Sakarya Büyükşehir Belediyesi Aralık Kültür Sanat Etkinlikleri Prof. Dr. Sadettin Ökten’in konuk olduğu ‘Şehir ve Medeniyet’ isimli konferans ile devam etti. AKM’de gerçekleştirilen programa çok sayıda kültür sanat dostunun yanı sıra Vali Yardımcısı Mehmet Fatih Çiçekli, Söğütlü Kaymakamı Esengül Korkmaz Çiçekli, Genel Sekreter Yardımcısı Doç. Dr. Furkan Beşel katıldı.
Birey olarak
toplumu oluştururuz
Prof. Dr. Sadettin Ökten, “Şehirleşme çok kolay bir
süreç değildir. Bizler bu süreçte dalgalanmalar yaşayarak evrimleşiyoruz. Bende
bir şehirli olarak ‘nerede durdum, nerede durmaktayım, nerede durmalıyım’
sorularına uzun yıllar boyunca cevap ararken ortaya birey, toplum, eylem, zaman
ve mekân gibi birbiriyle ilişkili birçok konu ortaya çıkmıştır. Bizler birer
bireyiz ve toplumu oluşturuyoruz, ben bir bireyim ve bir toplum içinde
yaşıyorum. Yaşamak, eylem yapmak demektir.
Bir takım eylemler gerçekleştiriyoruz ve bu eylemleri yaparak hayatımızı
idame ettiriyoruz” sözlerine yer verdi.
Zaman ve mekân
çok önemli
Açıklamalarına
devam eden Prof. Dr. Ökten, “Bu şekilde var oluyoruz. Varoluşu şu şekilde
tanımlayabiliriz; ‘Ben eylemlerimle varım, sizde eylemlerinizle varsınız.’
Bizlerin eylemi gerçekleştirebilmesi için iki ana etmen gereklidir. Bunlardan
ilk olanı ‘zaman’ diğeri ise ‘mekândır.’ Zamanı algılayabiliyoruz, bu süreçte
kendimizi fark etmeye başlarız ve kendimizi idrak ederiz. Artık bizim için
belli bir zaman vardır. İlk önce kendimizi fark ederiz daha sonra idrak ederiz.
Mekânın ise bireysel ve toplumsal manada en kâmil hali şehirdir. Bir toplumun
kendi eylemlerini çevresiyle ve detaylarıyla ortaya koyduğu mekân şehirdir.
Toplumu şehirden hiçbir şekilde izole edemeyiz. Eylemler gerekli mekânsal
şartlar yerine getirildiği takdirde ortaya çıkması kolaylaşmaktadır. Kendi hayatımızı kendimiz kurgulamalıyız”
dedi.
Değerler
sistemi medeniyet tasavvurunun birinci ögesidir
Prof. Dr. Ökten, “Değerler sistemi, medeniyet
tasavvurunun birinci ögesidir. Biliyoruz, öğreniyoruz ve inanıyoruz. Herhangi
bir olayı bilmek bize bilgi düzeyinde bir zenginliğe kavuşturur ama bu olaya
inanıp ona göre davranmak bize inanç düzeyinde bir davranışa götürür. Değerler sistemini biliriz veya güvendiğimiz
birisinin bize söylediğine göre davranırız. Kurguladığımız hayat tarzında da
bir tenakuzun bir çelişkinin olmaması gerekiyor ancak ideal ve reel hiçbir
zaman örtüşmez. Zihnimizde bir idealite kurarız ama onu hayata geçirirken
tavizler vermek zorunda kalırız. Neticede bütün eylemlerimize baktığımız zaman
eylemlerimizin de eğer inandığımız özgün değerler sisteminden kaynaklandığını
biliyorsak bu eylemler çelişki içermemeli,
çelişki içeriyorsa yani yapılmayacak bir şey yaparsak ya da yapılacak
bir şeyi yapmazsak üzülürüz. Çünkü
idealiteden bir kayıp vermiş oluruz. Dışarıdan bakanlar bize bu eylemlerimize
göre kimlik verir. Gerçekleştirdiğimiz eylemler bizim kimliğimizi oluşturan
yapıtaşı gibidir” ifadelerini kullandı.