İSİG Meclisinin verilerine göre;
17 Ağustos 2009: Çoşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda Ramazan
topları için patlayıcı üretilen laboratuar bölümünde patlama meydana geldi.
Üretim tesisindeki binaları yerle bir eden patlamada 1 işçi hayatını kaybetti,
33 işçi yaralandı.
29 Eylül 2009: Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda meydana gelen
patlamada 1 işçi öldü, 1 işçi yaralandı. Yangına maytap fitillerinin kurumadan
kesilmesi sebep oldu.
11 Şubat 2011'deki patlamada bir çocuk annesi 33 yaşındaki işçi
Hediye Hallaç hayatını kaybetmiş ve 10 işçi yaralanmıştı...
14 Aralık 2014’te fabrikada gerçekleşen patlamada 38 yaşındaki işçi
Yılmaz Şapoğlu hayatını kaybetmişti. Aileye dava açmayın, ev-maaş verelim
dendi. Eşi kabul etmedi. Adalet istedi. Şirket de fabrikayı zarara uğratmaktan
karşı dava açtı.
27 Ocak 2018'de Niğde'deki fabrikada gerçekleşen patlamada 32
yaşındaki işçiler Muharrem Alkan ve İlyas Ünlü hayatlarını kaybetmişlerdi...
Hendek halkının çeşitli basın
kuruluşlarına verdikleri röportajlara göre yukarıdaki tarihlerin dışında da
çeşitli patlamalar yaşanmış ancak basında yer bulmamış. Aslında senaryo
tanıdık, işçiler yaşamını yitiriyor ve işveren aynı işi yapmaya devam
edebiliyor.
Patlayıcı maddelerin üretimi ile
ilgili doğrudan çıkarılmış mevzuatlar, 1987 tarihli “TEKEL DIŞI BIRAKILAN
PATLAYICI MADDELERLE AV MALZEMESİ VE BENZERLERİNİN ÜRETİMİ, İTHALİ, TAŞINMASI,
SAKLANMASI, DEPOLANMASI, SATIŞI, KULLANILMASI, YOK EDİLMESİ, DENETLENMESİ USUL
VE ESASLARINA İLİŞKİN TÜZÜK “ ile birlikte daha geniş kapsamı olan 2 Mart 2019
tarihli “BÜYÜK ENDÜSTRİYEL KAZALARIN ÖNLENMESİ VE ETKİLERİNİN AZALTILMASI
HAKKINDA YÖNETMELİK” tir. Ayrıca kullanılacak ekipmanların da ATEX direktifi
olarak bilinen MUHTEMEL PATLAYICI ORTAMDA KULLANILAN TEÇHİZAT VE KORUYUCU
SİSTEMLER İLE İLGİLİ YÖNETMELİK (2014/34/AB)” hususlarına uygun olması
gerekmektedir. Bilirkişi incelemesinde
bu yönetmeliklere uygunluğun değerlendirilmesi bir zorunluluktur. Ancak
bilinmelidir ki işyerinin bu mevzuata uygun hale getirilmesi, işletme içinde
yapılacak yatırımlar ile mümkün olmaktadır ve bu nedenle karar verici de
uygulayıcı da işverendir.
Yukarıda adı geçen tüzük,
depoların denetimi için aşağıdaki maddeyi içermektedir.
Depo denetlemeleri
Ek
Madde 3 – (Ek: 14/5/2001 - 2001/2443 K.)
Yılda en az üç defadan az olmamak üzere, patlayıcı madde depolarının Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı
valilikçe oluşturulacak komisyon tarafından denetlenir. Her denetlemede,
güvenlik uzaklıklarına etki eden unsurların bulunup bulunmadığı da
belirtilerek, hazırlanan depo denetim formlarının bir örneği valilikçe İçişleri Bakanlığına gönderilir. Gerek
görüldüğünde İçişleri Bakanlığınca oluşturulacak komisyonca da depo
denetlemeleri yapılabilir.
2011 yılından buyana hangi
kurumlar kaç denetleme yapmıştır, Valilik denetim raporlarını İçişleri
Bakanlığı ile paylaşmış mıdır? İçişleri Bakanlığı bir komisyon oluşturarak
denetim yapmış mıdır? Bu soruların yanıtları kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Bu denetimlerin yapılıp
yapılmadığı, yapıldıysa ne tür bulgulara yer verildiği de önemlidir. Valilik
denetimlerin uygun şekilde yapıldığını ifade etmektedir. Peki denetimler uygun
şekilde yapıldıysa işçilerin ölümüne neden olan kusurlar kimlere aittir?
Her iş cinayeti sonrasında
alıştığımız üzere bu patlamadan sonra da ilk gözaltına alınanlar firmanın
sorumlu müdürü ve iş güvenliği uzmanı ile 2 ustabaşıdır. İşverenin talimatı ve
kararları altında çalışan kişiler gözaltına alınırken işverenin olay mahallinde
dolaşabilmesi son derece sakıncalı ve hukuk dışıdır. Haber bültenlerine
yansıyan ve işverenin bir yakının olay yerinden bir bilgisayar çıkarmak
isterken jandarmaya yakalandığı haberi ile yine kayıp olan son işçinin arama
faaliyetleri devam ederken diğer işçilerin fabrikaya çağrıldığı ve enkaz
temizliği faaliyetinde çalıştırdıkları yönündeki yöre halkının ifadeleri de bu
konudaki kaygıları artırmıştır. Yine çalışanlarda kişisel koruyucu ekipmanların
olmadığı, fabrikaya sigara dahi sokulduğu gibi iş güvenliği konusunda
uygunsuzlukların olduğu ifadeleri de değerlendirilmelidir.
