CHP Grup
Başkanvekili, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel
Macron’un açıklamalarına tepki göstererek, “İktidarın bir takım uygulamalarıyla
ilgili, Türkiye’de demokrasiye inanan siyasi partiler, millet ittifakı olarak
eleştirilerimizi dile getiriyor, yol gösteriyor, mücadele yürütüyoruz. Ancak
herkes ve tüm dünya şunu bilmeli; Hiçbir ülkenin devlet başkanı, Türkiye
Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı makamı için yakışıksız bir üslupla asla
konuşamaz, iç siyasetimize müdahale etmeye kalkamaz. Fransa Cumhurbaşkanı
Macron’un dün yaptığı açıklama, Türkiye açısından kesinlikle kabul edilemez.
Biz bu açıklamaları, Cumhuriyet Halk Partisi olarak kabul etmiyor, kınıyoruz.”
dedi.
DAMADIN YALANLARI, TÜRKİYE’NİN
GERÇEKLERİ…
Özkoç,
TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik
tabloya dikkati çekti.
Hazine ve
Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, ülkenin içinde bulunduğu gerçekliğin dışında
kamuoyuna “masal anlattığını” belirten Özkoç, şöyle konuştu:
“Türkiye
ekonomisini getirdikleri noktayı tek tek ortaya koymak istiyorum; iktidara
geldiklerinde, 2002’de, toplam dış borç 129,6 milyar dolar’dı, bugün 431 milyar
dolar. Kamunun dış borcu 64,5 milyar dolar’dı, bugün 169.1 milyar dolar. Devletin
borcu 243,1 milyar liraydı bugün, 1 trilyon 721 milyar.
Sadece son
bir yılda devletin borcu 500 milyar lira arttı.
KOBİ’lerin banka
borcu bugün 837 milyar lira. Vatandaşın bankalara borcu bugün 794 milyar 985
milyon lira.
Peki bu
kadar paralar, kaynak nereye gitti? Milletimiz bu borçlanmadan dolayı herhangi
bir rahatlığa kavuştu mu, huzura kavuştu mu, çoluğunun çocuğunun geleceğini
garantiye aldı mı, işyerleri açıldı mı, üretim yapıldı mı, tarım sektörü
işliyor mu, insanlarımız evine aş götürebiliyor mu? Hayır.
Geldiğimiz
nokta tam bir felakettir. Bu paralar, saraylara yazlık-kışlık saraylara, uçan
saraya, yüzen saraya, yandaşlara gitmiştir.
Damat
kayınpeder ekonomisi çökmüş durumdadır.”
Çizdiği
tabloyla ilgili Bakan Berat Albayrak’ın veya başka bir yöneticinin
söyleyebilecek tek bir sözü varsa çıkıp konuşmasını isteyen Özkoç, “Hodri
Meydan, çıkalım onlar kendi yalanlarını, biz gerçekleri söyleyelim” dedi.
“DİDİM BELEDİYE BAŞKANI, SUÇ DUYURUSUNDA
BULUNMUŞTUR”
İktidarın
her alanda yalan söylemeye devam ettiğini belirten Özkoç, Didim Belediye
Başkanı Ahmet Deniz Atabay ile ilgili gelişmeler konusunda özetle şu
değerlendirmeyi yaptı:
“Didim Belediye
Başkanı, FETÖ taktikleriyle saldırı altında. Mesele, 4-5 yıl öncesine
dayanıyor. Mevcut belediye başkanı, o zaman belediye başkanı değil.
Belediye
başkanı olduktan sonra, o dönemlerde yapılan çok katlı, kaçak bir inşaatı
gündeme getiriyor. Burayla ilgili hukuki süreci başlatıyor ve bütün davaları
kazanıyor. Yıkım aşamasına geliniyor. Ancak bu aşamada imar affı devreye
giriyor. İmar affı nedeniyle bina yıkılamıyor. Binayı yapan kişiler durmuyor. İmar
affından sonra kaçak binanın üzerine yine kaçak katlar çıkmaya devam ediyorlar.
Bununla ilgili belediye başkanı yine hukuki süreci başlatıyor. Bu sefer,
hakkında söylentiler ortaya atıyorlar. 4 yıl önceki konu. Söylentilerin muhatabı
olan kadın, ne olay ilk ortaya atıldığında ne de bugün suç duyurusunda bulunmuş
değil. Montaj olduğundan şüphelenilen görüntü ve seslendirmeler, 12 yaşındaki
bir kızın, bir cemaat mensubu tarafından tacizinden hemen sonra sosyal medyada
devreye sokuluyor.
