Gergerlioğlu'nun vekilliğinin düşürülmesini sorarak programı açan
gazeteci Şule Aydın'ın sorusuna TKP Genel Sekreteri Okuyan şöyle yanıt verdi:
"Milletvekili dokunulmazlıklarından bahsederken iş döndü
dolaştı yargının konusu dahi olmayan bir paylaşım nedeniyle milletvekilinin
vekilliğinin düşmesine neden oldu ve apar topar çıkartmaya kalktılar. Çok tuhaf
bir görüntü bu. Kendi koydukları kurallara dahi uymayan bir siyasi iktidar var.
Milletvekilliği kağıt üzerinde düşürüldü. Buna dönük tepkiler son derece haklı,
'Milletvekili olmaya devam ediyorum' doğru bir çıkış. Vekilliği sosyal
medya paylaşımından düşürüyorsunuz, gazetecileri aynı sebeple gözaltına
alıyorsunuz. Bunun yanı sıra AKP İzmir Milletvekili Alpay, yakasına
yapışıp dışarı atmaya kalktı. Bir milletvekili meclise bu yüzden sokulmuş belli
ki, hiçbir denetleme yok. Görüntüler insanın sinirini bozuyor. Alpay'a
futbolculuğunda da tahammül edemezdim zaten, sağa sola saldıran biriydi."
Bugün yaşananları "muhalefeti parçalamaya da dönük ama daha
özlü bir mesele" olarak niteleyen Okuyan, "Seçme hakkı insanlığın
büyük bir kazanımı. Ne kadar göstermelik olsa da, kazanım olarak görülmeli
bunlar. Uzun bir süredir AKP bu oyunun kurallarını bozup değiştiriyor ve bu ilk
değil, kanıksandı. Biz Meclis'te değiliz ama olsaydık çağrımız 'Meclis'i
boşaltın' olurdu. Muhalefet ise sokağı bir kenara koyuyor. O zaman diğer tarafta
radikal bir tepki verilmeli ve o tepki de 'Bu oyunu biz senin kurallarınla
oynamıyoruz' denmesidir. Bunun yerine mecliste konuşmalar yapılyor, soru
önergeleri veriliyor." dedi.
AKP HDP'yi kapatma adımını
elinde koz olarak tutuyor
HDP'nin kapatılması davası hakkında konuşan Okuyan, davanın
kapatma yönünde bir adım olduğunu düşünmek için erken olduğu, bütünüyle siyasi
nedenlerle açılan davanın AKP tarafından elde tutulmak istenen bir koz anlamına
geldiği yorumunu yaptı ve "Davanın açılması için yasalara göre ağır bir
iddianame hazırlanmalı. Genel olarak bir siyasi partinin 'terör'le doğrudan
ilişkilendirilmesiyle açılabilir. Bu süreç kısa sürmez ama HDP ve Millet
İttifakı üzerinde belli ki baskı olarak kullanılacak, muhtemelen elde dursun
diyeceklerdir ya da AYM kapatmadı, biz gerekeni yaptık diyebilirler" diye
konuştu. Bu süreçte Türkiye'nin siyasi dengeleri ve dış politikasında da önemli
gelişmeler olacağını söyleyen Okuyan, "Bunu bir baskı aracı olarak
kullanacaklar ve tabii hukuki bir karar verilmeyecek, siyasi bir karar
verilecek" dedi.
