Bunun en bariz örneği ne yazık ki sağlıkta şiddette yaşanmaktadır.
Bugün
sağlıkta şiddet cinayetlere kadar uzanmış, çalışanların kafasında kaldırım taşı
kırıldığı, gruplar halinde saldırıların yaşandığı bir vahşet boyutuna
taşınmıştır. Darp etmenin yanı sıra ısırma gibi vakalarda görülmeye
başlanmıştır.
Vatandaş şiddeti adeta bir tedavi yöntemi gibi
kullanmaktadır. Şiddet uyguladığında, hastaneyi birbirine kattığında sağlık
hizmetlerine daha kolay ve hızlı ulaşabileceği gibi tuhaf bir anlayışa sahip olmuştur.
Şiddet
uygulayanların adliyenin kapısından elini kolunu sallaya sallaya çıktığı ancak
yoğun bir kamuoyu baskısı olursa tekrar gözaltına alınıp tutuklandığı tuhaf bir
adalet düzeni yaşanmaktadır.
Tüm bunların
yanı sıra sağlık çalışanlarına karşı bir linç, kültürü geliştirildiğide göze
çarpmaktadır. Başkası adına ilaç yazdırma isteğini reddeden bir aile hekimimiz
olay sonrasında yaşanan gelişmelerin suçlusu olarak gösterilmiştir. Sadece
mevzuatı uyguladığı için toplu bir linç kampanyasına maruz kalmış hatta açığa
bile alınmıştır.
Kısacası
sağlıkta şiddet ve linç sağlık çalışanlarının hizmet üretmesine engel olacak
bir seviyeye gelmiştir. Acil çözümler bulunması gereklidir. Zira bugüne kadar
yapılan düzenlemelerin bir faydası olduğu görülmemiştir.
Sağlıkta
şiddetin durmak bir yana artarak devam etmesindeki en önemli neden etkin ve
caydırıcı tedbirlerin hayata geçmemesidir.
Örneğin
tutuklu yargılama sadece kağıt üstünde kalmaktadır. Uygulamada pek hayata
geçmeyince, şiddet uygulayan elini kolunu sallaya sallaya gezdikçe çözüm olmamaktadır.
Sağlık
çalışanlarına şiddet uygulayanlara, sağlık kurumlarında ortalığı birbirine
katanlara bu işin sonunun tutuklu yargılanmak olduğunun idrakine varmaları
sağlanmalıdır. Devletin ceza sistemi ve uygulayıcıları bunu hissettirmelidir.
Bunun yanısıra
şiddetin bir tedavi biçimi olarak algısı yıkılmalı, şiddet uygulayanların acil
haller dışında kamu sağlık hizmetlerinden belli bir ücret karşılığı
yararlandırılması getirilerek bu durum tersine çevrilmelidir. Yani kişi sağlık
çalışanına şiddet uyguladığında belli bir süre ücretsiz sağlık hizmetinden
faydalanamayacağını bilmelidir, Şiddetin kendisine bir fatura çıkaracağını
anlamalıdır.
Tüm bunların
yanı sıra Türk Sağlık-Sen olarak önerimiz sağlık hizmeti veren birimlerin ve
yerlerin hiçbir ayrım gözetilmeden ( Sıfır Toleranslı Alan) olarak
tanımlanmasıdır. Sıfır toleranslı alanlarda işlenen suçlara en sert yaptırımlar
uygulanır ve bu suçlara karşı hakimlerin bir takdir yetkiside bulunmaz.
Para cezasına çevrilme veya hafifletici sebepler göz önüne alınmayarak cezalar net
bir biçimde verilir.
Böyle bir
alan tanımlaması ile eminiz ki sağlık kurum ve kuruluşları daha güvenli yerler
haline geleceklerdir. Bu konuda sendika
olarak teklifimizi Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere tüm yetkili mercilere
gönderdik.
Sağlıkta
şiddet konusunda da bu tarz çözümlerin faydalı olacağına inanıyoruz. Bir kez
daha dikkat çekmek istiyoruz; Türkiye’de sağlıkta şiddetin önüne geçilmesi için
acil ve sert yaptırımlar gereklidir. Yeni dönemde eski sorunlarla boğuşmak,
kınama ve temenni cümleleri yerine çözüm üretilmelidir. Bunu yaparken de sosyal
taraflarla görüşülerek, birlik içerisinde çözüm üretilmesi de temennimiz ve
Sağlık Bakanlığı’ndan isteğimizdir.
İrfan KORKMAZ
Türk Sağlık-Sen Sakarya
Şube Başkanı