“8 Mart; ailede, toplumda,
siyaset, sosyal ve ekonomik alanlarda eşitliğin sağlanması, emeğin sömürüsünün
ve ayrımcılığın sonlandırılması, kadının insan haklarının ihlal edilmesinin
önlenmesi için; eğitim, kültür, ekonomik ve hukuk alanlarında gerekli çalışmaların
yapılması taleplerini yükselttikleri MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜDÜR. Bu nedenle
kadın mücadelesi aynı zamanda eşitliğin, özgürlüğün ve demokrasinin
mücadelesidir.
Fırsat eşitliğinin
sağlanmaması nedeniyle kadınlarımız eğitim haklarından yoksun kalmakta,
istihdam olanaklarından yararlanamamakta; yönetim ve karar alma
mekanizmalarında yeterince yer alamamaktadırlar. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği
kadına yönelik ayrımcılığa, şiddete neden olmaktadır.
Ülkemizde kadın cinayetlerinin önlenememesini, tam tersi artarakdevam etmesini endişeyle izliyoruz. Kadına
yönelik şiddet, cinayet ve istismar artışlarının nedeni yasaların ve cezaların
yetersizliği değildir. Kadını eşit ve özgür bir birey olarak görmeyen
zihniyetin beslendiği, güç aldığı bir sosyal ve siyasal ortamın sorgulanması yapılmadan,
ortadan kaldırılmadan kadının insan haklarının ihlallerinin önlenmesi mümkün
değildir. Bu nedenle ülkemizde, aile içinden başlayarak kamusal alana yayılancinsiyet ayrımcılığına ve eşitsizliğine neden olacak politikaların sonlandırılması gerekmektedir.
Kadınları toplumsal hayatın
dışına iten ayrımcı ve cinsiyetçi politikalardan vazgeçilerek, kadını sadece
ailenin bir parçası olarak gören, özgür birey olduğunu kabul etmeyen politik ve
kültürel anlayış değiştirilmelidir. Kadının eşit ve özgür birey olmasını
sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi hiçbir tarihsel, kültürel ve dinsel
gerekçelerle engellenmemelidir. Kadınların siyasal, sosyal ve ekonomik alanda
eşit olarak yer almasını sağlayacak toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları
samimiyetle uygulanmalıdır. Kamu Kurum ve Kuruluşlarınca cinsiyet temelinde
ayrımcılık yapmayacak mekanizmalar oluşturulmalıdır. Demokratik, laik ve sosyal
bir hukuk devletinde kadınıneşit ve özgür bir birey olduğu, devletintüm kurum ve kuruluşlarınca içselleştirilmeli ve kadın haklarına
aykırı hiçbir söylem ve eyleme izin verilmemelidir.
Kadınların yaşam haklarının
güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasaya yönelik tartışmalardan
vazgeçilmelidir. İstanbul Sözleşmesinin eksiksiz olarak uygulanması
sağlanmalıdır.
Hak savunucusu olarak
bizler; uzun mücadeleler sonucunda elde edinilmiş Kadın Hakları kazanımlarından
vazgeçilmesine yönelik her türlü girişime karşı, kadının insan hakları
mücadelemizi dünden daha büyük bir inanç ve dayanışmayla sürdürme
kararlılığındayız.
Türkiye Kadın Hukuku
Komisyonu(TÜBAKKOM) üyesi avukatlar olarak; Cumhuriyet Devrimleri ve Kadın
Mücadelesi sonucunda elde edilen kadın hak ve kazanımlarından kayba neden
olacak her türlü zihniyetin, söylemin, girişimin karşısında olacağımızı, kadına
karşı ayrımcılığın ortadan kalktığı, kadının eşit ve özgür bir birey olarakvar olduğu, kadınıninsan haklarının ihlal edilmediği, barışın,özgürlüğün, demokrasinin sağlandığı bir Türkiye ve Dünya için;
kadın haklarının teminatı olan Atatürk Devrimlerine ve Laik Cumhuriyetimize
bağlılıkla, mücadelemizi ve dayanışmamızı sürdüreceğimizi kamuoyuyla
saygılarımızla paylaşıyoruz.”