SUBÜ Konuşmaları’nın 4. konuşmacısı olan
Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Sabahattin Aydın, “Türkiye bu dönemde büyük
bir risk alarak maddi getirisini hiç düşünmeden viral aşı yapabildiğini ve
dünyadaki bütün teknolojileri kullanarak her bir teknolojiden aşı
üretebildiğini göstermiş oldu. Klinik çalışmalar başarılı olursa Türkiye
dünyada sayılı aşı üretici ülkelerin arasına girebilir” dedi.
Sakarya
Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) tarafından düzenlenen SUBÜ Konuşmaları
programının 4. konuşmacısı ‘Pandemide Sağlık Hizmetleri’ başlıklı söyleşiyle
Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Sabahattin Aydın oldu. Üniversitenin YouTube
kanalı ‘SUBÜ Haber’ üzerinden canlı yayınlanan programın moderatörlüğünü SUBÜ
Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yurdanur Dikmen gerçekleştirdi. Söyleşide
Türkiye’nin pandemi sürecinde izlediği yol haritası, filyasyon ekiplerinin
önemi, yerli aşı çalışmaları ve aşılama programı konuşuldu.
Sağlık
hizmetlerinde güçlüyüz
Kovid-19
pandemisinin günümüzün ulaşım imkânlarının da yüksek olmasıyla kısa süre
içerisinde tüm dünyaya yayıldığını kaydeden Sağlık Bakan Yardımcısı Prof. Dr.
Sabahattin Aydın, “İletişim araçlarının hızı ve çeşitliliği ise pandemiye
yönelik bilgi akışının çok hızlı olmasını sağlıyor. Bu süreçte kirli bilgi de
çoğaldı. Şu anda biz pandemiyle mücadelede doğru bilgiyi kirli bilgilerden
arındırma mücadelesi de veriyoruz. Sağlık sisteminin gücünü toplumun büyük
kesimini kapsaması ve bunun yanında finansal açıdan oluşacak yüke karşı vatandaşları
koruması gösterir. Birçok ülkenin sağlık sistemi bunu başaramadığı için daha
çok dezavantajlı gruplara odaklanarak sağlık yönetimini yürütmeye çalışır.
Türkiye farklı kategorilerdeki farklı kapsayıcılıkları ortadan kaldırarak tüm
toplumu tek bir şemsiye altında toplamayı ve adeta kamu sağlık hizmetleri
karşısında hizmete erişim açısından dezavantajlı grup bırakmamayı başarmıştır.
En büyük gücümüz Türkiye’deki tüm yaşayanlara bu süreçteki hizmetleri ücretsiz
olarak sunmamız” diye konuştu.
Krizi faydaya
dönüştürdük
Türkiye’nin
Osmanlı Devleti’nden itibaren çok güçlü bir birinci basamak sağlık hizmeti
ağına sahip olduğunu aktaran Aydın, “Filyasyon ekiplerimiz bu anlamdaki
kadromuzu pandemi sürecinde genişletti. Hanelere kadar ulaşır hale geldik.
Temas edilen kişileri risk anında izolasyon altına alarak korumaya çalışıyoruz.
Evlere ilaç teminini sağlıyor, test örneği alıyoruz. Şu anda tespit edilen her
kişiye gidebilecek bir filyasyon ekibi ağımız var. Krizler iyi yönetilebilirse
iyi gelişmenin motor gücüdür. Daha kısa yoldan daha fazla kaynağı kullanabilme
gücünüz olur. Risk alma oranınız artar çünkü toplum bu riskleri kabullenecek
durumda olur. Bu süreçte yoğun bakım yatak kapasitemiz yüzde 50 arttı. Solunum
cihazı krizi karşısında bakanlığımızın da sahiplenmesiyle kendi solunum cihazımızı
ürettik. Hem kendi açığımızı kapattık hem de dünyaya solunum cihazı gönderdik.
Yerli tanı kitlerimiz hızlı bir şekilde sisteme dâhil oldu. Mutasyonları
ayırmak açısından da yerli tanı kitlerimizi kullanıyoruz. Risk ortamı yanında
bu faydaları getirmiş oldu.”
Sonbaharda
aşımız var diyebiliriz
Türkiye’nin
aşı üretebilme kapasitesinin her zaman var olduğunu belirten Aydın, “Ancak bu
aşıların fabrikalar üzerinden ürüne dönüşmesi konusunda maalesef olumlu adımlar
atamadık. Dünya piyasasında sürdürülebilir bir fiyatla çıkmadıkça var
olamıyorsunuz. Pandemi krizini avantaja çevirerek bunun maliyetini hiç
gözetmeksizin elde etme çabası içerisine girdik. Akademideki var olan
potansiyel böylelikle harekete geçirilmiş oldu. İlk çalışmalara TÜBİTAK destek
verdi. İftihar edebileceğimiz bir laboratuvar altyapımız var. Ancak klinik
çalışmalara oryante değiliz. Bu döneme kadar klinik çalışmaları destekleyen bir
modelimiz yoktu. Şu anda TÜBİTAK klinik öncesi çalışmalar, Türkiye Sağlık
Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) ise klinik çalışmalar için Ar-Ge finansmanı
sağlıyor. 17 tane akademik camianın geliştirdiği aşımız var. Bunların en önde
olanı faz 1 çalışmasını başarıyla tamamlayarak şu anda faz 2 çalışmasına
başlayan bir aşımız. Birkaç aşımız ise faz 1 çalışmasına başlamak üzere. Nereden
bakarsak bakalım bizim aşımız var demek için bu yılın ilk yarısını geçmeliyiz.
Belki sonbaharda diyebiliriz. Bu geç bir tarih değil” ifadelerini kullandı.
Aşılamalar
yeniden hızlanacak
Türkiye’nin
dünyada aşı bağlantısını en erken kuran ülkelerden biri olduğu bilgisini veren
Aydın, “Böylelikle çok sayıda aşı alabilme imkânına sahip olduk. Bize vaat edilen
takvime göre oldukça geriye düştüğümüz de bir gerçek. Biz şu ana kadar 25
milyon kişiyi aşılamayı hedefliyorduk. Buna rağmen nüfusa oranla aşılama
yüzdesine baktığımızda en çok aşı yapan ülkelerden birisiyiz. Tüm dünyada ciddi
bir aşı krizi var ve önümüze konan takvimlerle aşılamayacak gibi görünüyor. Türkiye
bu dönemde büyük bir risk alarak maddi getirisini hiç düşünmeden viral aşı
yapabildiğini ve dünyadaki bütün teknolojileri kullanarak her bir teknolojiden
aşı üretebildiğini göstermiş oldu. Klinik çalışmalar başarılı olursa Türkiye
dünyada sayılı aşı üretici ülkelerin arasına girebilir. Bu hafta sonundan
itibaren yeni aşı tedariklerimiz olacak ve aşılama çalışmalarına yeniden hız
vereceğiz. Öncelik sırasına azami ölçüde dikkat etmeliyiz. Hedefimiz sözleşmesini
yaptığımız 100 milyon doz aşı geldiğinde toplumumuzun tamamını aşılamış olmak.”