Gazeteci Aydın'ın "Muhafazakarlıktan ziyade milliyetçi
argümanlarla hareket ediliyor denilebilir mi?" sorusuna ilişkin konuşan
Okuyan şunları söyledi:
"HDP'ye dönük hamlelerin ideolojik yönleri olsa da ortada
tamamen siyasi pragmatizm. HDP, AKP'yi son dönemde kritik dönemeçlerde
desteklemedi, AKP HDP'yi Millet İttifakı'ndan koparamadı, koparsa milliyetçi
retorikten hemen uzaklaşır. AKP'nin yeni kurulduğunda da farklı bir iddiası
yoktu. Biz o zaman da bu parti gerici, baskıcı karakterli bir partidir
demiştik. Tek başına muhafazakarlıktan ziyade milliyetçiliğe geçiş olarak
görülmemeli. Bunu genelde liberaller söylüyor. 'AKP'yi esir aldı milliyetçiler'
değerlendirmesi kolaycılık olur, dış politikada da aynısı yapılıyor ama yanlış.
AKP hızlı hareket edebilen bir parti, İslamcılığı, dinciliği sabit,
milliyetçiliği falan dönemsel bir imajla ilgili."
TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan şöyle devam etti:
"Türkiye'de milliyetçi taban önemsenmiyor demiyorum ama MHP
her zaman siyasi iktidarın zaten yardımcısı oldu; ya sokakta ya söylemleriyle.
Aslında sağ siyasi iktidarların da kendilerini merkezde göstermesine yaradı.
Faşist kültüre giden siyasi partilerin diğer partiler açısından avantajı şu,
diğer partileri ılımlı gösteriyor. Erdoğan da yarın bir manevra yaptığında
bütün suç MHP'ye kalacak."
Aydın, Okuyan'a andımız tartışmalarına ilişkin düşüncelerini
sordu. Okuyan, "Her ulus devlet kendisini yeniden tarif eder. Türk ve
Türkiye kavramı örneğin 19. yüzyılda coğrafyamızda tüm müslümanlara verilen
ortak ad, bunu Marx'ta bile görürsünüz. Dolayısıyla bir ülke 'içimdeki tüm
zenginliği şu adla birleştiriyorum' diyebilir. Bu Türkiye'de bazı halkların
dışlanmasıyla sonuçlanmış. Belli kesimlerin kendini içinde hissetmediği bir and
bu. Çocuklara söyletiliyor ve uygun değil. O dönem koşulları evet
farklıydı ama bugün geleceğe işaret eden, özgürlükçü, adalet anlayışı taşıması
gereken bir yapıda olmalı." yorumunda bulundu ve AKP'nin andımızla
uğraşmasının sebebinin çözüm süreci öncesini kolaylaştırmak, Atatürk ve
laiklikten tamamen kurtulmak olduğunu ifade etti. Parti olarak AKP'nin her
kararına karşı olduklarını söyleyen Okuyan, AKP'nin başından beri bir misyonun
partisi olduğunu ve o misyonun yıkıcı ve tarihin tekerleklerini geriye doğru
ittiren bir misyon olduğunu söyledi.
Yerel yönetimlerde halkçı ve saydam bir
anlayış esas olmalıdır
Yerel yönetimlerde AKP'nin yetki kısıtlamasıyla ilgili TKP Genel
Sekreteri, "muhalefetin AYM'ye başvurup 'biz belli taahhütlerle seçimi
kazandık ve önümüzdeki seçime kadar bunu uygulayacağız' demesi hukuken çok
güçlü bir argüman olur, hukuk yoksa da masa devrilir" yorumunda bulundu.
Bununla birlikte TKP'nin ittifakla kazandığı Dersim Belediyesi'ndeki
uygulamaların başarılı ilerlediğini söyleyen Okuyan, halkçı ve saydam belediyecilik
anlayışının en önemli kazanımlardan bir tanesi olduğunu vurguladı.
Aydın, Enver Aysever'in gözaltına alınmasının gerekçesi olan İzmir
Belediyesi etkinlikleriyle ilgili konu hakkında Okuyan'a görüşlerini sordu.
