“Bu teklif
rekabeti korumak amacıyla değil, rekabeti iktidar lehine bozmak amacıyla
getirilmiştir”
“Anlaşılıyor ki
iktidar; siyasal hayatta kaybetmeye başladığı ağırlığını, ekonomi dünyasında
“tekel” kurarak kazanmak istemektedir”
(DP
Basın Merkezi – 12 Haziran 2020) Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal,
Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi
hakkında açıklamada bulundu.
Rekabetin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonundan geçerek TBMM Genel Kuruluna geldi.
Rekabet
Kurumunun tarafsızlığının sorgulanır hale geldiğini ifade eden Genel Başkan
Uysal, “Bu teklif rekabeti korumak amacıyla değil, rekabeti iktidar lehine
bozmak amacıyla getirilmiştir” dedi.
Demokrat
Parti Genel Başkanı Afyonkarahisar Milletvekili Gültekin Uysal, özellikle 9. ve
15. Maddeler üzerinden eleştirilerde bulunduğu kanun teklifi hakkında şunları
kaydetti:
“Kararnameler ile idare edilen sistem”
7 Aralık 1994 tarihinde kabul edilen 4054
sayılı “Rekabetin
Korunması Hakkında Kanun” partimizin iktidarı döneminde yasalaşmıştır.
Rekabet
Kurumu 5 Kasım 1997 tarihinde kurulmuştur. Kurum, kanunu uygulamakla yükümlüdür
ve kanunun uygulanmasını gözetir. Kurum’un icra organı ise Rekabet Kurulu’dur.
2018
yılında mevzuatta yapılan değişiklikten önce Rekabet Kurulu’nun üyeleri; Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı, DPT Müsteşarlığı’nın bağlı olduğu Devlet Bakanlığı,
Yargıtay, Danıştay ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nden gelirdi ve 2 kişi
ise Rekabet Kurumu adayı olarak Kurul’da bulunurdu.
“Rekabet Kurumu bağımsız ve tarafsız olmalıydı”
Bugün
karşımıza çıkan teklifte Rekabet Kurulu üyelerinin atanma usulünün değişmiş
olduğunu görüyoruz. Kararnameler ile idare edilen mevcut yeni sisteme göre Rekabet
Kurulu’nun 7 üyesi (biri Başkan biri İkinci Başkan olmak üzere) Cumhurbaşkanı
tarafından atanmaya başlanmıştır.
Bağımsız ve
tarafsız olması gereken Rekabet Kurumunda da üst düzey atamalar,
Cumhurbaşkanlığı’nın, yani bir siyasi partinin genel başkanının, yani bir
siyasi anlayışın uhdesinde gerçekleşmektedir.
Rekabet
Kurumu; bir şirketin, bir kişinin lehine piyasa oluşmaması için, yalnızca
“üretici”yi korumak değil, tüketiciyi de korumak saikiyle partimiz tarafından,
Avrupa Birliği mevzuatına da uyacak şekilde, 1994 yılında teklif edilen ve
yasalaşan kanun ile kurulmuştur.
Vaktiyle
Türkiye’de rekabeti düzenlemek, rekabet şartlarının bozulmasını engellemek, mal
ve/veya hizmet sektöründe tekel oluşmasının önüne geçmek amaçlarını güden ve tarafsızlığı
mevzuat hükümleri ile sabit olan kurum, maalesef bugün, yöneticilerinin atama
şekilleri dolayısıyla tarafsızlığı sorgulanır hale gelmiştir.
“Rekabeti kendi lehine bozarak kadrolaşıyorlar”
Ne
acı ki siyasette rekabeti ortadan kaldıran 1982
Darbe Anayasası’nın Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Kanunu’na yıllardır
sırtını dayayan, bir de üzerine bu gibi “kadrolaşma”yöntemleri ile rekabeti kendi lehine bozan, “politik piyasa” kurallarını tek başına oluşturan bir siyasi
anlayış, bugün Meclis Genel Kuruluna gelen teklifle ekonomi piyasasında da
rekabetin olumsuz etkilenmesine sebep olacak bir dizi öneri getirmiştir.
“ 9. Maddeye dikkat”
Ekonomi
piyasasında rekabetin olumsuz etkilenmesine sebep olacak maddelerden birisi; 9.
