Bütün insanlığın ortak değerlerinin güvence altına
alındığı, temel hak ve hürriyetlerin en iyi şekilde kullanılmasını sağlayan,
insanın en doğal hakkı olarak kabul edilen yaşama hakkından kişi hürriyetine,
adil yargılanmadan sosyal güvenliğe kadar tüm insanlığa verilmiş bu haklar,
ülkemizde 1949 yılında Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak iç hukukumuzun
önemli bir parçası haline getirilmiş, diğer taraftan Anayasa ve Kanunlarla da
koruma altına alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, beyannameyi ilk
tanıyıp imzalayan ülkeler arasında yer alması, insan haklarının korunması ve
geliştirilmesi adına önemli adımlar atması, bu konudaki hassasiyetinin,
samimiyetinin ve kararlılığının göstergesidir.
İnsanın eşref-i mahlûkat olarak yaratılmışların en
şereflisi olduğuna inan bir anlayışın ve medeniyetin mensubu olarak bizlerin en
büyük arzusu ve en büyük sorumluluğu da, bütün insanların hiçbir ayrım
gözetilmeksizin sadece insan olmasından dolayı onurlu bir yaşam sürmesine
yardımcı olmaktır.
Tarihinden miras alarak insanı merkez alan medeniyet
tasavvuru ve engin tarihi birikimiyle; dini, ırkı, rengi ne olursa olsun insana
hak ettiği değeri vermiş olan tarihi mirasımız, medeniyetimiz ve bütün bu
değerlerin vücut bulmuş hali Cumhuriyetimiz kişi hak ve hürriyetlerinin
korunması, yaşatılması ve uygulanmasında her zaman en üst düzeyde hassasiyet
göstermiştir. Bu necip millet, dün
olduğu gibi bugün de her türlü ayrımcılığı reddeden, insanı baş tacı yapan,
toplumların, ülkelerin ve insanların farklılıklarını ortak yaşam alanımız olan
yeryüzünün zenginlikleri olarak değerlendirerek bütün renk ve desenleriyle
birlikte yaşamanın en güzel örneklerini sergileyip insanlığına örnek olmaya
devam etmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle; 10 Aralık İnsan Hakları
Gününün tüm insanlığa ve milletimize huzur içinde birlikte yaşama ve kardeşlik
getirmesini temenni ediyor, tüm vatandaşlarımızın ‘Dünya İnsan Hakları Günü’nü
en içten dileklerimle kutluyorum.