BATI EMPERYALİZMİNE KARŞI ZAFER
30 Ağustos 1922 günü Batı
emperyalizmini yendik.
Türk Devrimi iki yüzyıldır Batı
emperyalizmine karşı savaşıyor ve zaferler kazanıyor. Büyük Devrimci Mustafa
Kemal Atatürk, 1920’lerden 1938’e kadar “Mazlum milletler, emperyalizmi mahv ve
perişan edecektir” dedi. 1933 yılında Mısır Büyükelçiliğinde şafak sökerken
bugünleri öngörüyordu:
“Doğudan şimdi doğacak olan güneşe
bakınız. Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Doğu
milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum. Bağımsızlık ve hürriyetine
kavuşacak olan daha çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşları
şüphesiz ki ilerlemeye ve refaha yönelik olarak vuku bulacaktır. Bu milletler
bütün güçlüklere ve bütün engellere rağmen mânileri yenecektir ve kendilerini
bekleyen geleceğe ulaşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok
olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen
yeni bir ahenk ve işbirliği çağı geçecektir.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri,
Kaynak Yayınları, c.26, s.144)
İşte bugün o Batı emperyalizmi mahv
ve perişandır. Atatürk Devrimciliği, Batı emperyalizmine teslimiyetin değil,
Batının emperyalist medeniyetine karşı zaferin eylemidir.
ANADOLU YOKSULLARININ ZAFERİ
30
Ağustos’un kahramanları, Anadolu ve Trakyamızın yamalı şalvarlarıyla ve çıplak
ayaklarıyla savaşan yoksul halkıdır.
30 Ağustos’un kahramanları, İmalatı Harbiye Atölyelerinde fişek dolduran, cepheye mermi taşıyan yoksul Türk kadınıdır
Yoksulduk,
yamalıydık ama Asyalıydık ve tıpkı bugünkü Afgan halkı gibi şerefliydik.
Bugün
de Türk Ordusu ve Türk milleti olarak emperyalizmin ön cephesindeyiz. 99 yıl
öncesindeki gibi başımız dik ve yüreğimiz gururla çarpıyor! Çünkü ABD’nin
Kafkas ve Batı Asya planlarını bozguna uğratan biziz ve Asyalı mazlum
kardeşlerimizle birlikteyiz.
AYNI
ZAMANDA İÇ SAVAŞIN ZAFERİ
1920’den 1922’ye uzanan süreç bir
tarih dersidir. Her kurtuluş savaşı, aynı zamanda iç savaştır. Ankara’da
kurulan millî devrimci hükümet, dış düşmanlarla savaşırken, bir yandan da iç
cephede İngiliz ve Fransız emperyalizminin ve işbirlikçi padişah hükümetinin
örgütlediği tam 23 isyanı bastırmıştır.
30 Ağustos, yalnız emperyalizme
karşı savaşın zaferi değil, aynı zamanda iç savaşın zaferidir.
Düşman, o zaman da bugün olduğu gibi yalnız dış cephede değil, aynı zamanda iç cephedeydi. Biz 30 Ağustos zaferiyle, iç cephedeki yıkıcılığı da ezdik. Bugün Biden planları içinde “yaratıcı yıkıcılık” peşinde koşanların kulağına küpe olsun!
DÜNYA DEVRİMİNİN ZAFERİ
30
Ağustos, aynı zamanda Dünya Devriminin zaferidir. Türkiye Millî Devrimci Hareketi,
19. Yüzyılın ortalarından beri Dünya Devriminin ön cephesindeydi. 1876, 1908
devrim duraklarından geçen Millî Kurtuluşumuz, Trablusgarp, Balkan ve Birinci
Dünya Savaşlarında da “Batı Medeniyeti” denen tek dişi kalmış canavara karşı
Dünya Devriminin ön safındaydı.
Asya’dan yükselen devrim, Sakarya’daki, Dumlupınar’daki silah arkadaşımızdı.
26 Ağustos 1922 günü Büyük Taarruz şafağındaki Kocatepe fotoğrafı, Türk-Rus dostluğunun komuta kademelerindeki arkadaşlığını yansıtıyor. Atatürk’ün arkasında siperde yatan asker, Sovyet şapkalı ve Sovyet kaputlu Kızıl Ordu subayıdır.