Maddedeki “Kurul, ihbar, şikâyet ya da Bakanlığın talebi
üzerine veya resen Kanunun 4’üncü, 6’ıncı veya 7’nci maddelerinin ihlal
edildiğini tespit ederse, ilgili teşebbüs veya teşebbüs birliklerine rekabetin
tesisi için yerine getirilmesi ya da kaçınılması gereken davranışları ve
teşebbüslerin belirli faaliyetlerini yahut ortaklık paylarını ya da
malvarlıklarını devretmeleri şeklindeki yapısal tedbirleri nihai kararında
bildirir.” şeklinde değişikliktir.
“İktidarda olmayan herkes bu ülkenin zencisi”
Benzer
mahiyette vazife gören kimi üst kurulların ya da kurumların “talimat”ı “emir” kabul edeceğini beyan eden yöneticileri ve yönetim usulü,
dahası iktidarın rızasına aykırı davranan, AKP Genel Başkanı’nı memnun etmeyen
kamu görevlilerinin kızağa çekildiği gerçeği ortada dururken, “iktidardan olmayan herkes bu ülkenin
zencisi” ön kabulü hakim iken bu gibi bir maddenin yasalaşması “mülkiyet hakkı”nın anayasal teminatına
aykırıdır.
“Şirketler için devir kararı çıkarıp
çıkarmayacakları merak konusu”
Böyle
bir maddenin yasalaşması ile asayişi “makul
şüphe” ile sağlamaya kalkan AKP anlayışının atadığı kurulun memurlarının da
iktidar rızası güderek şirketler için “devir”kararı çıkarıp çıkarmayacağı sorulması gereken temel sorudur.
Kaldı
ki adli ve idari hayatta itiraz hakkının neredeyse iktidar ile iltisaka bağlı
olduğu, mahkemelerin tarafsızlığını yitirdiği düşünülürse eğer, bu gibi
işlerler karşısında temyiz merci sorunu da olacağı gayet iyi anlaşılabilecektir.
“Ülkeyi şirket gibi yönetiyorlar”
İktidar
temsilcileri kendi tanımları ile ülkeyi “şirket gibi” yönetmektedir. Bu
tanımlama iktidarın ekonomi dünyası ile ilişkisi açısından düşünüldüğünde
doğrudur. İktidar için ekonomi dünyası da bir tasnife tabi tutulmuştur.
“Bu madde yandaş lehine kullanılabilir”
Dahası
Kamu İhale Mevzuatı dışına çıkılan, istisnai işlemler ile “yandaş” adı
verdiğimiz şirketlere verilen kamusal işler, iktidarın bu maddeyi “yandaş”
lehine kullanabileceğinin bir emaresidir.
İktidarın
yönlendirmesi ile “yandaş”ın ayağına basmış bir başka şirket bu madde uyarınca
cezalandırılabilir, bu madde “muhalif” addedilen ancak tarafsız olmayı tercih
etmiş şirketler, kişiler için bir “sopa” haline gelebilir.
“Şirketlerin ticari sırlarına vakıf olarak neyi
amaçlamaktadır?”
Bir
diğer önemli nokta ise “kişisel verilerin güvenliği” ve “ticari sır” konusunda
içtihadı ve anayasayı ihlal etmesi muhtemel olan 15. Maddede yapılması teklif
edilen değişikliktir.
Bu
maddede “ Defterlerini, fiziki ve elektronik ortam ile bilişim sistemlerinde tutulan
her türlü verilerini ve belgelerini inceleyebilir, bunların kopyalarını ve
fiziki örneklerini alabilir,” şeklindeki yetki, “her türlü evrak” olarak
güncellenmek istenmektedir.
Mevcut
şartlarda ve iletişim teknolojisinin mevcut halinde bu maddede yer alan “her
türlü belge” ibaresi, şirket çalışanlarının/ortaklarının/yöneticilerinin şahsi
telefon/e-posta/bilgisayarlarını da kapsayabileceğinden dolayı sorunludur.
“Görevi
kötüye kullanma” hasletine sahip iktidar bu maddeyi de kendi ya da “yandaş”ı
lehine “ticari sır”lara ulaşmak amacıyla kullanabilir.
Vatandaşı
ilgilendiren işlemleri “ticari sır” olarak izah eden iktidar, şirketlerin
“ticari sır”larına vakıf olarak neyi amaçlamaktadır?
“Rekabeti iktidar lehine bozmak istiyorlar”
Tüm
bu değerlendirmeler ölçüsünde diyebiliriz ki; bu teklif rekabeti korumak
amacıyla değil, rekabeti iktidar lehine bozmak amacıyla getirilmiştir.
Anlaşılıyor ki iktidar; siyasal hayatta kaybetmeye başladığı ağırlığını, ekonomi dünyasında “tekel” kurarak kazanmak istemektedir.”