Ne olayda
anılan kadının suç duyurusu var, ne de o günden bu güne yeni herhangi bir bilgi
ve belge ortaya konulmuş değil. Konu, rant konusu. Konu, kaçak yapılaşma
konusu. Getirilen nokta burası.
Sosyal
medyaya yansıyan olayla ilgili İçişleri Bakanlığı bir soruşturma başlatıyor.
Ancak bunun
öncesinde, Didim Belediye Başkanı, kumpas olduğunu belirttiği bu olayla ilgili
suç duyurusunda bulunuyor. Kendisinden başka hiçbir muhatabın suç duyurusu yok.
Konu,
Mahalli İdarelerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Seyit Torun ve yardımcıları
tarafından hassasiyetle incelenmekte ve takip edilmektedir.
“YANDAŞ BASIN, TUTUKLANDIĞINA DAİR
YALAN HABER YAPTI”
Bugün
Ahaber, Hürriyet, Milliyet, Yeni Şafak gibi iktidara yakın yandaş basın, bu
olay nedeniyle Didim Belediye Başkanı’nın tutuklandığına dair yalan haber yapıyorlar.
Derhal Didim Belediye Başkanı’nı arıyoruz. Tutuklandın mı diyoruz. Hayır diyor.
Gelişme var mı sor, diyoruz. Sorup dönüyor ‘Hayır böyle bir gelişme kesinlikle
yok’ diyor.
Şimdi
soruyoruz; Basında bu haberi yapanlarla ilgili, bu yandaşlarla ilgili, bu yüzü
kızarmazlarla ilgili, bu aymazlarla ilgili, bu nasıl körü körüne yapılan bir
haberciliktir. Nasıl bir yalan haberi, internet haber sayfalarında gerçekmiş
gibi yayımlayarak, milyonlarca kişinin okumasını sağlayıp ondan sonra kaldırdık
diye bunun arkasına sığınıyorsunuz.
Bu haberleri
yayan, sosyal medyada dolaştıranlar da kumpasın ortaklarıdır. Bunlar FETÖ taktikleridir.”
“MÜCADELE, SAĞLIK ÇALIŞANLARININ
SIRTINA BIRAKILMIŞ DURUMDA”
Engin Özkoç,
dün Merve Mercan isimli genç bir intern doktorun pandemi nedeniyle yaşamını
yitirdiğine işaret ederek, kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm
milletimize başsağlığı diledi.
Bugün
Türkiye’de pandemiyle mücadelenin, sağlık çalışanlarının fedakarlığına
bırakılmış durumda olduğunu belirten Özkoç, özetle şunları söyledi:
“6 aydır
gece gündüz büyük özveriyle hizmet veren sağlık çalışanlarımız, artık tükenmiş
durumda. Bu yükün hafifletilmesi için iktidarın bir an önce hem sağlık
sistemine hem de çalışma hayatı ve gündelik hayata yönelik tedbirleri
uygulamaya koyması gerekir. Salgın sürecinde, insanüstü çabayla, yaşamları
pahasına çalışan sağlık çalışanlarının emeklerinin karşılığı maalesef tam
olarak verilmiyor.
Biz pandemi döneminde
yaşamını yitiren sağlık çalışanlarının görev şehidi sayılması için Cumhuriyet
Halk Partisi olarak kanun teklifi verdik, gündeme alınmadı.
Tüm sağlık
çalışanlarını kapsayan ek ödeme verilsin dedik, kabul görmedi. Pandemi’nin
sağlık çalışanları açısından meslek hastalığı sayılması için girişimde
bulunduk, iktidar harekete geçmedi.
Çünkü
hükümet, 5’li müteahhit çetesine kaynak aktarmayı, sağlık çalışanlarından daha
değerli görüyor.
TBMM açılır
açılmaz, bu büyük mücadelenin kahramanları olan sağlık çalışanlarımızın hakkını
ve hukukunu korumak için Genel Kurul’a kanun tekliflerini tekrar getireceğiz,
mücadelemiz onlar için, ülkemiz için, milletimiz için devam edecektir.
