SAÜ
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hamza Al ile öğrencilerin katıldığı
program, saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başladı.
“Öğrenci Topluluğuna
Dair Bilgiler Verdi”
Etkinliğin
açılış konuşmasını gerçekleştiren Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğrenci
Topluluğu Başkanı NeldinDurmişi, millete hizmetkâr olmak için yola çıkan,
kendisini daima geliştirmeye adayan, geleceğin mülki idari amirleri olarak
bugün tecrübelerini aktarıp bilgiler vermek üzere aralarına teşrif eden Sayın
Valimize teşekkür ettiklerini ifade etti.
“Yöneticilik
Kavramı Üzerinde Durdu”
1978
yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini kazandığını ve 1983
yılında bu fakülteden mezun olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Vali Ahmet
Hamdi Nayir, “Vaktin nasıl geçtiği
anlaşılamıyor, 41 yıl önce ben de sizin gibi bu sıralardaydım, zaman sizler
için de aynı hızda geçecektir. Bölümünüzden mezun olduktan sonra özel sektörü
düşünebilirsiniz ya da kamu sektöründe ilerlemek istiyorum diyebilirsiniz. Kamu
sektöründe yöneticilik düşünürseniz en uygun alanlardan birini mülki idare
olduğunu göreceksiniz.
“Yöneticilikte
İnsan İlişkileri, Donanım ve Karar Yetisi Önemli”
Yöneticiliğin sanat olup olmadığı,
liderlikle eşdeğerde olup olmadığı, doğuştan gelen bazı özelliklerle
desteklenmesi gerekip gerekmediği gibi konularda tartışmalar yaşanabiliyor.
Yönetici olarak doğulur mu? Yoksa alınan eğitimlerle iyi bir yönetici olunur
mu? Bunlar tartışılan konulardır. Ben doğuştan gelen özellikler yanında
eğitimle geliştirilecek beceriye sahip olunması gerektiği kanaatindeyim. Eğer
iyi bir yönetici olmak istiyorsanız, insan ilişkileri alanında bir beceriniz
olması gerekiyor, mevzuat ve uygulama gibi konulara hâkim olabilmek için teknik
anlamda donanımlı olmanız gerekiyor, yine hızlı karar verebilme yetisine sahip
olmanız gerekiyor. İşte bir yandan eğitimini alırken aynı zamanda doğuştan da
bu özelliklere yatkın olarak kişilerin yöneticiliği seçmesinin önemi burada
ortaya çıkıyor.
Yönetimin çok farklı tanımları olsa
da, bir amaca ulaşmak için örgüt yapısına ihtiyaç duyan ve örgüt içerisinde
faaliyetleri olan bir olgudur diyebiliriz. Tabi yönetim içerisinde yöneticiler
ile birlikte yönetilenleri de bulundurması gerekir, amaçları da bulundurması
gerekir, bu amaçlara ulaşmak için yürütülen faaliyetleri de bulundurması
gerekir, stratejiler, politikalar bulundurması gerekir, bir sistemin ve bir
denetimin de olması gerekir. İşte tüm bunların başında bulunup yetki ve
sorumluluk taşıyanlar yöneticilerimizdir, sizler de bu hususları ileride yerine
getirecek olan adaylarsınız.
“Seçilmiş ve Atanmış Yöneticiler
Vardır”
Genel olarak dünyada ve
Türkiye’mizde iki ana ayrım vardır. Bunlardan birisi kamudaki yöneticilerimiz,
diğeri de özel sektördeki yöneticilerimizdir. Özel sektördeki her firmanın, her
şirketin farklı yönetim yapıları vardır. Kamu yönetiminde de iki ana başlık
vardır. Bunlardan ilki atanarak göreve gelenlerin yer aldığı merkezi idareler,
bir diğeri de seçimle iş başına gelen yerel yönetimlerdir. Merkezi idare
dediğimizde başında Sayın Cumhurbaşkanımızın olduğu, Ankara’daki Bakanlıklar
ile onların taşra teşkilatlarından sorumlu olan biz Valiler ve Kaymakamlar akla
gelmelidir. Valiler illerinde Sayın Cumhurbaşkanımızın temsilcisi olarak tüm
Bakanlıkların ayrı ayrı politikalarından, uygulamalarından sorumlu kişiler
olarak bu görevleri icra ediyoruz. Aynı şekilde Kaymakamlarımız da kendi ilçe
hudutları içerisinde mülki idare görevlerini yerine getiriyorlar. Valiler ve
Kaymakamlar Ankara’nın yereldeki temsilcileridirler. Birçok organı seçimle
işbaşına gelen yerel yönetimler ise, Belediyeler, İl Özel İdareleri ve Köy İdareleridir.
