Sakarya
Üniversitesinde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla “Türkiye’de Kadın”
konulu panel düzenlendi.
SAÜ Kültür
ve Kongre Merkezinde gerçekleşen ve Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih
Savaşan’ın da katıldığı panelin moderatörlüğünü SAÜ Siyaset Bilimi ve Kamu
Yönetimi öğretim üyesi Doç. Dr. Köksal Şahin yaptı. Panele SAÜ Sosyoloji Bölümü
öğretim üyesi Doç. Dr. Sevim Atila Demir, SAÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Dr.
Öğr. Üyesi Dilşad Türkmenoğlu Köse ve SAÜ İletişim Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi
Mustafa Öztunç konuşmacı olarak katıldı.
“Şiddeti fark edebilirsek sorunu çözebiliriz”
Doç. Dr.
Sevim Atila Demir, konuşmasında toplumsal şiddet, kadına yönelik şiddet ve
şiddetin ortaya çıkış nedenleri konularına değindi. Demir, “Toplumsal şiddet
denilince sadece fiziksel şiddet olarak algılanır, fakat birçok şiddet türü
vardır. Şiddet, içerisinde güç eşitsizliklerini içerir. Toplumsal cinsiyet
eşitsizlikleri, sosyal yaşama katılmadaki eşitsizlikler, ekonomi, sosyal statü
eşitsizlikleri gibi eşitsizlikler, aslında var olan şiddet alanı içerisinde
kadına yönelik şiddeti besleyen unsurlardan biridir. Bu yüzden toplumda her
kesimin kadın, erkek ve çocuk şiddetlerinin yansımalarını da görüyoruz.
Kadınlara yönelik olan şiddet daha görünmez olan şiddettir. Toplumlar kültürel
aktarma ile şiddeti öğrenir. Şiddeti bir başa çıkma, disiplin etme, sorun çözme
aracı olarak gördüğümüz için fark edemiyoruz ve bunu kullanıyoruz. Eğer şiddeti
görebilirsek şiddet içinde sağlıklı adımlar atabiliriz” dedi.
Eğitimin
şiddetle ilişkili olmadığını dile getiren Demir, “Maalesef eğitimli ya da
ekonomi durumu yüksek kişilerin şiddet uygulamadığını söyleyemiyoruz. Fakat
şiddete tepki vermede eğitim ve ekonomi belirleyicilik gösteriyor” şeklinde
konuştu.
“Kadının
Kurtuluş Savaşı’ndaki rolü es geçilemez”
Dr. Öğr.
Üyesi Dilşad Türkmenoğlu Köse, kadınlara yönelik siyasal ve toplumsal hakların
tarihsel iyileştirme sürecinden bahsetti. Osmanlı’da 19. yüzyıldan önce kadınlara
okuma hakkının sadece ülkenin önde gelen bürokratik ailelerin çocuklarına yönelik
olarak verildiğini kaydeden Köse, “Bundan sonra eğitimin kadın ve kız çocukları
için yaygınlaştırılması süreci başlar. Islahat Fermanı’nda kadınları
vatandaşlık anlamında eşitleyen bir takım haklar sunuluyor. Boşanma, velayet ve
miras hakkı gibi haklar kazandığını görüyoruz. Cumhuriyet yıllarına
geldiğimizde ise kadının Kurtuluş Savaşı’ndaki rolü hiçbir zaman es
geçilmeyerek, siyasal görünürlük talep edilir. Kadınlar birliği kurulur. 1934’te
de kadına seçme ve seçilme hakkı netleştirilip genel seçimlere yansıtılır. 2002
yılı sonrası süreçte Medeni Kanun’un güncelleştirilmesiyle birlikte kadının hak
alanı bir kez daha göz önünden getirilmiştir. Son olarak Aileyi Koruma Yasası ile
kadına şiddetin önüne geçilmesinin büyük atımlar atıldığı söylenebilir”
şeklinde konuştu.
“Medya
ciddi manada algı yönetiyor”
Dr. Öğr.
Üyesi Mustafa Öztunç, konuşmasında kadına yönelik medya içeriklerinde kadın ve
medyanın algı yönetimi medya kadın ilişkisi konularına değinerek, “İzlediğimiz
her filmden eğitiliyoruz. Hepsinden mesaj verilerek algı yönetiliyor. Dizilerde
mutlak surette cinsellik ve şiddet görürüz. Reyting düştükçe yapımcılar bu iki
faktöre başvuruyor. Eğitsel değeri yüksek yapımlarımız yok. Kadın medyada hangi
boyutlarıyla rol alıyor? Medyada kadının başarısını çok nadir görürüz, daha çok
magazinsel haberlerde öne çıktığını görüyoruz. Her kadın cinayetlerinde medya
açısından kendi ahlaki yapımızı sorgulamamız gerekiyor” diye konuştu.
Panel
soru-cevap kısmından sonra plaket takdimiyle sona erdi.