6331 sayılı İSG Kanunu, işyerinde her türlü önlemi alma ve güvenlik
şartlarının gelişen teknolojiye uygun olarak iyileştirilmesi yükümlülüğünü
işverene vermiştir. Öte yandan iş güvenliği uzmanlarına ise işverene
rehberlik etmek, tespit ve önerilerini işverene iletmek görevini yüklemiştir.
Kaldı ki söz konusu uzman bu işyerine bir Ortak Sağlık Güvenlik Birimi
üzerinden yarı zamanlı hizmet veren bir danışmandır. Bunlar göz önünde
bulundurulunca sorumluların korunması adına o işletmede ücret karşılığı
çalışanların günah keçisi haline getirilmesi ne vicdanidir ne de yasalara
uygundur. Davutpaşa’da Ostim’de, Soma’da ve daha bir çok iş cinayetinde gerçek
sorumlular cezalandırılmadığı için bugünleri yaşadık ve bugünün hesabı da
gerçek sorumlularına sorulmazsa, yarınlarda yeni iş cinayetleri hatta
katliamların yaşanması kaçınılmaz olur. Ücretlerini işyeri sahiplerinden alan
İş Güvenliği Uzmanları’nın bağımsız ve işin gereklerine uygun
değerlendirmelerde bulunması her zaman ve her ortamda beklenemez; İşverenlere
maliyet çıkartacak önerilerde bulunması çoğu kez mümkün olamamaktadır. Bir kez
daha İş Güvenliği Uzmanları’nın bağımsız ve tarafsız, işin gereklerini özgürce
yansıtabileceği uygun koşulların oluşturulması için ilgili tarafların bir araya
gelmesi gerekmektedir.
Kamuoyuna yansıdığı üzere
neredeyse hemen her gün bir fabrika yangını olmaktadır. 2017 yılında en az 182
endüstriyel yangın, 2018 yılında en az 385 endüstriyel yangın olayı olmuştur.
Bu yangınlarda en az 25 kişi ölmüş, en az 72 kişi de yaralanmıştır. Endüstriyel
yangınlar kapsamında değerlendirilmesi gereken bu yangınların özellikle son
yıllarda sıklıkla olması, konuya ciddiyetle eğilmeyi gerektirmektedir. Bu
noktada 4857 sayılı İş Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı İş Güvenliği Kanunu vb.
düzenlemelerle getirilen sistemin yangın, patlama ve iş kazaları/iş cinayetleri
vakalarını önlemek üzerine kurgulanmadığını belirtmeliyiz. Getirilen kimi
kurallar da kâğıt üzerinde kalmaktadır.
İş güvenliği denetimleri
artırılmalı, tespit edilen uygunsuzluklarda “caydırıcı” idari ceza işlemleri
mutlaka uygulanmalıdır.
Yine, Ulusal İş Sağlığı ve
Güvenliği Konseyi etkin bir şekilde çalıştırılmalıdır.
Yangın nedenleri ve hasarları
üzerine veri ve bilgilerin toplandığı Yangın Bilgi Bankası kurulmalıdır.
Konuyla ilişkili yasa ve
yönetmeliklerin olduğu Ülkemiz, maalesef iş cinayetlerinde Avrupa 1.’liği, dünya 3.’lüğü sırasında yer
almaktadır. Bu bize sistematik olarak bir sorunun varlığını işaret etmektedir. İSG
Mevzuatları; TMMOB, Tabipler Birliği, belediyeler, sendikalar ve işveren
temsilcileri ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı’ndan oluşan ortak bir Çalışma Grubu tarafından yeniden ele
alınmalıdır.
Ayrıca, İSİG Meclisinin
verilerinde İş kazalarında yaşamını yitirenlerin %98’inin sendika üyesi
olmadıklarını göstermektedir. Bu veri Sendikaların, işçilerin sadece ücretleri
üzerinden bir araya gelinen yapılar olmadığını, çalışanların yaşam hakları
açısından da çok önemli olduklarını göstermektedir.
Hem iş sağlığı, güvenliği hem de
çevre açısından büyük endüstriyel kazaların önlenmesinde mevzuat gereği gerekli
tedbirlerin alınması ve eylem planlarının uygulanmasının önemli olduğuna bir
kez daha acı bir şekilde şahit olduk. Tesis çalışanları ve çevre halkına bir
kere daha baş sağlığı ve geçmiş olsun diyoruz.
Olay soruşturmasının kamuoyuna kapalı, meslek odaları ve sendikaların katılımı sağlanmadan yürütülmesini doğru bulmuyoruz. TMMOB’nin bu iş cinayetinin takipçisi olacağı bilinmelidir. 07.07.2020
TMMOB Sakarya Bileşenleri
Makina Mühendisleri Odası
İnşaat Mühendisleri Odası
Elektrik Mühendisleri Odası
Mimarlar Odası
İç Mimarlar Odası
Jeofizik Mühendisleri Odası
Ziraat Mühendisleri Odası