“Yöneticiliğin
Tarihini Sorgulamamız Gerekiyor”
Okullarımızda birçok konunun
başlangıcı olarak farklı tarihler verilebiliyor. Örneğin insan haklarının
başlangıcı olarak MagnaCarta gösterilebiliyor. Yönetim biliminin ortaya
çıkmasını 17. Yüzyıla tarihleyebiliyorlar. Ancak onlardan önce bu konularda
herhangi bir ilke, prensip, telkin ya da tavsiyeler yok muydu diye sorgulamamız
gerekiyor. Bunları iyice araştırıp iyice düşündüğümüzde, elbette vardı
diyebiliyoruz. Kendi tarihimize baktığımızda bir yönetimin nasıl olması
gerektiğine dair, yöneticiliğin ne demek olduğuna dair çok fazla kaynak
bulabiliyoruz.
“Şeyh
Edebali’den Yöneticilik Dersi”
Mesela Şeyh Edebali, damadı olan
Osman Gazi’nin aynı zamanda akıl hocasıdır. Osman Gazi’ye Bey unvanı verildiği
zaman onun yöneticilik sıfatına etki edecek o altın değerindeki telkinlerde
bulunuyor. O asırlarda ‘Tembihname’ dediğimiz eserlerde yer alan ve halkın
geneline doğruyu, güzeli anlatan bu öğretiler, mutlaka yöneticiye de tavsiye
niteliğinde kavramlardı. Bütün bunlar gösteriyor ki yönetimdeki temel ilke ve
prensipleri çok öncelere götürmek mümkündür. Şeyh Edebali’nin o döneme etki
eden tüm öğütlerini, bizler bugünümüze de geleceğimize de ışık tutan ilkeler
olarak görüyoruz” diyerek Şeyh
Edebali’nin Osman Gazi’ye verdiği öğütleri aktardı.
“Hz Ali’nin
Tavsiyelerini Aktardı”
Tarihte
yöneticilere devlet büyüklerince yapılan tavsiyelerin çok önemli olduğunu
belirten Vali Nayir, “Yine Hz. Ali’nin
Mısır’a Vali olarak tayin edilen Mâlik bin Hâris el-Eşter'e hitaben yaklaşık
bin 400 yıl önce yazdığı tavsiyeler de yöneticiliğin tarihteki konumunu en
güzel şekilde ortaya çıkarıyor. İşte bunlar insan ilişkilerine bir şekil, bir
format kazandırmaya yöneliktir” diye belirtip bu tavsiyelerin bazı başlıklarını
öğrencilerle paylaştı.
“Tavsiyelerde
Bulundu”
Öğlencilerin
yönetici olmaya niyet ettiklerinde tarihimizden, kültürümüzden gelen hususları
dikkate alarak yola çıkmaları gerektiğine işaret eden Vali Ahmet Hamdi Nayir, “Genel kapsayıcı bir alanı olan mülki idare
amirliği üst bir görev olduğu için, elbette ki farklı zorlukları da bulunuyor.
Kaymakamlık, Vali Yardımcılığı, Bakanlık merkezindeki farklı birimler ve
Valilik görevleri olmak üzere Sakarya benim 15. görev yerim oluyor. Bu görev
farklı yerleri keşfetmeye, farklı insanlar tanımaya yönelik bir fırsat
sunmasının yanında elbette ki insanı yoruyor. Görev yeri değişikliklerinden eş
ve çocuklar da etkileniyor. Bu açıdan bakarsak işin en zor kısımlarından birisi
diyebiliriz, ancak bunlar aşılmayacak zorluklar değildir. Bu görevi icra
etmenin pozitif yanları daha fazla diyebilirim. Kendi adıma görev yaptığım
yerlerden çok şey öğrendiğimi ve hayatıma yeni anlamlar kattığımı
söyleyebilirim. Görev yaptığımız yerlerin kültürü, insanı, hayatımıza
kattıkları ve tatmin duygusu, maaşla ifade edilebilecek şeyler değildir. Bu
mesleği seçmenizde bu duygu ve hislerin de etkisi mutlaka olacaktır.
