Kanser, hastalığı teşhis edilen birçok kişide başlangıçta ciddi bir kaygı ve depresyona yol açabilir. Duygusal olarak etkilenen hastaların, partnerleri ile ilişkilerinin bozulması çok sık görülen bir problemdir.
Hasta doktoruna karşı şeffaf olmalı
Cinsel yaşam; tedavi esnasında veya sonrasında en çok etkilenen ve birçok kişi için hala ‘’mahrem’’kabul edilerek sorunların paylaşılamadığı bir alandır. Oysa kanser tedavisi esnasında düzenli bir cinsel yaşam tedavi sürecini de olumlu etkileyeceği için hastalara öncelikli önerimiz tedavi sürecinde doktorları ile cinsel hayat konusunu açıkça konuşmalı ve bilgi almalarıdır. İki kişi arasındaki sevgi ilişkisi; bedensel çekicilik, şefkat ve güven üzerine kurulur. Bu üç özellik; eşler arasında korunabilirse, bu kanser tedavisinin başarısını çok olumlu yönde etkiler. Hayata olumlu bakabilmenin, kanser tedavisinin başarısında olumlu rol oynadığı artık kesindir. Ancak kanser tedavisi alan kişi, fiziksel çekiciliklerinin yok olduğunu düşünüp cinsel hayattan uzaklaşıyorlar. Bu kaygıya ek olarak; hastalığın bulaşabileceği ya da ağrıya yol açabileceği gibi yanlış birtakım bilgiler de eklenince, kanser tedavisi birçok eş arasında sancılı bir sürece yol açıyor. Yapılan bir araştırmada kanser tedavisi uygulanan hastaların yüzde 82‘si, cinsel hayatla ilgili kaygı duyduklarını ifade etmişlerdir.
“Kanser asla bulaşıcı değildir”
Öncelikle bilinmesi gereken, kanser hastalığı asla bulaşıcı değildir. Cinsel temas, sağlıklı olan partnere hiçbir şekilde olumsuz etki yapmaz. Özellikle radyoterapi uygulanan hastaların vücudunda radyasyon taşıdığı, tamamen yanlış bir bilgidir. Ne kemoterapi ne de radyoterapi, cinsel ilişkiye engel değildir. Sadece jinekolojik tümörler nedeni ile radyoterapi gören hastalarda, tedavi esnasında vajinada hassasiyet oluşabilir, onun dışında cinsel ilişki ağrıya yol açmaz. Burada asıl problem; hasta olan kişi de kendi vücudunu beğenmeme veya eşinin kendisini eskisi kadar çekici bulmadığı korkusudur. O nedenle kanserli hastanın eşi, partnerine yeteri kadar şefkat ve güven duygusu aşılarsa bu sorunu kolayca aşmak mümkün olabilir. Özellikle eski yıllarda; meme kanseri olan hastalarda memenin tümünün alınması, kadında eksiklik duygusu yaratmakta ve kadının kendi bedeninden soğumasına yol açmaktaydı. Ancak son yıllarda; sadece tümörün alınıp, yeni teknoloji ile yan etkileri çok aza inmiş radyoterapi tedavileri sayesinde, meme kanserli hastalar psikolojik olarak eskiye göre çok daha iyi durumdadırlar.
Kanserli hastada cinsel yaşam ağrı yaratmaz
Kemik metastazı olan ya da jinekolojik tümörler nedeni ile radyoterapi gören hastalarda, cinsel ilişki konusunda dikkatli davranmak ve tedaviyi takip eden doktordan mutlaka bilgi almak gerekir. Onun dışında birçok hastada, cinsel ilişki esnasında herhangi bir ağrı ya da olumsuz etki söz konusu değildir. Aksine kemoterapi veya radyoterapi uygulanan hastalarda; düzenli bir cinsel hayat, tedavi sürecine olumlu etki yapmaktadır. Ancak pelvis bölgesine yapılan radyoterapiler, kadında yumurtalık fonksiyonlarını olumsuz etkileyip, erken menapoza yol açabilir ve vajende kuruluk oluşması kadının cinsel ilişki esnasında ağrı duymasına yol açabilir. Bu hastalarda kayganlaştırıcı jel ve kremler, rahatlıkla kullanılabilir.
Erkek hastalarda cinsel yaşam nasıldır?
Sağlıklı erkeklerde dahi 40 yaş üzerinde, yüzde 40’a varan cinsel fonksiyon bozuklukları olduğu düşünülürse, kanser tedavisi gören erkek hastalarda bu oranın yüzde 80’lere ulaşması bir sürpriz değildir. Özellikle; prostat kanseri nedeni ile radikal prostatektomi yada radyoterapi tedavisi alan hastalarda, sertleşme problemi yüzde 65 ila yüzde 85 arasında görülmektedir. Bu hastaların bir üroloji hekimi gözetiminde; sertleşme sağlayabilen bazı ilaçları kullanmaları olumlu sonuç verebilir, bu ilaçlardan yeterli fayda görmedikleri durumlarda penil protezler de bir tedavi seçeneği olabilmektedir.
“Sevgi sadece cinsel ilişki demek değildir”
Herhangi bir nedenle cinsel hayata ara verilmiş bile olsa; hastanın eşinin yeterli şefkat ve güven duygusunu verebilmesi, hastalar açısından yeterli olur. Önemli olan tedavisi süren kişiye eşinin ‘’bir şeyin değişmediğini’’ hissettirmesidir. Özellikle; radyoterapi ve kemoterapi esnasında oluşan yorgunluk, bazı kişilerde cinsel ilişkiye karşı bir isteksizlik oluşturabilir, bu durumda hastayı ilişkiye zorlamak yerine duygusal olarak destek olmak çok yararlı olacaktır. Unutmamak gerekir ki; bazen içten bir ‘’sarılma‘’, kanser tedavisi kadar yararlı olacaktır.