'
AKP'nin dünkü Kanal İstanbul açıklamasını örnek göstererek
konuyla ilgili devam eden Okuyan şunları söyledi:
"Montrö'nün hükümleri değişmeyecek" diyorlar, bu
da doğru değil. Montrö Sözleşmesi'ni hazırlarken hiç bir devlet bir kanal
açılacağını hesaba katmadığı için bazı maddelerde Boğazlar'a referans var bazı
maddelerde sadece Karadeniz'e. Dolayısıyla Kanal İstanbul Montrö'yü kadük
edecektir, bunu hesaba katmak gerekiyor. Dolayısıyla bugün AKP kanadından
yapılan açıklamalar doğru değil, "Montrö sözleşmesini yürürlülükten
kaldırmayacak Kanal İstanbul" ifadesi tamamen doğru değil, ayrıca mesele
bundan da ibaret değil. Montrö Sözleşmesi delik deşik olmuş durumda. Sürekli
Karadeniz'e kıyısı olmayan savaş gemileri giriyor. O yüzden sorulan sorularda
ısrarla Ukrayna gündemine dikkat çekmeye çalıştım.
Amerikancılığı sorgulamadan, NATO'yu sorgulamadan bu
konuları tartışma şansımız yok. Unutmayalım bugün muhalefetin titrek tutumunun
arkasında muhalefetin de NATO'culuğu ve Amerikancılığı yatıyor."
'AKP Karadeniz'de Rusya'nın kuşatılmasına öncülük ediyor'
Montrö delik deşik oldu sözlerini Okuyan daha detaylı şöyle
açıkladı:
"Hükümlerini istismar ederek "arıza
bildiriyor" NATO gemileri, Türkiye buna göz yummayabilir ama göz yumuyor. Dolayısıyla
kalış sürelerini uzatıyor gemiler. Rusya da Türkiye'nin ABD'ye çok da
yanaşmaması için çok ses çıkartmıyor. Şu sıralar olağandışı bir hareketlilik
var Karadeniz'de. "Montrö Sözleşmesi şu anda önemsizdir"e varacak bir
delik deşiklikten bahsetmiyorum ama iktidar Montrö Sözleşmesi'nin bütün
boşluklarını NATO lehine değerlendiriyor şu anda. "Rusya'yla ilişkiler
iyidir" diye bakılıyor genelde ama burada büyük bir yanılgı var, hiç
ilgisi yok. AKP iktidarı Karadeniz'de ciddi ciddi Rusya'nın kuşatılmasına
öncülük yapıyor, bu son derece tehlikeli."
'Biden'la ilişkilerde AKP'yi çok rahatlatacak gelişmeler
oldu'
"Bu imzacıların arasında NATO'yu savunanlar var,
dolayısıyla dünya görüşü olarak birbirlerinden oldukça farklı imzacılar söz
konusu. Ama ortaklaşmışlar bir yaklaşımda ve imza atmışlar. Ama iktidar
gerçekten şaka gibi, çünkü tüm iktidarın son iki aydır performansına baktığımız
zaman NATO'yla ilişkilerde, ABD'yle ilişkilerde o kadar yol aldılar ki,
Türkiye'de basına pek yansımıyor ama Biden yönetimiyle problemlerinin çoğunu
çözdü AKP. Meselelerin tamamı çözülemez, bugünkü dünyada hiçbir ilişki biçimi
mutlak dostluk ya da mutlak düşmanlık şekline bürünemez ama AKP'yi çok
rahatlatacak gelişmeler oldu.
Avrupa Birliği'nin ve ABD'nin Türkiye'de iç politikada
özellikle Erdoğan'ı sıkıştırma dönemi büyük ölçüde bitiyor. Ukrayna meselesi az
buz değil, ABD'nin Rusya'yı sıkıştıracağı iki nokta var: Birisi Baltık, diğeri
Karadeniz. Baltık'ta Polonya ABD'ye alan açıyor, Ukrayna'da da Türkiye.
Türkiye'nin Ukrayna'yla ilişkileri tahmin edilenin çok üstüne geçti, askeri
anlaşmalar, ekonomik anlaşmalar ardı ardına yapılıyor. Ukrayna Cumhurbaşkanı
Zelenskiy tekrar Türkiye'ye geliyor bu hafta, niye geliyor? Türkiye çok önemli
bir gerilimde "öncü rol" oynamaya çalışıyor ve ABD için bulunmaz bir
nimet bu. Dolayısıyla "Osman Kavala içerideymiş, Selahattin Demirtaş
içerideymiş" ABD bunlarla ilgilenmez, Türkiye'de insan haklarıdır,
demokrasidir, buna bakmıyor. Bunlar çok tehlikeli, Türkiye'nin burada bir gerilime
müdahil olmasının Türkiye'ye ve halkımıza inanılmaz maliyeti var, uzak durmamız
gerekiyor. Çünkü Türkiye ekonomisi ve iç politikadaki dengeler artık taşımıyor
AKP'yi."
'Bu kadar işsizlik ve yoksulluk laikliği ayaklar altına
almadan idare edilemez'
Yaşananların gündemi değiştirme çabasından kaynaklandığının
savunulmasına TKP Genel Sekreteri şu sözlerle karşı çıktı:
"Buna "suni gündem" diyemeyiz, böyle suni
gündem mi olur? Savaş tehlikesi suni gündem midir? Laikliğin ayaklar altına
alınması suni gündem midir? Ne zaman laiklik gündeme gelse muhalefetimiz
"bunlar suni gündem, işsizliği konuşalım" gibi laflar ediyor. Bu
doğru değil, laiklik ve ekonomi arasında bağlantı var, defalarca söyledik: Bu
ülkede bu kadar işsizlik, yoksulluk ve adaletsizliği laikliği ayaklar altına
almadan idare edemezler, gayet açık bir bağlantı var.
Ne zaman dünyada kapitalist ülkeler sıkışırsa savaş gündeme
gelir, bunlar ekonomipolitiğin gerçekleri, bunları aslında herkes biliyor ama
bilmiyormuş gibi davranıyor. Ekmek meselesiyle barış meselesi arasında kopmaz
bir bağ var. Şimdi yarın bir çatışma çıkarsa -umarım çıkmaz- o zaman bütün
muhalefet "bu bir milli meseledir" diye AKP'nin arkasında sıraya
dizilecekler. E sonra ne olacak, "o suni gündem" mi diyeceğiz?
Bunlara çok dikkat etmemiz lazım.
Çok tehlikeli bir süreç başladı Karadeniz'de, bunun altını
çizmek istiyorum. Emekli amirallerin bildirisi buna denk düştü, bağlantı var
mıdır yok mudur bunu kendilerine sormak lazım, bunu ben bilemem.