Eğer ben çok fazla yer gezmeyi
sevmiyorum, rahat etmek istiyorum, eleştirilmek istemiyorum ve anlık doğru
kararlar vermede sıkıntı yaşıyorum diyorsanız, elbette zorlanacağınız bir
görevdir.
“Yönetimde
İşbirliği Çok Önemli”
Temel yasamız olan 5442 sayılı İl
İdaresi Kanununda bir mülki idare amirinin görevleri, yetki ve sorumlulukları
açık bir şekilde belirlenmiştir. Yürürlükte olan mevzuat hükümlerini İl ve
ilçelerde uygulama görevlerimizin yanı sıra, denetim görevlerimiz var,
yönlendirme görevlerimiz var, bölgenin turizm, sanayi açısından gelişmesi için
yapılabilecek işlerle ilgili olarak üzerimize düşen görevler var. Birçok konuda
yaklaşık 100 civarında farklı komisyonun başkanlığını yapıyoruz. Büyük bir ekip
ile çalışıyoruz, İllerde bizim adımıza İl İdare Şube Başkanları her biri kendi
alanında temsilcimiz olarak çalışıyorlar. İlçelerde de İlçe İdare Şube
Başkanları yine aynı şekilde Kaymakamlarıyla birlikte o ilçenin ihtiyaçlarını
gidermeye yönelik çalışmalar yapıyorlar. Bu görevleri yaparken de, İlin ve
ilçelerin tüm paydaşları ile istişarelerde bulunuyoruz. Yerel yönetimlerle,
sivil toplum kuruluşlarıyla, üniversitelerle de yakın işbirliğine önem
veriyoruz. Örneğin, içerisinde Valiliğimiz, Ticaret ve Sanayi Odamız ile
üniversitelerimizin yer aldığı KÜSİ olarak kısaltması olan Kamu Üniversite
Sanayi İşbirliği faaliyetlerini takip ediyoruz. . Bölgenin kalkınması için
çalışmalar yapan bu teşkilat, belirli zamanlarda sık sık toplantılar yaparak,
üniversitelerimizin ve Milli Eğitimimizin yetiştirmiş olduğu meslek eğitimi alan
öğrencilerin nerelere yönlendirilmesi gerektiğini görüşüp eksiklikleri tespit
ediyorlar. Yine aynı şekilde şu anda 8 tane faal halde bulunan Organize Sanayi
Bölgesinde görevlerimiz var. OSB’lerin çalışmalarının takibini, kontrolünü,
yönlendirmesini, denetimini de yine bizler yapıyoruz. Adli ve askeri
kuruluşların görev alanına müdahale etmeden kamuya ait olan her şeyden
sorumluyuz. Adli ve askeri teşkilatlarla da işbirliği yaptığımız hususlar var.
“Ahmet Vefik
Paşa’yı Anlattı”
Osmanlı’nın yetiştirmiş olduğu çok
önemli simalardan biri olan ve 1823-1891 yılları arasında yaşamış Ahmet Vefik
Paşa’yı duymuşsunuzdur. Kendisi bakanlık, valilik, diplomatlık yapmıştır. Aynı
zamanda bir edebiyatçıdır, tiyatro eserleri yapmıştır. Osmanlıcada ‘M’ harfi
ile başlayan birçok sıfat sayabiliriz. Mesela bir ilmi öğretene Muallim
diyoruz, fikir sahibi birisini de Mütefekkir diye tabir ediyoruz. Ahmet Vefik
Paşa bir yöneticide olması gereken sıfatları baş harfi ‘M’ olan 24 ayrı
başlıkta belirlemiştir. Sizler de bir yönetici olmayı planlıyorsanız, bu
kelimelerin karşılığını iyi öğrenip kendinizi ona göre hazırlamalı ve yola
bunları bilerek çıkmalısınız”diyerek bunlardan örnekler verdi.
Öğrencilerin
yönelttiği soruları samimi bir şekilde cevaplandırarak onlara tavsiyelerde de bulunan
Vali Nayir, her hafta Çarşamba günleri bir okulu ziyaret ettiğini, bu haftaki
okul ziyareti yerine bu programda üniversiteli gençlerle bir araya geldiğini
belirtip herkese derslerinde başarılar diledi.