Okuyan konu hakkında şöyle konuştu:
"Bir sanatçı ya da yazarın belediyeyle ilişkisi mali bir bağ
üzerinden kuruluyorsa burada iki ilke geçerlidir. Biri hukuksal çerçeve, yani
her şeyin saydam kuralına göre yapılması. İkinci mesele de adalet duygusunu
zedelememesi lazım. Bu tabi soyut bir kavram. Belediyelerin görevlerinden biri
kültür sanat. Enver Aysever'e bağırıp çağıranların bir bölümü yerel
yönetimlerle bu tür ilişkilere giren insanlar. 'Bu doğru mudur' meselesinde
saydamlığın tekrar altını çiziyorum. Belediyelerin sanatçıya yazara sahip çıkması
olumlu bir şeydir."
İş cinayetlerinde hukuk sermayeyi kolluyor
Sakarya'da havai fişek fabrikasında gerçekleşen patlamayla ilgili
devam eden davaya sözü getiren Aydın, Okuyan'a düşüncelerini sordu. Okuyan şu
yorumda bulundu:
"Türkiye'de işçi cinayetlerinin bir bölümü katliam boyutunda,
Soma en acı örneklerden. Burdaki hukuk tamamen sermaye ve patronu kolluyor, her
şeyde olduğu gibi. Devlet ölen işçilerin ailesine yardım yapıyor, kamu
kaynaklarından kan bedeli ödüyor ve 'sus otur' deniyor. Geçmişte Zonguldak'ta
maden kazalarında da oluyordu bu. Evet ailelere mali olarak sahip çıkılmalı ama
konunun başka bir boyutu var: Cinayetin hesabı sorulmuyor."
Şule Aydın Ayasofya İmamı'nın kadın cinayetleri hakkındaki sözleri
ve sonrasında Özlem Zengin'in ona gösterdiği tepkiyle başlayan tartışmayı da
Okuyan'a sordu. "Aile içi kavga" mı, gericilik yarışı mı? diye soran
Aydın'a Okuyan, öteden beri islamcı çevrelerin Türkiye'de hız açısından
farklılıkları olduğunu, islamcılığı çizgi olarak benimseyenler arasında önemli
bir fark olmadığını söyledi. Birilerinin "daha hızlı gidelim"
dediğini belirten Okuyan, "ama emin olun yapabileceklerine inansalar,
örneğin hilafet konusunu derhal hayata geçirirler. Aralarındaki farklılıklar
bizi ilgilendirmiyor" yorumunu yaptı. TKP Genel Sekreteri Okuyan,
"Ayasofya İmamı"nın öncülük üstlendiğini söyleyerek "Diyanet
İşleri Başkanı'yla rekabet ediyor, AKP içinden gelen uyarılarınsa hiçbir
inandırcılığı yok" dedi ve daha önce yaptığı bir öneriyi hatırlatarak
"Bence 'Ayasofya İmamı' hükümet sözcüsü olsun" dedi.
Çürümenin yarattığı tahribat evrensel
boyutlara ulaştı
Aydın'ın toplumdaki çürümenin nasıl çözüleceği sorusuna Okuyan'ın
yanıtı şöyle oldu:
"Adalet duygusu yerleşmeli. Örneğin düşmanına dahi yalan,
dolan, iftirayla yaklaşmama, sevmediğin aciz duruma düşmüş birine tekme
savurmama, bunlar adalet duygusunun gereği. Bu alışkanlıklar yitirildi ve özel
yaşam da aynı şekilde kayboldu. Toplum hem teşhirci hem röntgenci oldu. Sosyal
medyada da çocuğunu, karısını dövüyor, sarkıntılık ediyor. Teşhircilik,
başkasının acizliğinden keyif alma... Bunlar evrensel bir tahribata
dönüştü."
Teşhircilik, röntgencilik ve linç kültürüyle mücadele edilmesi
gerektiğini söyleyen Okuyan, "Bir hayvana işkence edip görüntüsünü
sunuyorsa insanlar, çürüme ciddi boyutlara gelmiş demektir. AKP de oturup
düşünsün, dinci bir iktidarda toplum ne hale geldi" dedi.