“MACRON’UN AÇIKLAMALARINI KINIYORUZ”
İktidarın bir takım uygulamalarıyla
ilgili, Türkiye’de demokrasiye inanan siyasi partiler, millet ittifakı olarak eleştirilerini
dile getirdiklerini, yol gösterdiklerini, mücadele yürüttüklerini belirten
Özkoç, “Ancak herkes ve tüm dünya şunu bilmeli; Hiçbir ülkenin devlet başkanı,
Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı makamı için yakışıksız bir üslupla asla
konuşamaz, iç siyasetimize müdahale etmeye kalkamaz. Fransa Cumhurbaşkanı
Macron’un dün yaptığı açıklama, Türkiye açısından kesinlikle kabul edilemez.
Biz bu açıklamaları, Cumhuriyet Halk Partisi olarak kabul etmiyor, kınıyoruz.”
dedi.
Özkoç, sözlerine şöyle devam etti:
“Macron,
haddini bilmelidir. Akdeniz’de gerilimi tırmandıran üsluptan ve tavırdan
vazgeçmelidir. Yunanistan ile aramızda yaşadığımız sorunu, iki ülke çözebilecek
güce ve tarihsel bağa sahibiz.
Sorun;
diplomasi masasında çözülmelidir. Türkiye, Akdeniz bölgesinde büyükelçisi bulunmayan
Kahire’de ve Tel Aviv’de daha fazla vakit kaybetmeden büyükelçi atamalı, zayıf
bıraktığı diplomatik kanalları güçlendirmelidir.
Yunanistan,
Lozan’da akde bağladığımız çerçevede adaların silahsızlandırılmasını sağlamalı,
anlaşma hükümlerine uymalıdır.
Fransa, enerji
alanındaki çıkarlarını korumak derdiyle, iç siyaset hesaplarıyla hareket ediyor;
vazgeçmeli, masada gölge yaratmamalıdır.
Akdeniz’deki
süreç, açıktır ki Türkiye’nin haklı davasıdır, dünyaya derdimizi daha iyi
anlatmamız gerekir.
AKP
iktidarını da uyarmak istiyoruz; Sakın 2004 yılında Ege Denizinde yaptığınız
hataya düşmeyin. 2004 yılında 3 adayla başlayan işgal, bugün en yakınımızdaki
adaların bile işgal edilmesi ve silahlandırılması sürecini başlattı. Bu süreç
AKP iktidarı tarafından gözü kapalı izlemiştir.
Dün
Macron’un çıkışının ardından ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, devreye gireceği
söyleniyor. Biliyoruz ki Erdoğan için Trump deyince akan sular duruyor. Bu
görüşmeden Türkiye’nin menfaatinin aleyhine bir sonuç çıkmaması için AKP
iktidarını uyarıyoruz.
Türkiye
karada, havada, denizde kendini savunabilecek güçtedir. Asla yabancı ülkelerin
emperyalist emellerine kendi menfaatlerini kurban vermez.”
ÖZKOÇ’TAN SOYLU’YA: “KENDİ VALİNİN
AÇIKLAMASINDAN BİHABER MİSİN?!”
Basın
toplantısında İçişleri Bakanlığı’ndaki FETÖ Operasyonu’na da değinen Özkoç,
Bakan Süleyman Soylu’ya yönelik eleştirilerini dile getirdi:
“İçişleri
Bakanı Süleyman Soylu, dün, ‘görevden alınan kaymakamlarla ilgili hem eksik ve
yanlış bilgiyle yapılan hem de maksatlı yorumların tamamı yalandır’ dedi ve
konuşmasında hem gazetecileri hem de siyasetçileri suçladı.
Ben Süleyman
Soylu’ya soruyorum; sen kendi valilerini takip etmiyor musun, yaptıkları
açıklamalardan bihaber misin? Görevden alınan kaymakam ve vali yardımcılarına
ilk olarak FETÖ'cü diyen siyasetçiler ve gazeteciler değildir, kendi atadığın
Erzurum Valisi Okay Memiş’tir.
Erzurum
Valisi açıkça, görevden alınanların FETÖ soruşturmasından alındığını söylemiş
ve ilaveten "Neden görevden uzaklaştırıldığını devlet olarak biliyoruz.
Bunu sizinle paylaşamam ama pes doğrusu" demiştir.
Pes doğrusu
dediği kişi de Süleyman Soylu’nun bence tam da kendisidir.
Biz
Soylu’nun neden dün görevden alınan kişileri korumaya çalıştığını biliyoruz.