MAZLUM MİLLETLERİN ZAFERİ
30 Ağustos Zaferi, Hindistan ve
Afganistan’dan Suriye ve Cezayir’e kadar bütün mazlum milletlere umut ve
cesaret verdi, onların derinliğindeki kahramanlığı ateşledi.
Hindistan’ın kurtuluş mücadelesinin
önderi Gandi, “Türklerin zaferine kadar biz İngilizleri Tanrı sanıyorduk” der.
Biz Türk milleti, Doğunun imanıyla Batının Tanrısını yendik.
Çağdaşlık çalımı satan o Tek Dişi Kalmış Canavar, yüzyıldır hor gördüğü, gerici yaftası astığı Asya’nın Afrika’nın ve Latin Amerika’nın yoksul halklarına yeniliyor, yeniliyor, yeniliyor. Yenen biziz ve emperyalist uşaklarının ellerinde yalnız çamur kalmıştır.
Bugün en sonuncu kurtuluş zaferinin
kahramanı olan Afgan milleti, 30 Ağustos 1922 günü bayram yapıyordu. Çünkü omuz
omuza savaşmıştık. Türkiye, Afganistan ve Sovyet Rusya devletleri, daha 1921
yılında savaşın ateşi içinde birbirlerini tanıdılar ve aynı cephede savaştılar
ve zafer kazandılar. Afganlarla ve Sovyet Devrimcileriyle silah arkadaşlığımız
yüzyıllık bir tarihe sahiptir.
99 YIL ÖNCESİNİN VE BUGÜNÜN ÖN
CEPHESİ
Bugün Türkiye, Rusya,
İran, Çin, Pakistan ve Orta Asya ülkeleri, dünyanın geleceğini etkileyen bir
kale oluşturuyorlar. Vietnam’dan Suriye’ye Libya’dan Küba’ya kadar bütün
insanlık, Afgan milletiyle birliktedir.
30 Ağustos 1922’de ön
cephede Mustafa Kemal Paşa’nın Türkiyesi vardı. Şu an bu cephenin ön safında
Afgan devleti ve milleti bulunuyor.
Afgan savaşçılarından
iğrenenlerden bütün insanlık iğreniyor.
VATANSIZLARI PERİŞAN
EDEN ZAFER
İşte görüyoruz,
Afganistan’da perişan olan yalnız ABD değildir, Türkiye’deki Biden tayfası da
perişan vaziyette. Kabil Havaalanı’nda ABD uçaklarının tekerleğine kafalarını
uzatanların kaderini paylaşanlar, gelecekleri karardığı için karamsarlık
kuyusunda çırpınıyorlar. İnsaniyete ve kadına düşmanlıklarını gizleyen
maskeleri yırtılmıştır ve yere düşmüştür.
Bugün Afganistan, Rusya, İran ve Çin
düşmanlığı yapanlar, 30 Ağustos 1922 günü Türkiye’den kaçma telaşına düşenlerin
soyundan gelenlerdir. Onlar, elbette Türk Milletiyle, Türk Ordusuyla, Türkiye
hükümetiyle, Vatan Partisiyle ve Afgan milletiyle aynı gemide değiller. Onların
gemisinin kıçındaki bayrak, Biden’in yerlerde sürünen bayrağıdır.
DÜNYA DEVRİMİNİN YENİ YÜKSELİŞİ
Dünya, tıpkı 99 yıl öncesindeki gibi
yeni bir devrimci yükseliş içine girmiştir. Nükleer silahları olan ABD
emperyalizmi, Afgan Milletinin bağımsızlık sevdasına ve iman dolu göğsüne
çarptı ve yere yıkıldı.
Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz!
ABD’nin dünya efendiliği iddiası, en son Afgan milletinin ayakları altında
kalmıştır.
Ne mutlu biz Türk milletine, 99 yıl
önce mazlumlar dünyasına umut ve cesaret veren 30 Ağustos zaferinin
kahramanıyız!
Ne mutlu biz Atatürk’ün yiğitlerine,
30 Ağustos’ta yükselttiğimiz kurtuluş bayrağı, yüzyıldır elden ele geçti ve
bugün Afganistan’da dalgalanıyor.
VATAN
PARTİSİ
BASIN
BÜROSU