Zamanında
bir televizyon kanalında AKP’li Mehmet Metiner “Korkarım ki FETÖ’yle mücadele
konusunda yeniden zafiyet yaşayabiliriz. Ama Gülen yapılanmasına ilişkin
elimizde listeler var. Burada iktidarı eleştirmek için söylemiyorum.
Hükümetimizi eleştirmek için söylemiyorum. Tam tersi Milli Savunma Bakanımızın,
İçişleri Bakanımızın, bakanlıktaki bütün yetkili arkadaşlarımızın tayin, terfi,
atama konusunda kılı kırk yarmaları gerekiyor.’ diye kendisini uyarmasından
sonra televizyona Süleyman Soylu bağlanıp, “Bir tek FETÖ’cüyü göreve
getirmişsem ve bu söylenmiyorsa bu ülkemize ihanettir. Ben getirmişsem, ben
ihanet ediyorum demektir” demişti.
Ben de şimdi
kendisine söylüyorum; senin valin, kendi atadığın Erzurum Valin diyor ki; ‘Sen
bu FETÖ’cüleri göreve getirdin’. Bir tek kişi söylesin demiştin, söylüyor.
Söyleyen de Erzurum Valin…
Bugün kaymakamlık
sınavlarında hala, farklı cemaatler kisvesi altında FETÖ’cüler Türkiye’nin
önemli makamlarına yerleşiyorsa, bunu sınava giren çocuklar dahi biliyor,
Süleyman Soylu bilmiyormuş gibi yapıyorsa, bu yalana kimse inanmaz.”
SAĞLIK SEKTÖRÜ, DEVLETTEN PARASINI
ALAMIYOR
Özkoç,
vatandaşların bugün sağlık hizmetine ulaşmakta çok zorluk çektiğini, ancak
sistemin tek mağdurunun vatandaşlar olmadığını, ecza depoları ve medikal
firmaların da kamuya verdikleri ilaç ve protez paralarını almakta sorun
yaşadığını anlattı.
Özkoç,
özetle şunları söyledi:
“Önceden
parasını geç ödeyen Sağlık Bakanlığı, artık hiç para ödememeye başladı. Hazine
bitti diyenler, kendi müteahhitlerine, kendi iş adamlarına, geçilmeyen
köprülere, havalimanlarına dolarla para ödemeye devam etmektedir. Onlar için
dolarlar var, ancak sağlık emekçileri için, eczacılar ve medikalciler için para
yok. Sağlık şirketleri için yok.
Sağlık şirketleri, Sağlık Bakanlığı ve Maliye Bakanlığına sesini duyurmaya çalışmıştır. Hazine ve Maliye Bakan Yardımcıları ‘Sorun değil, 2017’den kalan alacaklarınızı da bu yıl verdiğiniz ürünlerin karşılığını da hemen öderiz’ diyorlar. ‘Ama siz de biraz fedakarlık yapın, fiyat indirin” demişler. Ne kadar indirmelerini istemişlerdir sizce? Yüzde 5 değil, yüzde 10 değil, yüzde 30 değil, yüzde 60 fiyat indirmelerini istemişler. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını söyleyince ‘Bırakın biz biliyoruz, siz parayı zamanında alamayacağınızı bildiğiniz için yüzde 60 faiz koyuyorsunuz’ diyorlar. Bu nasıl devleti yönetmektir. Bu nasıl bir devlet ciddiyetidir, adaptır. Kınıyoruz ve soruyoruz; madem öyle, yüzde 60 faiz koyarak faturalandırdılar, siz devletin yetkilileri olarak milletin parasını yüzde 60 faizle devletin kasasından çekecek olan bir anlayış varsa, neden dur demediniz? Eğer medikalciler, eczacılar yalan söylüyorsa, yüzde 15’in üzerinde kar payıyla faiz uyguluyorlarsa, Sayıştay bu işin neresinde, neden denetlemedi? Bu bakanlar, bu uslubü, devlet ciddiyetinden uzak şekilde nasıl ifade edebiliyorlar. Bugün bu paraları ödemediniz ve pandemiyle mücadele ediliyor. Peki yarın ne olacak? Yarın eğer sağlık sistemi çökmeye başlar, ilaçlar verilemez ve medikalciler bu cihazları insanlarımızın sağlığı için devlete ulaştıramazlarsa, iflas ederlerse onları, dolarlarla para ödediğiniz yandaşlar mı kurtaracak. Millete bunun hesabını kim verecek, söylemek zorundasınız.”